05 Nisan 2009 00:00
Bahar aşıkları ve çiçekçiler
Beşiktaşın sahilinde, yan yana oturmuş bir çiftin yanına yaklaşıyor çiçekçi kadın, elindeki güllerden birini uzatarak. Abe alasın bir tane şu güzel kıza diyor.
Beşiktaşın sahilinde, yan yana oturmuş bir çiftin yanına yaklaşıyor çiçekçi kadın, elindeki güllerden birini uzatarak. Abe alasın bir tane şu güzel kıza diyor. Birbirlerine yaslanmış, boğazı seyreden çift ise manzaranın tadını bozan çiçekçiyi göndermek istiyorlar başlarından, ama nafile. Kadın güllerini satma derdinde. Bir iki deneme daha çekiyor, hepsi boş. Çiçek işi tutmayınca Bari bir falına bakayım kızımın. Söyleyim kısmetini, geleceğini diyor bu kez. Genç kızımız, Benim falıma zaten bakılmış diyerek kadının ikinci teklifini de geri çeviriyor. Bu cevaptan sonra daha bir fazla sarılan çifte yüzünü buruşturarak bakan çiçekçi, dönüp, başka bir çifte doğru uzaklaşıyor oradan. Sahilde çift de çok, elindeki güller de...
Başka bir çiftin yanına biz yaklaşıyoruz bu sefer, çiçekçi kadın gibi. Bahar ayında samimiyetlerinde bir değişiklik olup olmadığını soruyoruz. Hoş karşılamıyorlar bizleri. Niyetimizin aşk ve bahar haberi yapmak olduğunu söyleyince, ilişkilerinin yeni olduğunu ve medyaya yansımamasını istediklerini söylü-yorlar gülerek. Bu bahar ve aşk ikilemi doğru mu? Siz de mi baharın etkisinde kaldınız diye soruyoruz gülüşme devam ederken. Galiba. Baharda insanın içi kabarıyor. Garip bir hoşnutluk kaplıyor insanı diyor, ilişkinin erkek kahramanı. Daha sonra da Abi dur biraz zaman geçsin, durum daha bir ciddileşsin, söz seni çağıracağız haber yapmak için diyorlar. Kısmetse düğünlerine fotoğrafçı olarak gitmeyi kararlaştırıp oradan ayrılıyoruz.
Sahil, uzun bir kış döneminden sonra güneşin o sıcak yüzünün tadını çıkartanlarla dolu. Kimi balık tutuyor, kimi yalnız, kimi çift takılıyor, kimi çiçek satıyor, kimi gezip dolaşıyor...
Beşiktaştan Ortaköye yürüyoruz. Isınan hava genleşir mi-sali, gevşemeye başlamış insanlar. Ortaköy sahilinde de kendi halinde bir kalabalık var. Manzara harika, haber yapacağımız aklımızdan çıkmasın diye gayret sarf ediyoruz yani. Boğaz köprüsünün dibindesiniz, Ortaköy Camisi kalemle çizilmiş gibi duruyor, önünüzden boğazın serin suları akıyor... Daha ne olsun?!. Buradaki banklarda ebediyen oturmayı hayal ediyorsanız yanılıyorsunuz. Sirkülasyon çok fazla. Yalnızsanız bir iki nefes alıp etrafı kestikten sonra, çiftseniz manzarayla birlikte yarinize sarılıp sonra kalkmalısınız. Siz kalkınca sıradakiler... Yürüyüş yapmak da zevkli. Yapacağımız haber geliyor aklımıza ama artık çok geç. Yağmur damlaları dökülmeye başlıyor. Önce bir bir, sonra herkes kalkmak zorunda kalıyor yerinden. İnatçı romantikler de dağılıyor en sonunda...
Erkan Araz