8 Nisan 2009 00:00

NATO protestolarının ardından


Dünyanın en büyük militarist gücü olan NATO’nun 60. yıl vesilesi ile organize edilmesi planlanan gösteriye, haftalardır Fransız Hükümeti’nin tavrı, 4 Nisan günü Strasbourg sokaklarında yaşanan saldırganlığın habercisi idi. Cuma gününe kadar yürüyüş güzergahının belirsiz olması, pencerelerine “barış” flamaları asan vatandaşların evlerine polisin gelmesi ve tehditler savurması, şehrin dört köşesine 10 binlerce polis ve asker yığılması, her tarafa kameralar yerleştirilmesi ve şehir içerisinde onlarca kontrol noktasının kurulması, helikopterlerin şehrin üzerinde dolaşması, yürüyüşü organize eden örgüt lokallerinin çevresinde polis kontrollerinin sık sık yaşanması.... Strasbourg şehrinin günler boyunca adeta açık cezaevine getirilmesinin belirtisi idi. Strasbourglular açısından yaşam imkansız hale getirilmiş ve 4 Nisan Cumartesi günü yürüyüşün “sorun”lu geçeceği havası yaratılmıştı. Bundan dolayı bu şehrin oturanlarının önemli bir kesimi hafta sonunu evinden uzak geçirmeyi tercih etmişti.
“Karşı zirveyi” organize eden örgütler kolektifi, İçişleri Bakanı, valilik ve belediye temsilcileriyle temaslarda bulunmuşlardı yürüyüşten önce. 3 Nisan günü şehir merkezine uzak bir yürüyüş güzergahı belirlenmiş, trenlerle Strasbourg’a gelen savaş karşıtlarının bu meydana gelmesi için tramvaylar organize edilmesi ve diğer şehirlerden otobüs ve arabalarla gelenler için de şehir dışından bir yönlendirme yapılması sözü verilmişti. Ama yürüyüş günü verilen sözlerin tümü unutulmuş, yollarda otobüsler tutulmuş, arabalarla gelenlerin şehir merkezinde park ettikten sonra yürüyüş meydanına ulaşması engellenmiş, şehir içi tramvay servisleri durdurulmuş ve trenle gelenlerin yürüyüş meydanına ulaşması imkansız hale gelmiş oldu.
Yürüyüş ve miting saati yaklaştığında savaş karşıtları yürüyüş meydanına yaklaşmak istemiş ama bu seferde “resmi tören daha bitmedi” gerekçesi ile engellenmiş ve gaz bombaları ile geri çevrilmişlerdi. Yürüyüş meydanına gitmek isteyen gençler böylelikle tahrik edilmiş ve sinirler üst seviyeye çıkmaya başlamıştı. Saat 13.00’den itibaren buluşma, miting ve yürüyüşün başlangıç noktası olacak olan “Jardin de deux rives”e gelinmeye başlanmıştı. Helikopterler çok yakından uçuyor, yapılmaya çalışılan konuşmaları bastırıyordu. Birden miting alanına 400 metre ilerden dumanlar çıkmaya başlamış, eski gümrük noktasındaki boş barakalar ateşe verilmiş, 200 metre ilerdeki yüzlerce polis bir grup otonomcu genci adeta takdir edermiş gibi ortalığı yakıp yıkmasını izliyordu.
Fransa Barış Hareketi ve günlük Humanite Gazetesi pazartesi günü yaptıkları basın açıklamasında polis arabalarından inen kot pantolonlu ve siyah ceketli kişilerin eylemciler arasında olduğunu gören şahitlerin olduğunu belirtiler. AFP ajansının sorularını yanıtlayan polis sendikası DpoIG Sorumlularından Reiner Wendt, Alman polislerinin olaylara müdahale edebileceklerini ama Fransız polisinin yardım kabul etmediğini açıklaması, Fransız polisinin gençlerin ortalığı yakmasına göz yumduğunun en belirgin ifadesi.
Polisin gözleri önünde eski boş gümrük bürosunun, eczanenin ve birde 5 katlı otelin yanmasından sonra ortam tamamen kızışmıştı. Bu yangınlar üzerine Almanya Kehl’den gelmesi beklenilen 10 bin kişinin miting meydanına gelmesi engellendi, binlerce kişinin bulunduğu miting alanına helikopterlerle gaz bombaları atılmaya başlandı. Bir panik yaratılmış ve herkes elini gözünü kapatıp gaz bombalarının düştüğü yerlerden uzaklaşmaya çalışıyordu. Mitingin organizatörleri, planlanan programı kısa kesip, bir an önce yürüyüşe geçilmesini kararlaştırıp, mikrofonda ilan etmesi ile birlikte, binlerce kişi, güzergahın başlayacağı yola doğru hızlıca ilerlemeye başladı. Tam da yola girilmiş, sloganlar eşliğinde ilerlemeye başlanmıştı ki, 5 tane polis minibüsü, yürüyüşü bölerek savaş karşıtlarının içerisinden hızlıca geçerek kortejleri alt üst etmişlerdi. Bu beklenmedik hareket üzerine, otonomcu sorumsuz gruplar polis kamyonlarını taşlamaya başladı, ama bunu yaparken de kamyonların etrafında sıkışmış kalmış yüzlerce savaş karşıtının da yaralanmasına yol açabilirlerdi. Burada yaşanan panik ve korku üzerine kortejler tamamen dağılmış, sloganlar kesilmiş herkes koşmaya başlamıştı.
Valilik, cuma günü verdiği sözleri hiçe sayarak, yürüyüşün güzergahını değiştirmiş, bir yandan gaz bombalarını kortejin içerisine atarken, diğer taraftan da çıkmaz bir sokağa yönlendirmişti savaş karşıtlarını. Daha sonra sıkışan kitleye saldıran polis, sözde ortalığı yakıp yıkanları aradığı mesajını vermeye çalışırken, yürüyüşün bitmesine engel olmuş ve baraj kurarak kitlenin ters yönden geçmesini zorunlu kılmıştı.
Fransız basınında yaşanan otel görüntüleri yer alıyor olmasına karşın, yaşanan polis saldırılarından gazeteciler de nasibini almış, kitlelerle birlikte onlarda coplanmıştı. Polisin tavrı o kadar tahrik edici ve şiddetliydi ki, istisnasız tüm yazılı basında otelin yanmasında polisin seyirci kaldığı, müdahale etseydi engelleyebileceği haberleri çıktı. Hatta, düne kadar İçişleri Bakanı’nın aldığı önlemleri destekleyen Strasbourg Belediye Başkanı Roland Ries de, yaptığı yazılı basın açıklamasında polisin izleyici tavrının şaşırtıcı olduğu belirterek, devletten maddi yardım talebinde bulundu.
Yapılan eleştiriler üzerine Nicolas Sarkozy, Elysee Cumhurbaşkanlığı Sarayı Genel Sekreteri Claude Guéan ve İçişleri Bakanı Marie Alliot-Marie açıklama yaparak polise karşı yapılan suçlamaların yersiz olduğunu belirterek, savaş karşıtlarını suçlamaya çalıştılar.
Yürüyüşe katılan binlerce kişi, özellikle de gençler polisin gerçek yüzünü gördüler. Barış için sokaklara dökülmüşlerdi ama polisin tavrı adeta bir savaş alanına çevirmişti meydanı ve savaş karşıtlarına gözdağı vermek istemişti. Fransa’nın NATO’nun askeri kanadına tekrar dönmesinin onaylandığı ve NATO’nun saldırganlığının artmasına yol açacak kararların alındığı bu 60. yıl zirvesinde, kitleler terörize edilmiş ve önümüzdeki dönem savaş karşıtı hareketin daha yoğun olmasının beklendiği şu günlerde, anlaşılan devlet yetkilileri güçlenmesi beklenilen bir hareketin önünü zorbalıkla kesmek istemiştir. Ama, beklediğini bulamayıp, kitlelerin daha kararlı ve azimle katılmasına da yol açabilir.
DENİZ UZTOPAL Fransa DİDF Başkanı

Evrensel'i Takip Et