29 Mart 2009 00:00

SADEDE GELELİM

Türkiye İstatistik Kurumunun anketlerine göre kentlerde işsizlerin sayısı Ekimde 1941000 iken Aralıkta 2306000’e yükselmiş.

Paylaş

Türkiye İstatistik Kurumunun anketlerine göre kentlerde işsizlerin sayısı Ekimde 1941000 iken Aralıkta 2306000’e yükselmiş. Hükümet dolaylı vergilerde ceste ceste küçük oynamalarla bu artışı önlemeye çalışıyor. Vergi tedbirleriyle satışları artırmayı, özel sektörün üretimini artırmayı, bu suretle istihdamı artırmayı veya işsizlik artışını durdurmayı amaçlamaktadır. Her halükârda hedef sermaye birikimini desteklemektir. Ne var ki, üretim ile istihdam arasındaki bağ zayıftır. Özellikle buhranlı zamanlarda bu bağ kopmaktadır. 2001 buhranını takiben 2002 yılında gayrisafi yurt içi hâsıla (sabit fiyatlarla) yüzde 7.9 arttı, ülkede istihdam 170000 kişi azaldı. 2003’te gayrisafi yurt içi hâsıla yüzde 5.8 arttı, ülkede istihdam 207000 kişi azaldı. İşveren patronlar çalıştırdıkları işçi sayısını buhran vesilesiyle veya buhran bahanesiyle azaltıp kalan işçileri daha yoğun çalışmaya mecbur ettikten sonra, satışların arttığında yeniden işçi almakta acele etmemektedir. Üstelik istihdamı artırmaksızın üretimi artırmanın neticesi, imalât sanayi istatistiklerinde (birçoklarının gözüne hoş görünen) “prodüktivite artışı”, “üretkenlik artışı” yani işgücü verim artışı olarak gösterilmektedir.
İşsizlik sorununun hafifletilmesini sermayedarların istihdamdan kâr etme şartına bağlamanın mantıksızlığı ortada. Gücü kuvveti yerinde, az veya çok tahsil görmüş onbinlerce insanın istediği hâlde toplumsal üretime katılmaması nasıl izah edilebilir? Nasıl bir toplumsal düzendir bu? Çalışabilecek kabiliyette ve çalışmak isteyen insanların evde, sokakta, kahvehanede maneviyat bozukluğu içinde zaman geçirmesi piyasa ekonomisinin hangi “etkinlik”, hangi “rasyonellik” tanımıyla izah edilebilir? Bu sistem, insanların bir başkasına kar sağlamadan bir üretim yapmasındansa, hiç çalışmamasını tercih etmektedir.
Mantıklı olan, insani olan, çalışma gücünde ve isteğinde olan herkesin istihdam edilmesidir. Bu özel sektörün işleyişine aykırıdır. O hâlde tam istihdam bir kamu istihdam politikasıyla gerçekleştirilebilir. Burjuva iktisatçılar bu önermeye (tüyleri diken diken olarak) “ama öyle bir istihdam uygulamasıyla bazı çalışanlar işletmelerine, topluma zarar ettirir! Ücretlerinin, maaşlarının değeri kadar üretim yapmayabilirler!” diye itiraz edecektir.
Kapitalist işletmeci mantığa dayanan bu muhakeme külliyen saçmadır. Günümüzde ekonomilerde bir insanın üretiminin “değeri” nasıl ölçülebilir? Üretime katılan herkesin emeği birbirine geçmektedir, herkesin herkesin emeği üzerinde hakkı vardır. Bir dairede, bir fabrikada, bir elektrik santralında, bir çiftlikte Ahmet 700 TL’lik değer üretti, Ayşe 550 TL değer üretti diye bir ölçüm yapılabilir mi? Fabrika sahiplerinin, banka müdürlerinin, milletvekillerinin, profesörlerin vs. ürettikleri değer nasıl ölçülüyor ki maaşları buna göre belirleniyor? Bunların maaşları kadar değer ürettiğini kim saptamış?
İnsanların onuruyla geçinme hakkını işverenlerin kâr hesabına tabi kılmak hem mantığa sığmamaktadır; hem de ilkel ve barbar bir zihniyettir.
Elbette ki kamu istihdamında bir çalışma düzeni gerekir. Çalışana ücret ve maaş karşılıksız bir ödeme değildir. Bu disiplin mükâfatlarla, teşviklerle, yaptırımlarla sağlanır; insanlar görevi savsaklamaktan caydırılabilir. Çalışma düzenini sağlamak, çalışma hakkı ile karıştırılmaması gereken ayrı bir sorundur. Yanlış olan, işyerlerinde disiplini işsiz bırakma tehdidi ile sağlamaktır.
Özetle işsizlik, işsizlere ve ailelerine gereksiz yere yapılan gayriinsanî bir muameledir. Hiç bir toplumsal yararı ve mantığı yoktur. İşsizliğe kesin bir şekilde son vermek mümkündür. Ama mevcut gayriinsanî toplumsal düzeni akıl ve adalet doğrultusunda değiştirmenin önündeki büyük engel, bu dönüşüme karşı sonuna kadar mücadele edecek olan azınlık sosyal sınıftır.
CEM SOMEL
ÖNCEKİ HABER

Öcalan’ın avukatlarına ‘sayın’ soruşturması

SONRAKİ HABER

Bakan Unakıtan’dan IMF açıklaması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...