02 Nisan 2009 00:00

AVRUPA GERÇEĞİ

Her bakımdan zor bir dönemden geçen insanlığın yakın gelecekteki kaderinin bu hafta içinde yapılacak iki ana toplantıda çizileceğini ya da çizilmek istendiğini söylersek çok da abartmış olmayız.

Paylaş

Her bakımdan zor bir dönemden geçen insanlığın yakın gelecekteki kaderinin bu hafta içinde yapılacak iki ana toplantıda çizileceğini ya da çizilmek istendiğini söylersek çok da abartmış olmayız.
Bu toplantıların ilki bugün, giderek derinleşen ve etkisini sarsıcı bir şekilde göstermeye başlayan “ekonomik krizden çıkış arayışı” dolayısıyla G 20 Zirvesi Londra’da toplanıyor. İkinci önemli buluşma ise hiç şüphesiz yarın NATO’nun 60. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Baden-Baden ve Strasbourg’da yapılacak NATO Zirvesi.
Birbirinden bağımsız görünen bu iki toplantının zamanlama olarak tesadüf de olsa aynı günlere denk gelmesi, aslında birbiri arasındaki yakın bir ilişkinin olduğunu gösterme bakımından önemli fırsatlar veriyor. Yani “ekonomik gidişat” ile “yeni askeri stratejiler” birbiri ile sıkı bir şekilde bağlantılı.
Elbette, her iki buluşmada da dünyanın yakın gelecekteki kaderi üzerinde asıl belirleyici olacak olanlar iki zirvede hazır bulunacak büyük ülkeler olacaktır.
Başka bir değişle dünyanın “ekonomi ve finans mimarisi”nin yeniden belirlenmesini isteyen ülkeler, diğer taraftan NATO gibi şu anda yer kürenin tek hakimi sayılabilecek askeri birliğin bundan sonra nasıl bir rota izleyeceği adı altında “güvenlik mimarisi”ni şekillendirecekler.
Bunlar elbette hem G 20 hem de NATO Zirvesi’ne katılan ülkeler olacaktır. Her iki zirvenin de katılımcısı ülkeler şunlar: ABD, Kanada, Türkiye, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya.
Burada her iki zirvenin de katılımcısı durumundaki Türkiye’nin bu gelecek belirlemesinde fazla bir rolünün olmayacağı ortada. Keza aynı şey Kanada için de söylenebilir.
Bu durumda, dünyanın yakın dönem kaderinin asıl olarak, ekonomik ve askeri-militarist politikalar üzerinde etkisi olan ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya tarafından belirleneceği görülüyor.
Yani, resmi verilere göre, dünyanın 192 ülkesinin, 6.7 milyar insanın geleceğini etkileyecek politikaların bir elin beş parmağı kadar ülke ve asıl olarak da bu ülkelerin politikaları üzerinde etkili olan sermaye grupları ve onların sözcüsü durumundaki lider belirlemeye çalışacak.
Ama her şey onların masa başında, diplomasi koridorlarında konuştukları gibi olmayacak. Hesaba katmadıkları halkın tepkisi, kendisini güçlü bir şekilde hissettirmeye başladı.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde on binlerce insan geçtiğimiz hafta sonundan bu yana insanlığın kaderinin bir kaç kişi ve ülke tarafından belirlenmek istenmesine karşı ciddi bir tepki gösterdi. Berlin, Frankfurt, Londra, Paris, Roma, Viyana... sokakları “Krizinizin faturasını biz ödemeyeceğiz” sloganlarıyla inledi. Denilebilir ki, ekonomik krizin ortaya çıkmasından bu yana ilk kez kapitalizmin krizine karşı bu denli geniş sokak gösterileri yapılıyor.
Keza; yarından itibaren NATO’ya, emperyalist politikalara karşı kitlesel gösteriler düzenlenecek ve dünyanın kaderinin emperyalist ülkelerin liderleri tarafından belirlenemeyeceği dile getirilecek.
Özetle; her iki toplantı dolayısıyla, “Nasıl bir dünya?” sorusuna farklı yanıtlar verenler karşı karşıya geliyor. Protesto gösterilerinde bir araya gelen on binlerce işçi ve emekçi, dünyanın farklı kıtalarındaki milyonlarca insan adına tartışmalara müdahil oluyor ve mevcut düzenin, belirlenmek istenen politikaların çözüm yerine daha fazla açık, yoksulluk, felaket, savaş ve yıkım getireceğini haykırıyor.
Ekonomik krizlerin, yoksulluk ve sefaletin, savaşın olmadığı adil bir dünya ancak, her iki resmi zirveye karşı sokağa çıkanların sesinin ve taleplerinin dünyanın her tarafına yayılması ve güçlenmesi ile mümkündür.
YÜCEL ÖZDEMİR
ÖNCEKİ HABER

Kolombiya’da hükümet FARC’la görüşebilir

SONRAKİ HABER

G20’de gündem yine kriz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...