03 Nisan 2009 00:00
BAŞYAZI
Yarın NATOnun kuruluşunun 60. yıldönümü. Batı emperyalizminin en büyük askeri gücünün kuruluş yıldönümü, yarın bütün dünyadaki anti emperyalist güçler tarafından lanetlenecek.
Yarın NATOnun kuruluşunun 60. yıldönümü. Batı emperyalizminin en büyük askeri gücünün kuruluş yıldönümü, yarın bütün dünyadaki anti emperyalist güçler tarafından lanetlenecek.
Türkiyede de yarın, Ankara ve İstanbul başta olmak bir çok ilde, miting ve gösterilerle NATOya hayır denilecek.
Politikayı yakından izlemeyenler için akıllarda kalan, NATOnun komünizmin yayılmasını engellemek için kurulmuş olduğu, SBnin yıkılmasından sonra bu büyük gücün sanki düşmansız kaldığı için sönmeye başlayan eski bir askeri pakt olduğudur.
Eğer ki; NATO, kuruluş amacıyla sınırlı kalsaydı; bu doğru bir yargı olurdu. Ama, öyle değildir. Tersine; NATO, Yugoslavyanın parçalanmasında aktif rol alarak, Afganistan ve dünyanın başka bölgelerinde müdahalelerde muharip görevler üstlenerek, dün olduğu gibi bugün de batı emperyalizminin dünya egemenliğinin önemli silahlı bir gücü olarak kullanılmaktadır.
Dahası son birkaç yıldır; ABDnin Ortadoğu ve İslam dünyasındaki egemenliğini yenilemek için öne sürdüğü GOP ve Ilımlı İslam stratejisinin de çökme sürecine girmesiyle, NATOnun yeniden en önemli kuvvet olarak yeni stratejinin merkezine oturtulacağı anlaşılmaktadır. Üstelik bu sefer NATOnun komünizme karşı mücadeleyle sınırlanmış bir kuvvet değil, her tür ihtiyaçta hazır müdahale kuvveti olacağı anlaşılmaktadır.
Afganistan savaşında giderek NATOnun öne çıkması, Obama yönetiminin, Iraktaki yenilgiyi Afganistanla dengeleyip orada başarı kazanarak, ABDnin bölgedeki mevzilerini güçlendirmek istediği düşünüldüğünde, NATOnun görevi yenilenirken aynı zamanda silahlı güç olarak daha önem kazanacağı bir döneme girildiği de bir gerçektir.
Fransa, bunu fark ettiği için 40 yıldan beri, dışında durduğu NATOnun askeri kanadına yeniden dönme kararı almıştır.
Pazar gecesi Türkiyeye gelmesi, malum çevreler tarafından dört gözle beklenen Obamanın ajandasındaki en önemli konulardan birisinin de NATOda Türkiyenin üstlendiği yükümlülükleri artırmasını istemek olacağını söylemek, çok gizli bir sırrı ifşa etmek olmayacaktır. Tersine ABD, uzunca bir zamandan beri bu talebini öne sürmektedir. Ama muhtemeldir ki, bu sefer bu talep; Irak, Kerkük sorunu, Kürt sorunun bölgesel çözümünde Türkiyeye inisiyatif tanıması, ABDnin bölgedeki lider ülkesi, stratejik müttefiki olarak diğer yükümlükleri ve avantajlarını içeren bir paketin içinde sunulacağı için; Türkiyeyi yönetenler, Afganistandan başlayarak NATO içindeki sorumluluklarının artırılmasına hayır diyemeyecektir.
Bu yüzdendir ki; NATOya hayır demek; 60 yıl önce kurulmuş bir emperyalist askeri güce hayır demek değil; bugün de halkların tepesine bombalar yağdıran ve yarın daha da çok savaş ve çatışma bölgelerinde faaliyet gösterecek bir emperyalist silahlı güce hayır demektir.
Elbette yarın dünyanın her köşesinde NATOya hayır demek, ABD emperyalizminin Obama cilasıyla da örtülemeyeceğini göstermek bakımından önemlidir. Ama, NATOnun en doğu ucunda, Ortadoğu ve Ön Asyaya doğru uzanmış bir NATO ülkesi olan Türkiyede en güçlü biçimde NATOya hayır! demek ayrı bir sorumluluğu yerine getirmek olacaktır.
Bir gün sonra Obamanın da geleceği ülke olmasıyla, bütün dünyanın gözü Türkiyedeyken, NATOya hayır! haykırışının güçlü bir biçimde olması, elbette ki; tüm dünyadaki anti emperyalist güçlere de moral ve cesaret verecektir.
Haydi NATOya Hayır demeye!
Haydi mücadeleye!
İHSAN ÇARALAN