29 Mart 2009 00:00

Bir n: neden?

Yerli filmlerdeki artışı çok konuştuk da, eksikliği konuştuysak da ben hatırlamıyorum. Memlekette çok abartılı sayıda film yapılmıyor, doğru. Ama son yıllarda artan bir eğilim var.

Paylaş

Yerli filmlerdeki artışı çok konuştuk da, eksikliği konuştuysak da ben hatırlamıyorum. Memlekette çok abartılı sayıda film yapılmıyor, doğru. Ama son yıllarda artan bir eğilim var. Gösterime giren film sayısı artıyor. Hemen hemen hepsi yönetmenlerin ilk filmleri. İstanbul Film Festivali, yerli filmde resmen rekorunu kırmış. Her biri de, konularına bakınca ilginç filmler. Yani, görünüşe göre hep bir derdi olan yönetmenler var.
Film sayısı çok. Ama içerik nasıl? Mesela geçen yıl bilmem kaç tane film vizyona girmiş. Hangi yerli film kaldı aklınızda? Şunu çok sevmiştim dediğiniz ne var? Benim Issız Adam’a düşkünlüğüm biliniyor, sizin de Recep İvedik’e. Bitti, üçüncü bir film söylemekte zorlanıyoruz.
Çünkü, yapılan filmler, birbirinden eksik filmler. Çok iyi niyetli, çok güzel işler olsa da, bu durumda bir değişiklik yok.
Eksik derken, neyi kastediyorum. Mesela, karakterler, kendi içinde tutarlı, neyi neden yaptığı belli olan adamlar olmuyor. İşte sizin en çok sevdiğiniz Recep İvedik, en bariz örnek. Bir filmde “Facebook amele doldu” diyor, ötekinde “Bu bilgisayarda karı varmış, öyle mi?” diyor. Hem kibar, hem ayı, hem şöyle hem böyle. Sırf o değil, birçok filmden, birçok örnek verilebilir. Ya da olay örgüsünde, neyin neden olduğunu anlamakta güçlük çekiyorsunuz. “E iyi de, adam oradan çıkıp gidebilirdi, neden gitmedi” diye soruveriyorsunuz.
Yönetmen arkadaşlara bir tüyo vermek istiyorum. “Neden” diye bir soru var. 5N1K falan değil, 1 N olsun adı. İzleyicinin sürekli bunu sorduğunu düşünebilirsiniz. Çünkü “Öyle de olmayabilirdi” düşüncesi bir kez aklımızdan geçti mi, hikayenin bütün inandırıcılığı, sahiciliği, tutarlılığı ortadan kalkıyor.
Bir adam bir şekilde davranıyorsa, dünyanın en aptalca davranışı olabilir, ama ben seyirci olarak onun neden öyle davrandığı konusunda bir tek sebep gösterilmeye ihtiyaç duyarım. Adam isterse dünyanın en mantıklı işini yapsan, isterse aptallık yapsın, isterse kimsenin yapmayacağı şeyi yapsın, isterse herkesin yapacağını, neden yaptığını bana göster sen. Ben göreyim onu, rahatlayayım. O zaman sana da inanırım, hikayenin bütünlüğünü de daha kolay tartışır hale geliriz.
Bunu kolaylaştırmak için de bir önerim var. Sinemamızda patlama var, birçok genç yönetmen var. Bu güzel bir şey. Ama sinemadan önce de başka sanatlar vardı, bunlardan yararlanmak en akıllıca şey olur. Bizdeki edebiyat uyarlamaları nedense Hollywood’un, başka sinemaların çok daha azı. Hepsi öyledir ama özellikle; bir edebiyat, iki tiyatro, sinemaya gerekli sanatlar arkadaşlar. Tiyatro derken de, oyuncu bulma yerini kastetmiyorum. Onlardaki dramatik yapı, sinemaya gerekli. Hatta şu anda, en gerekli şey.
Bilahare başka eksikleri anlatırım.

Sinema efsaneleri En iyi jilet budur
(Neşeli Günler, Yeşilçam’ın en klasik aile filmlerinden biri. Burada Şener Şen tarafından canlandırılan Ziya karakteri ise, kavgalı karı koca arasında ikili oynayan, çocuklara sürekli palavralar atan sevimli ama hiçbir işte tutturamayan bir adam. Buradaki jilet satma sahnesi ise, pazarlama ve reklamcılık tarihinde bir zirvedir. Zavallı mağduru ise, Selim Naşit canlandırıyor. Karşınızda, bütün reklamcılardan daha az palavracı bir jilet satıcısının, son satış tecrübesi...)
Ziya: En iyi jilet budur. Dünyanın bütün meşhurları, bununla tıraş oluyor. İngiltere Kralı, rahmetli Başkan Kennedy, Taçsız Kral Pele, Backenbauer, Kaleci Mayer, Nadya Komanaçi, Brigitte Bardot, Fenerbahçeli Cemil... Hepsi şöhretlerini bu bıçağa borçludurlar. Evet, denemesi bedava, hem de hiç para vermeden. Bakın, mesela şu vatandaşın sakalı uzamış. Şimdi, iki dakikada...
Mağdur vatandaş: Allah allaah...
Ziya: ... Susuz sabunsuz, bu iş hallolacak. Bakın abiler, fennin son harikası, Alaman mucizesi, bütün meşhurların bıçağı...
Mağdur vatandaş: Dur yahu...
Ziya: Sen dur vatandaş ya başına devlet kuşu kondu be. Evet abiler, dikkatle bakınız. Bakınız. Su yok. Sabun yok. Gibicibicis marka krem, o da fabrikamızın hediyesidir, çok muhterem abilerim. Evet, evet, bakınız. Lütfen saatlerinize bakınız, yalnız 17 saniyede tamam bu iş. Bir..
Mağdur vatandaş: Ah...
Ziya: ... İki...
Mağdur vatandaş: Ah...
Ziya: ... Üç...
Mağdur vatandaş: Aman be!
Ziya: ... Dört... Beş... Altı...
Mağdur vatandaş: Aaaah!
Ziya: ... Şöyle yedi... Evet bitiyor. Sekiz...
Mağdur vatandaş: Aaah! Yeter be!
Ziya: Lütfen sakin olunuz.
Mağdur vatandaş: Yeter be yeter! Suratımı kan içinde bıraktın be! Telaş yok, kesikler için harika kan ilacı satıyorum. Getir bakayım güzel kardeşim.
Mağdur vatandaş: Yürü ulan karakola...
Ziya: İmdat! Adam öldürüyorlar!
(Neşeli Günler, Yönetmen: Orhan Aksoy, 1978)

Anneye çok selam
Issız adamcığım, gördüğüm kadarıyla annenle ilgili bir problem var. Bu hafta onu konuşuruz diye düşündüm. Çözebilir miyiz, bakacağız. Filmde, annen nerede geçse, bir sıkıntı sebebi gibi algılıyorsun. Olabilir, insanlık hali, hepimiz annelerimizle çok iyi geçinmek, onların sesini duyduğumuzda coşkulanmak zorunda değiliz. Ben de çok gördüm, annesiyle sıkıntılar yaşayan insanlar. Olmasa herhalde daha iyidir, ama oluyor. Bunda yadırganacak bir şey yok.
Ama, senin meselene geliyor? Allah aşkına bir söyle, derdin nedir? Annen çok mu baskı yapıyor? Valla filmde böyle bir şey göremedik. Hayatına mı karışıyor? Kadın karışacağım diye korkuyor, tersine. Hayatını yaşamanı mı engelliyor? Evlen diye mi zorluyor? Kadınlarla ilişkilerine burnunu mu sokuyor? İşinden şikayet mi ediyor? Herhangi bir konuda dırdır mı ediyor? Israr mı ediyor? Ne yapıyor, gözünü seveyim söyle, ne yapıyor?
Hiçbir şey yapmıyor. Filmde bir problem göremedik. Sorunun nedir göremedik. Senin gösterdiğin tepkileri göstermeye, insanın 13 yaşında izni var. 30 yaşında yok. Ergen değilsin artık.
Şimdi, kendini ıssız adam ilan eden arkadaş, bu meselenin kökenine iniyorum, sana seçeneklerini sıralıyorum.
u Ya sen 13 yaşındasın. Öyleyse sorun çözülür. Büyürsün.
u Ya, annenle ilgili başka ve gerçek bir meselen var. Onu ıssız adamla karıştırıyorsun. Öyleyse, çözebilirsen çözersin. Seni ilgilendirir. Beni ilgilendirmez.
u Ya da, ıssız adam gibi gerçekte bir sorunun olmadığı halde, var sanıyorsun.
Onun tedavisi vardır diye uğraşıyoruz işte bu köşede. Bak kaç hafta oldu. Elimden geleni yapıyorum...
Patlamamış mısır - Çağdaş Günerbüyük
ÖNCEKİ HABER

GREVİN GÜNLÜKLERİ

SONRAKİ HABER

Sözleşmeli kadın personele doğum izni

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...