01 Nisan 2009 00:00
UFUK
Seçimlerin hemen ardından beş altı gazeteye birden göz gezdirmiş olan meraklı ve zeki okurlar...
Seçimlerin hemen ardından beş altı gazeteye birden göz gezdirmiş olan meraklı ve zeki okurlar, AKPye uyarı, Seçmenden 2 mesaj, Seçmenden 4 mesaj, AKPye one minute başlıkları karşısında haklı olarak soracaklardır: 48 milyon seçmen bir masanın etrafına oturup, şu partiye şu mesajı, öbürüne de bu mesajı verelim, diye düşünüp, ona uygun bir taktik dağılım mı yaptılar?
Elbette, böyle bir şey mümkün değil. Ancak, ortaya çıkan oy dağılımı, önceki yıllara göre bu dağılımın gösterdiği değişim, mutlaka seçimlere giren partilere bir şeyler söylemiş oluyor. Ve gazetelerin politika editörleri de, ortaya çıkan yeni tablonun önceki seçimlere göre gösterdiği farklılıkları da dikkate alarak, bir eğilim analizi yapıyor. Yenişafak gibi, Krize rağmen güvenoyu diyecek kadar, hükümet aşkıyla yanıp tutuşanları ya da sonuçları herhangi bir tarafı galip göstermek üzere yontma gayretkeşliği gösterenleri bir tarafa bırakırsak, politika editörlerinin bu tutumları çok da garipsenmemeli. Eğer ortaya çıkan verilerden, anlamlı bir analiz yapılmayacaksa, o zaman seçim sonuçları hava durumu gibi, Önceki yıllara göre AKP için parçalı bulutlu, CHP için dalgalı, DTP için de güneşli sayılabilecek bir seçim havası görülüyor diye okumak gerekirdi!
Neyse gelelim sadede.
AKP, bir önceki yerel seçimlerle kıyaslandığında 2si büyükşehir, 11i il, 35i ilçe belediyesi olmak üzere, 48 belediye kaybetti. Başbakan Erdoğanın, yasaklılık döneminin ardından milletvekili seçildiği eşi Emine Erdoğanın memleketi Siirtte de belediyeyi DTP aldı.
AKP, il genel meclisi bazında ise 2007 genel seçimleriyle kıyaslandığında yüzde 7.7 oranında oy kaybetti. Erdoğan, Antalyayı kaybetmelerini anormal bulduğunu, Van ve Siirti kaybetmelerine üzüldüğünü dile getirirken, bu seçimlerin AKPde yarattığı sarsıntının aslında kameralar karşısında söylenebilecek kadarını söyledi. AKPli bakanlar da son iki gün içinde art arda bu hazımsızlığı ifade eden açıklamalar yaptılar.
Seçim kampanyası için devasa bir bütçe ayıran, beyaz eşya yardımı gibi tarihte eşi görülmediği kadar cömert davranan bir iktidar partisinin, aldığı sonuçlar karşısında böylesi bir şaşkınlık yaşaması şaşırtıcı değil.
Aslında AKPnin belde belediyelerinden büyükşehir belediye seçimlerine kadar kullandığı bütün seçim broşürlerinin hizmet ile iktidar arasında doğrusal bir bağlantı kurduğu hatırlandığında, bu şantajın tutmadığı açık. Bunu en amiyane bir tarzda Antalyada dile getiren Bakan Mehmet Ali Şahinin, seçmenden, Anamızı ağlattınız, al şantajını da git anlamına gelen bir karşılık gördüğünü söylemek herhalde abartı sayılamaz.
Kürt seçmenin yoğunlukta bulunduğu bölge illerinden çıkan sonuçların ise, Başbakan Erdoğana, Sen ellerini sıkmasan da, ben Meclise gönderdiğim vekillerimin arkasındayım. Bunu anlayabilmen için de, önceki seçimlerde sana verdiğim belediyeleri geri alıyorum dediği de açık. Hatta bölge seçmeni, TRTde Kürtçe yayın, 29 Mart seçimlerinin öncesine denk getirilen Botaş kuyularının açılması gibi gelişmeleri de, ortada kuyu var, yandan geç diye yorumlamış görünüyor. Bu sonucu kimlik siyaseti diyerek hınçla karşılayan Başbakan Erdoğanın, bu sözünün karşılığını, önümüzdeki genel seçimlerde alması da sürpriz olmaz. Ayrıca kimliksiz, kişiliksiz bir siyaset yerine, insanların kendi kimlik ve kişilikleriyle siyasete dahil olmalarından daha doğal bir şey de olamaz.
AKPnin, batıdaki büyük kentlerde, işçi bölgelerinde, emekçi semtlerinde yaşadığı aşınmanın da işaret ettiği ciddi mesajlar var. Emekçilerin partisinin, bizlerin bu eğilimden çıkaracağımız sonuç ve göstereceğimiz çalışkanlık, kuşkusuz önümüzdeki dönemlerde siyaset ile sınıflar arasındaki konumlanmanın daha yerli yerine oturmasını sağlayacaktır.
FATİH POLAT