26 Mart 2009 00:00
AKP ve CHPnin kavgası sahte
Saadet Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu ile SP İstanbul il binasında yaklaşan seçimlere ilişkin görüştük.
Saadet Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu ile SP İstanbul il binasında yaklaşan seçimlere ilişkin görüştük.
Kendilerine yönelik ciddi bir medya ambargosu olduğunu söyleyen Mehmet Bekaroğlu, Seçim, Kılıçdaroğluyla Topbaş arasında oluyormuş gibi davranıyorlar dedi.
Kendisinin bugüne kadar çok ciddi yolsuzluk belgeleri açıkladığını belirten Mehmet Bekaroğlu, Ama büyük medya ve İslami basın bunları dile getirmiyor. Çünkü İstanbuldaki milyarlık rant bölüşümünden büyük medya da, İslami basın da, CHP ve AKP de pay alıyor şeklinde konuştu.
Seçimlere çok az bir süre kaldı. Son durum nedir? Tepkiler nasıl?
Ben adaylığı kabul ederken kendime göre bazı hedefler koydum. Bu seçimleri bir fırsat olarak değerlendirip halka bir şeyler anlatabilir ve yapabilir miyim? Hak, hukuk, adalet adına bir şeyler söyleyebilir miyim? Bu hedefime ulaştım. İkinci önemli amacım ise şuydu: SP yeni bir kongre yaptı ve yeni bir yönetim geldi. Ben SPden ayrılmıştım. Her ne kadar AKPnin ayrılmasıyla bir rahatlama olsa bile milliyetçi, sağcı, Soğuk Savaş dönemi şekillenen bir komünizme karşı mücadele dili hakimdi hâlâ. Bu dille devam etmem mümkün değildi. Özgürlükçü, bağımsızlıkçı, anti emperyalist bir söyleme ihtiyaç vardı. Biz bu seçimde, en büyük platformun kurulduğu İstanbulda bunları anlattık. Bu amaçlarıma ulaştım.
Başkan adayı olarak birçok yere gidiyorsunuz. İstanbulluların en önemli sorunu nedir?
En çok öne çıkan işsizlik ve geçim sıkıntısı. Deprem, su, ulaşım, kanalizasyon gibi çok fazla sorun var. Ama en büyük sıkıntı işsizlik. Hafta içi kahveler gençlerle dolu ve herkeste bir umutsuzluk var.
AKP belediyeciliğine karşı ciddi eleştirileriniz var. Fakat, AKPnin kadroları ile aynı partilerde yer aldınız. RPden belediye başkanı olmuştu eleştirdikleriniz...
SPye karşı bu önyargıları bir yere kadar anlıyorum. AKPyi kuranların ve yönetenlerin RPde yöneticilik yaptığı doğrudur. AKPnin ayrışmasıyla bizim içimizdeki sağ sapma ayrıldı ve partileşti. Sağcı, piyasacı, özelleştirmeci kesim ayrıldı. Çok da güzel oldu. Erbakanın başlattığı Milli Görüş hareketinin zaman zaman anti-Amerikancı bağımsızlıkçı bir yanı oldu. Ama sağcı, milliyetçi, anti komünist tortuları hep barındırdı. 1991den sonra ise hak, hukuk, adalet ve adil düzen söylemi etkili oldu bu partide. Parti kapatmalar, baskılar yaşanınca özellikle Fazilet Partisi kurulurken yeniden baskılandı. Nazlı Ilıcak gibi isimlerin alınması gibi problemler yaşandı. Fakat şimdi yepyeni bir dil kurduk. Biz, halkın değerleriyle ters düşmeden; hak, hukuk, adalet ve anti emperyalizmi bugünün diliyle ifade ediyoruz. Özelleştirmelere, piyasacılığa, kapitalizme karşı bir hareketi inşa ediyoruz.
Bir zamanlar birlikte yürüdüğünüz, başta Ahmet Taşgetiren, Ayşe Böhürler olmak üzere İsalmcı yazarlar, size karşı ciddi eleştiriler yöneltiyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Bizim sarayda yazılan, egemen Emevi, Abbasi İslam anlayışıyla sorunumuz var. Geleneksel saltanat ve hilafet İslamiyetiyle hesaplaşıyoruz. Bu arkadaşların bize karşı çıkışının bir nedeni budur. Bir diğeri, iktidarın getirmiş olduğu konformizmle hareket ediyorlar. AKPnin de yıprandığını görüyorlar ve bizim yeni bir umut olabileceğimiz düşüncesiyle eleştiriyorlar. Farklı çizgilerdeyiz artık. Bize göre sadece namaz kılıyor olmak bir çizgi değildir. Toplumsal adaletin, hakkı alınan işçinin yanında yer almak; haktan, adaletten yana olmak bir çizgidir. Şimdi Başbakan, Perese Çocukları öldürmeyi iyi bilirsiniz dedi, alkışladım. Ama ben de diyorum ki siz de yanı başınızda, Tuzlada insanları öldürmeyi iyi biliyorsunuz. Bizim Müslümanlığımız böyle bir Müslümanlık. Bunu yüksek sesle dillendirdiğim için bu kadar kızıyorlar bana.
Bu seçimlerde bir yolsuzluk savaşı sürüyor. Kılıçdaroğlu ve siz sürekli belgeler açıklıyorsunuz...
Topbaş ve Kılıçdaroğlu arasında sahte bir kavga var. Bugüne kadar Kılıçdaroğlu önemli bir şey söylemedi. Bu tartışma içinde, asıl büyük vurgunları gizliyor ve gizleyecek. Ben ihale yolsuzluklarını bütün belgeleriyle ortaya koydum. İmar tadilatlarıyla ilgili yolsuzluğu ortaya koydum. Belediye meclislerinde AKP ve CHPlilerin oy birliğiyle çıkardıkları kararları açıkladım. Hesabımıza göre 150 milyar dolarlık rant paylaşılmış. Devletin arazisini 5 liraya alıyorlar, bir süre sonra tadilat yaptık diyorlar ve 5 bin lira oldu bu diyorlar. 100-150 kişi bu rantı yiyor. Kılıçdaroğlunun daha çok imkanı var. Bu belgelere çok rahat ulaşabilir ama yapmıyor bunu. Çünkü CHP de bu ranttan büyük pay alıyor. Medya organları da açıkladığım bu büyük rantı haber yapmadı. Çünkü İslamcı medyanın ve merkez medyanın patronları da bu işin içinde ve milyonlarca dolar vurgun yapıyorlar. Kılıçdaroğlu, 3 milyonluk bir vurgun açıklıyor, medyada günlerce manşet oluyor. Bir firma gelmiş, belediyeden 10 milyon liraya ihale almış, aynı gün 5 milyon liraya aynı işi götürüp başka bir firmaya vermiş. Demek ki 5 milyon dolara verilebilirmiş. Bu şekilde yüzlerce olay var. Bunu bilmiyor mu Kılıçdaroğlu? Elbette biliyor. Ama CHP ve AKP arasında bir konsensüs sağlanmış durumda. Halkın milyarlarca lirası, İstanbulda 100 kişi arasında paylaşılıyor. Ve şu anki projelerine bakılırsa, önümüzdeki dönem paylaşılacak olanlar da planlanmış durumda.
İSTANBULU YENİDEN İNŞA EDECEĞİZ
Sizin projeleriniz nelerdir?
İstanbulun en büyük sorunu; kişiliğinin, ruhunun ve varlığının yağmalanmasıdır. Buna karşı çıkıyorum. Deprem önemli bir tehdit. Bu nedenle İstanbulun yeniden kurulması önemli bir hedefimiz. Bunlar mahalleleri yıkıyorlar, insansızlaştırıyorlar. Oralara iş merkezi, otel, otopark yapıyorlar. Orada yaşayan insanları, şehrin 30 km dışında, 20 katlı apartmanlarda, 70 metrekare F tipi evlere sevk ediyorlar. Öncelikle İstanbulu, sokağı ile meydanı ile mahallesiyle yeniden inşa etmek gerekiyor. Bu benim en büyük hayalim. Ulaşım problemi çok ciddi boyutlarda. Trafik yoğunluğunu yüzde 40 azaltacağız. Toplu taşımaya önem vereceğiz. Metroyu değil hafif raylı sistemi benimsiyoruz. Su ve ulaşım için vatandaştan maliyetini talep edeceğiz sadece. İstanbullular müşteri değil hemşehridir. Belediye işletme değildir. Biz sosyal belediyeciliği benimsiyoruz. Yoksullar, çocuklar, evsizler, kadınlar, yaşlılar ve engellilere pozitif ayrımcılık yapacağız. Belediyeden bunlara bütçe ayıracağız. Biz bunu bir hizmet olarak görmüyoruz. Bu, o insanların hakkıdır. O insanların yaşamını garantiye almak, devletin, belediyenin en temel görevi. Bu seçimlerle bir fırsat doğdu benim için ve derdimi anlatıyorum. Kazanırım ya da kazanamam. Ama dillendirdiklerimin ve yapmaya çalıştıklarımın, bu gayretimin desteklenmesini istiyorum İstanbullular tarafından.
Erdal İmrek