05 Nisan 2009 00:00
Fotoğraf kitaplığına
Fotoğrafik görüntülerin idare ettiği bir dünyada bütün sınırlar keyfi ve yapay görünür. Gerçekliğin doğrulanma ve tecrübe edilme ihtiyacının fotoğraflarla pekiştirilmesi, artık herkesin alışkanlık edindiği bir estetik tüketimciliktir.
Fotoğrafik görüntülerin idare ettiği bir dünyada bütün sınırlar keyfi ve yapay görünür. Gerçekliğin doğrulanma ve tecrübe edilme ihtiyacının fotoğraflarla pekiştirilmesi, artık herkesin alışkanlık edindiği bir estetik tüketimciliktir.
Susan Sontagın Fotoğraf Üzerine adlı kitabından alıntıladığım bu sözünü okuyup gerçekliğin doğrulanma ve tecrübe edilme ihtiyacımızın olup olmadığı hususu üzerinde epey durdum. Fotoğrafik görüntülerin idare ettiği bir dünyada yaşamanın sorunlarını irdeledim. Bu arada ilerleyen sayfalar arasında, Fotoğraflar fantezi bulutları ve bilgi yumaklarıdır. Fotoğraf, tam da varlıklı, müsrif, kuruntulu toplumların sanatı haline gelmiştir sözünü okuyunca duraksadım. Madem fantezi bulutlarıdır fotoğraflar; varlıklı, müsrif ve kuruntulu toplumların sanatı haline gelmişse, uzak durmaya gerek yoktur.
Sontag, bu kitapta fotoğrafın resim, yazın, mimari ve müzik gibi sanatlarla olan ilişkisini derinlemesine sorgulamakla kalmıyor, aynı zamanda fotoğrafın anlamını ve çağdaş dünya üzerinde yaptığı korkunç etkiyi eşine ender rastlanır bir yoğunlukla su yüzüne çıkartıyor.
Fotoğraf Üzerine, Susan SontagTürkçesi: Osman Akınhay, 226 sayfa, Eylül 2008
BİR DEVRİMCİ KADIN FOTOĞRAFÇI: TİNA MODOTTİ
Tina, 17 Ağustos 1896da Kuzey İtalyada bir kasabada dünyaya gelir. Asıl adı Assunta Adelaine Luigia Modotti Mondini. Ailesi maddi sıkıntılar nedeniyle Avusturyaya göç eder.
1913te Tina, babasının ve ablasının yanına, New Yorka gider. Amerikalı fotoğraf sanatçısı Edward Weston ile duygusal yakınlığı, onu 1923te ciddi anlamda fotoğrafla ilgilenmeye sürükler. Tina ve Weston birlikte Meksikaya giderler. İlerideki günlerde Komünist Parti üyesi Xavier Guerrero ile ilişkisi, onun fotoğraflarındaki siyasi yanı daha da belirgin kılar. 1927de Meksika Komünist Partisine katılır. Guerreronun 10 Ocak 1929da öldürülmesinden sorumlu tutularak tutuklanır. 1930da, Başkan Pascaul Ortiz Rubioya yönelik suikast girişiminden sorumlu tutulur; önce hapsedilir, sonra Meksikadan sınır dışı edilir. Berline giden Tina, umduğunu bulamaz. Kendisiyle Berline gelmiş olan Vittorio Vidali ile birlikte Moskovaya geçerler. Vidali vasıtasıyla Leninin baş kalemi Yelena Stassova ile tanışması ve güvenini kazanmasıyla Tinaya, Avrupaya yönelik gizli ajanlık görevi verilir. Tina, aldığı görevleri başarıyla yürütmesinden ötürü ünlenir. İspanyadaki iç savaş döneminde de aktif rol alır. 1939da İspanyada kalması güçleşince, oradan ayrılıp New Yorka gitme isteğine ABD izin vermez ve Meksikaya geçmek zorunda kalır. 1930daki sürgün kararının geçersiz kılınması amacıyla uzun ve yorucu bir çaba verir. Ancak, politikadaki bazı gelişmeler, Tinanın Komünist Partiye olan inancını sarsar. Eski arkadaşlarının çoğundan uzaklaşır. Vidalinin Meksika polisi tarafından tutuklanarak sorgulanmaya götürülmesi Tinayı çok kötü etkiler. Vidalinin serbest bırakılmasının ardından şiddetli bir depresyona giren Tina, 5 Ocak 1942de arkadaşlarıyla gittiği bir akşam yemeğinin dönüşünde geçirdiği kalp kriziyle yaşamını yitirir. Tina Modotti, ölümünden yıllar sonra, devrimci fotoğrafçı olarak anılır.
Devrimci Fotoğrafçı Tina Modotti-
Margaret Hooks, Türkçesi: Laleper Aytek, 288 sayfa, Ekim 2008
FOTOĞRAFLAR BAŞKA ANLATIR BİR HİKÂYEYİ Anlatmanın Başka Bir Biçimi, John Bergerle Jean Mohrun birlikte göçmen işçiler hakkında yaptıkları Yedinci Adam kitabından sonra ortaya çıkar. Çünkü yazarlar, Yedinci Adam kitabını oluştururken hikayeler anlatmanın gereğini hissederler. Fotoğraflarla bir hikaye yazmanın, başka bir şekilde anlatmanın ayırtına varırlar. Aralarında yaptıkları görev bölüşümüyle, çekilen fotoğraflar sıralanır ve metinleri yazılır.
Fotoğrafla nasıl bir anlatı kurulabilir, fotoğrafik anlatı nasıl bir içeriğe sahiptir? John Bergerla ünlü İsviçreli fotoğrafçı Jean Mohrun birlikte kurgulayıp hazırladıkları, Bergerın kendi yaşadığı köyde ve civar köylerde yaşayan insanların gönüllü iş birliğiyle yedi yıl içerisinde ortaya çıkarılan elinizdeki kitap, işte bu sorular üzerinde duruyor. Anlatmanın Başka Bir Biçimi, fotoğrafta teorinin nasıl görüntülerin yanı sıra sözcükleri de, anekdotların yanı sıra hatıraları da kapsadığını ortaya koyan benzersiz bir çalışma.
Anlatmanın Başka Bir Biçimi-
John Berger ve Jean Mohr
Türkçesi: Osman Akınhay, 304 sayfa, 1. Basım, Ağustos 2007
ROBERT CAPAYI TANIMAK VE ANLAMAK İSTEYENLERE
Robert Capa, asıl adıyla Andre Friedmann, 20. yüzyılın en ünlü fotoğrafçıları ve fotoğrafçı-gazetecilerinden biri. Aklı ve gönlü cumhuriyetin kazanmasından yana olarak katıldığı İspanya İç Savaşında çektiği Vurulup Düşen Asker fotoğrafıyla bütün dünyada ün kazanan, dünyanın neresinde çatışmalar, kitle eylemleri ve savaşlar varsa serüvenci ruhuyla ve barışçı tutumuyla kendini oraya atan, Teknik olarak kötü ama güçlü bir görüntüyü, tekniği iyi ama zayıf bir görüntüye her zaman tercih ederim düsturuyla mesleğini yürüten ve hem meslektaşlarının haklarını koruması hem de hevesli gençlerin bu meslekte ilerlemelerine yardımcı olmak amacıyla dört arkadaşıyla Magnumu kuran fotoğrafçı.
Richard Whelanın kaleme aldığı bu kitap, onunla tanışıp aşık olunca bizi ancak kazma-kürek ayırabilir dediği ve İspanya İç Savaşında ölünce ikisini gerçekten de kazma küreğin ayırdığı Gerdayla büyük aşkı, Hemingwayden Steinbecke, Gary Cooperdan Picassoya ve Ingrid Bergmana kadar kolayca kurduğu arkadaşlıkları ve ömrü boyunca kendini göçmen sayıp eline geçen her kuruşu çevresindekilerle harcamaya ayırtan gönlü bol tutumuyla, Robert Capanın en kapsamlı ve doğru biyografisi olarak kabul edilmektedir.
Robert Capa, Richard Whelan,
Türkçesi: Mehmet Harmancı, 384 sayfa, Nisan 2006FOTOĞRAFLAR NE SÖYLER?
Fotoğrafın belgesel özelliği kendi doğasında vardır. Denebilir ki, her fotoğraf bir belgedir. Fotoğrafın da bir dili vardır. Belgesel fotoğrafın uygulama yöntemlerine bakınca, fotoröportajı bir anlama biçimi olarak değerlendirebiliriz. Fotoğrafçının ele aldığı gibi konuyu anlama çabasına girilmesi gerekiyor.
Fotoğrafçı olmak için tekniği, makineyi nasıl kullanacağını bilmek gerekir. Görüntü nasıl oluşur, sorusunun derinliği kavranmalıdır. Günümüzdeki fotoğrafçılık sanatının bu anlamda ilerlediğini söylemek zordur. Fotoğrafçılık, sadece tekniğe hakim olmak ve bilinen bazı estetik kurallara uymakla kendini ifade ediyor.
Kimilerine göre hayatı olduğu gibi aktaran sanattır fotoğraf, kimine göre çıplak gözle görülemeyenleri, gözden kaçanları gösterendir. Fotoğrafçının, zihninde yapmak istediklerinin katmanları, toplumsal analizi ve bir felsefesi olmalı. Özcan Yurdalanın belgesel fotoğraf ve fotoröportaj kitabını merak etmek kadar onu anlamaya ihtiyaç hissetmek de önemlidir. Bu kitap, bir perspektifi iletme amacını güdüyor: Belgesel fotoğraflar ve fotoröportaj, yeni ve başka anlama biçimlerinin kapısını aralıyor...
Belgesel Fotoğraf ve Fotoröportaj, Özcan Yurdalan, 240 sayfa, Kasım 2007
Vedat Çetin