07 Nisan 2009 00:00

İyi oynamadan kazanabilmek

Son 8 haftaya girilirken Sivas zirvedeki yerini, Beşiktaş ise yakın takipçi konumunu koruyor.

Paylaş

Son 8 haftaya girilirken Sivas zirvedeki yerini, Beşiktaş ise yakın takipçi konumunu koruyor. Oyun kalitesinde pek bir değişiklik yok. Ancak yine de şampiyonluk havasına girmiş olmanın, özellikle mücadele anlamında Sivas ve Beşiktaş’a katkısı açıkça hissediliyor.
Sivas, son 5 haftadır yenilmeyen Denizli’nin konuğuydu. Bu zorlu deplasmanı, övgüye değer yanı pek bulunmayan, “büyük takım” tarzı bir galibiyetle firesiz geçmeyi başardı kırmızı-beyazlı ekip. “Büyük takımlar” gibi iyi oynamadan da kazanmayı öğrendiler. Zaten bu özellik, şampiyonluk yarışındaki bir takımın olmazsa olmazı değil mi? Kötü oynadığı halde maç kazanabilen takımlar bu işi sonuna kadar götürebiliyorlar. Sivas’ın takım olarak bütünlüklü ve etkili bir oyunla maça ağırlığını koyduğunu söylemek mümkün değil. Çekiştiği rakiplerine göre her yönden çok daha kısıtlı olanaklara sahip oldukları ve bu olanaklarla şampiyonluk yarışında bir alternatif olarak ortaya çıktıkları için “oynamadan kazanmaları” fazla rahatsız edici gelmiyor. Motivasyon ve mücadele açısından şimdilik sorunsuz görünüyorlar. Ama bazı maçları kazanmak için iyi mücadele etmenin ötesinde de sahaya bir şeyler koymak gerekecektir.
Şu anda futbol çıtası en yüksekte olan takım Beşiktaş. Hırs, inanç ve istekli olma açısından da Beşiktaş bir adım önde görünüyor. Bütün bu olumluluklara karşın onlar için de “artık kolay kolay takılmazlar” demek zor. Çok koşup, çok mücadele ediyorlar ama pozisyon üretmekte yetersiz kalıyorlar. Ürettiklerini değerlendirmekte de sıkıntıları var. Golcülerinin yüzdesi düşük. Aslında “golcü” sıfatını tam anlamıyla hak edecek oyuncuları yok. Bobo, Nobre ve Holosko,
top-file buluşmasına kolayca aracılık eden oyuncular değil. Özellikle Fenerbahçe ve Galatasaray ile sahasında oynayacağı derbiler, Beşiktaş’ın yarıştaki konumunu netleştirecek.
F.BAHÇE KLASİĞİ
Fenerbahçe, Eskişehir karşısında bireysel beceri imzalı klasik galibiyetlerinden birisini alarak iddiasını sürdürdü. Maçı Fenerbahçe kazandı, çünkü Roberto Carlos, Deivid, Güiza gibi skora etki etme yeteneği taşıyan oyuncular Fenerbahçe’deydiler. Maçı zorlanmadan, rahat bir tempoda götüren Eskişehir tam sahadan istediğini alarak ayrılmasının kolay olacağını düşünmeye ve buna bağlı olarak gevşeme belirtileri göstermeye başladığı anlarda golü kalesinde görüverdi. Sarı-lacivertli ekip, bulduğu golle rakibinin risk almasını zorunlu hale getirdikten sonra rahatladı. İkinci gol tam da böyle geldi. Eskişehir yüklenmeye başladığında ise iş işten geçmişti. Aragones, hâlâ sahada istediklerini gerçekleştiremediklerinden yakınıyor. Ama bu takımın Aragones’in kafasındaki oyun anlayışını hiçbir zaman sergileyemeyeceği çoktan belli olmamış mıydı? Bunu anlamayan bir tek Aragones kaldı herhalde.
Trabzon düşüşü durduramıyor. Hem iyi oynamıyor hem de kazanamıyor. Kötü oyunu neyse de uzun süreli kazanamamayı kaldıracak bir camiaya sahip değiller. Sahasında oynadığı üst üste 4. maçında da galibiyet alamadı bordo-mavili ekip. Konya ve Denizli yenilgileriyle, G.Saray beraberliğini Belediye beraberliği izledi. Skora etki etmesi beklenen oyuncuların formsuzluğu işi giderek zora sokuyor. Ersun Yanal’ın kellesini isteyenler, bu düşüşte kendi paylarına düşen rolü de sorgulayabilseler, hiç fena olmaz. Takım üzerinde baskı yaratmakta ve oyuncuları eli, ayağı tutamaz hale getirmekte Trabzon seyircisinin ve yerel basınının eline hiç kimse su dökemez.
TARAFTAR TUHAFLIKLARI
Bu hafta Trabzon ve Beşiktaş taraftarları, “takıma nasıl köstek olunur”un örneklerini sergilediler yine. Takımlarının kazanmasına “yardımcı” olmak isterken, işi yüzlerine gözlerine bulaştırıp tam tersi etki yaratabiliyorlar.
“Mutlak başarılı olma” anlayışıyla, takıma bağlılığın hastalıklı bir tutku haline dönüşmüş hali birleşince, ortaya tuhaf manzaralar çıkabiliyor.
Trabzonsporlu taraftarlar, kendi futbolcularını ıslıklamaya, protesto etmeye pek hevesliler ve takımı olumsuz etkileyecek duygularını dışa vurmaktan hiç sakınmıyorlar. Bu da yaşanan sıkıntıları paniğe dönüştürüp sıkıntının boyutlarını daha da büyütebiliyor. Belediye maçındaki protestolar sırasında “Fatih Tekke” tezahüratları da yükseldi Avni Aker tribünlerinden. Taraftarların takım için uygun gördüğü “kurtarıcı” Fatih Tekke yani. Görünen o ki, Trabzonspor taraftarı kendisine çekidüzen verip takımını motive edici bir biçimde desteklemeyi beceremediği sürece Trabzonspor’un işi kolay olmayacak.
Kayseri maçından önce meşaleli yürüyüşle takım otobüsüne eşlik edip futbolcuları havaya sokmayı planlayan Beşiktaşlı taraftarların bu düşüncesi de tam bir skandala dönüştü. Mustafa Denizli meşale dumanından otobüsün içinde nefes alamaz hale geldiklerini ayrıca trafiğin tıkanması nedeniyle maça yetişememe gerginliği yaşadıklarını bütün bunların da maçtaki performanslarını olumsuz etkilediğini söyledi. Yol boyunca, otobüsün çevresinde taraftarlar ile polis arasında yaşanan arbededen kaynaklanan gerginlik de cabası. Gerçi fanatik taraftar işin o kısmıyla ilgilenmez. O; yaptığı şov ve şamatayla medyada görkemli bir biçimde yer almak ister. Tabii bir de her koşulda takımının kazanmasını. “… biricik sevgilim, söyle senden başka kimim var benim” tarzı, bilinçten zerrece nasibini almamış arızalı taraftarlığın geldiği son nokta burası işte… Beşiktaş’ın şampiyonluk yolunda alt etmesi gereken en büyük rakiplerinden birisi de bu “severken öldüren” cinsten taraftarı…

Dizi dönen Edu sezonu kapattı

FENERBAHÇE’nin Eskişehirspor’u 2-1 yendiği maçta sağ dizi dönen Brezilyalı savunma oyuncusu Edu sezonu kapattı.
Karşılaşmanın ilk yarısının sonlarına doğru Eskişehirsporlu Edu ile girdiği ikili mücadelede sakatalan ve ikinci yarıda sahaya çıkamayan Brezilyalı savunma oyuncunun sağ dizinin döndüğü ve iç çapraz bağlarında yırtık oluştuğu ve bu nedenle sezonu kapattığı bildirildi.
DERBİ MESAİSİ
Bu arada Fenerbahçe hafta sonu Galatasaray ile yapacağı derbi maçının hazırlıklarına başladı.
Sağlık ekibi, sakatlığı bulunan Alex’i ve hafif sorunları olan futbolcuları derbi maça yetiştirebilmek için yoğun çaba harcıyor.
Bugünü izinli geçirecek olan sarı-lacivertlilerde, sakatlıkları bulunan futbolcuların tedavilerine devam edilecek. Sarı-lacivertli ekipte daha önce futbolcuların derbi maçlara motivasyon sağlamaları için, Samandıra Kamp Merkezi’nde soyunma odası önündeki duvarlara, derbi galibiyetlerinin medyaya yansıyan görüntüleri ve çeşitli sloganlar Portekizce ve Türkçe yazılı pankartlar yapılarak asılmıştı.
Mehmet Özyazanlar
ÖNCEKİ HABER

‘Eksiklerin önemi yok çünkü biz takımız’

SONRAKİ HABER

CARLA’NIN ŞARKISI Kanal 24 21.00

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa