10 Nisan 2009 00:00
Hem bizden, hem değil gibi
Bir İngiliz, 1990ların kapitalistleşme dalgasında yerel bir tüccarın öyküsünü filme çekmek ister.
Bir İngiliz, 1990ların kapitalistleşme dalgasında yerel bir tüccarın öyküsünü filme çekmek ister. Bunun için gidip geldiği Türkiyenin doğusunu mekan beller. Film yapılır, festivallere katılır. Ülkenin en büyük film ödülünü kazanır.
Antalya Altın Portakal Film Festivalinde hem en iyi film, hem en iyi senaryo, hem de en iyi erkek oyuncu ödüllerini alan Pazar: Bir Ticaret Masalının böyle ilginç bir öyküsü var. Ben Hopkinsin filmi çekme macerası film olursa, onu da izleriz bir gün.
Bir sınır köyünde, ne aranırsa bulan, küçük işler yapan bir tüccarın öyküsünü izliyoruz. Mihramın sattığı şey, çalıntı telefon kablosu da olabilir, mikroskop da, ilaç da, başka herhangi bir şey de. Kaçakçılık işini daha organize yapan meslektaşları onu aralarına almak isteseler de, o buna yanaşmıyor. En büyük sıkıntısı da, sermayesinin olmaması. Kafasında biraz para biriktirip cep telefonu bayii açmak var. Onun için bir iş yapmaya kalkıyor, biz de o işin öyküsünü izliyoruz.
ANADOLU GİBİ, DEĞİL GİBİ
İnsan filmi izlerken, ister istemez bir batılının Türkiyenin doğusuna bakışıyla birlikte değerlendirmeye kalkıyor. Pazarda oryantalizm izleri olduğunu söylemek güç. Mihram, bizden olduğu kadar, bizden olmayan da bir karakter. Taşra tüccarı kafası, uyanıklığı, dinle kurduğu ilişki, işi büyütme çabası, yerli olduğu kadar evrensel de çünkü.
Diğer yandan izleyiciye Mihramın bir Kürt ya da Türk olduğuna ilişkin fazla bir şey sunulmuyor. Şivesi yok, evde eşiyle ve çocuğuyla ilişkisi ne buyurgan, ne yakın, ne uzak, hepsinden çok Batılı görünüyor. Bulundukları yerde herhangi bir ulusal mesele yok, polis yok, asker yok.
Yönetmen Ben Hopkins, öyküyü 1990ların başında Moldovada yaşanan bir olaydan esinlendiğini söylüyor. Ama filmi, kendisinin daha yakından tanıdığı bir yer olan Doğu Anadoluda çekmiş, orayı hem Doğu Anadolu gibi, hem de başka bir yer gibi göstermeye çalışarak...
Bu çaba, ortaya çıkan sonuca tuhaf bir iğretilik katmış, film boyunca, Bir şeyler eksik duygusundan kurtulmak zor. Buna rağmen, taşralı tüccarın Şunu da halledeyim Allahım, bir daha kaçakçılık yapmayacağım gibi dualar ederek dinle kurduğu uyanık ilişki, Genco Erkalın canlandırdığı yaşlı köylü karakteri, filmin başarısının altını çizen unsurlar. Filmde, kapağı bir dükkana atmaya çalışan tüccarın hayatından çok güzel ayrıntılar buluyoruz.
TİCARETİN MASALI OLUR MU?
Filmin esas sorununun oryantalizm olması, bir tepeden bakma haline rastlama ihtimalimiz, ilk akla gelen şey. Ama galiba asıl mesele, kapitalizme bakışla ilgili. Basbayağı bir sermaye birikim süreci anlatılıyor, temel bir kapitalizm bilgisi gerektiren. Ama orada ne bu taşra tüccarının hırsını, ne neyi nasıl niye biriktirdiğini, ne kiminle nasıl rekabet ettiğini görmemiz mümkün değil.
Ben Hopkins iddiası gibi Bir Ticaret Masalı anlatıyorsa, bu masalda en çok pazarlık sahnelerine vurgu yapmış. Herhalde, uzun süren çekişmeli pazarlıklı alışverişlerin bir yabancı olarak ilgisini çektiğinden.
Sonuçta, dini kullanan bir taşralı tüccarın 90larda başlayan yırtma hikayesi, daha yerli, daha cesur, daha derli toplu bir kapitalizm manzarası çizerek anlatılabilirdi. Ama Pazar: Bir Ticaret Masalı da anlatmaya çalıştığı şeyin üstünden atlamamış, başarılı bir sonuç ortaya çıkarmış.
cagdas@evrensel.net
Çağdaş Günerbüyük