11 Nisan 2009 00:00
YENİ DÜNYA
Derinleşen ekonomik krize yönelik küresel çözüm arayışlarına damgasını vuran son gelişme, geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen G-20 Zirvesi oldu. Zirvede öne çıkan başlıklara göz attığımızda, öncelikli olarak nakit sıkışıklığı çeken piyasalara IMF ve Dünya Bankası aracılığıyla kaynak aktarılacağı ve dolayısıyla bu kuruluşlara toplam 1 trilyon dolar ek kaynak sağlanacağı görülüyor. Bu karar, kriz öncesi dönemde ekonomideki belirleyici rolünü büyük ölçüde yitiren IMFnin, bir kez daha başrole soyunacağının da önemli bir göstergesi.
Derinleşen ekonomik krize yönelik küresel çözüm arayışlarına damgasını vuran son gelişme, geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen G-20 Zirvesi oldu. Zirvede öne çıkan başlıklara göz attığımızda, öncelikli olarak nakit sıkışıklığı çeken piyasalara IMF ve Dünya Bankası aracılığıyla kaynak aktarılacağı ve dolayısıyla bu kuruluşlara toplam 1 trilyon dolar ek kaynak sağlanacağı görülüyor. Bu karar, kriz öncesi dönemde ekonomideki belirleyici rolünü büyük ölçüde yitiren IMFnin, bir kez daha başrole soyunacağının da önemli bir göstergesi.
Piyasalarda likidite bolluğunun olduğu bir ortamda piyasalardan kredi sağlamakta zorluk çekmeyen ülkeler, birbiri ardına IMFnin parasına ya da onayına ihtiyaç duymadıklarını açıklamış ve özellikle Asya krizi sonrasında uyguladığı politikalar dolayısıyla çokça eleştirilen bu kurumu, Türkiyenin de içinde bulunduğu dar bir müşteri portföyüyle baş başa bırakmıştı. Tam IMF dükkanı kapatıyor mu soruları sorulmaktayken gelen kriz, yardıma yetişti ve uluslararası ekonomik sistemin ideolojik istikrarı açısından büyük önem taşıyan bu kurum tekrar hayata döndü. Sadık müşterisi Türkiyede ise gündemdeki yerini hiç kaybetmedi.
Elbette kaynak aktarım mekanizmasının merkezine IMFnin konulması, önemli soruları da beraberinde getiriyor. Bunların başında da gelişmiş kapitalist ülkeler, kamu harcamalarını artırarak ve dolayısıyla da bütçe disiplininden uzaklaşarak krizle mücadeleye yönelirken, IMFnin geç kapitalistleşen ülkelere kamu harcamaları konusunda koyduğu ağır kısıtlamalarla ortaya çıkan çifte standartlı yaklaşımın sorgulanması geliyor. Burada amaç, üzüm yemekten ziyade bağcıyı dövmek gibi gözüküyor. Diğer bir deyişle, krizle ortaya çıkan likidite darlığının çevre ülkelerindeki neoliberal dönüşüm ve yapılanma sürecine hız kazandırmak, uluslararası ticarette ortaya çıkan korumacı eğilimleri ve bölgesel blokları dağıtmak için fırsat olarak kullanılacağını söyleyebiliriz.
Uzunca bir süredir ABD ve Avrupada paket üzerine paket açıklanarak piyasaya likidite pompalanıyor. Piyasa faiz oranları olabilecek en düşük seviyeye çekilmiş durumda ama bu durum dahi piyasalardaki hızlı daralma eğilimini tersine çevirmekte yeterli olmuyor. Görülmekteki faiz oranları ne kadar düşürülürse düşürülsün, yatırımcılar böylesi bir ortamda yatırım yapmaktan çekiniyor, tüketiciler ise geleceğe yönelik endişelerle tüketimini artırmaktan kaçınıyor. Böylesi bir ortamda para politikası bir araç olmaktan çıkmaktadır. Bunun alternatifi, özel sektörün yatırım yapmadığı bir ortamda kamu yatırımlarını artırmak olacaktır ki bu eğilim serbest piyasayı dünyaya pazarlayan ABDde dahi giderek güçleniyor.
***
G-20 kararlarına ilişkin öne çıkan başlıklardan bir diğeri ise finansal piyasaların, araçların ve aktörlerin düzenlenmesine ilişkin arayışlar oldu. Hedge fonların ve diğer finansal aktörlerin açgözlülüğüne dair tartışmaları ve kapitalizmde kâr arayışına etik sınırlar çizme çabasına krizin ilk günlerinden itibaren şahit olmaktayız. Bildiğiniz gibi serbest piyasayı ekonomik gelişimin temeline koyan Adam Smith, o ünlü alıntısında akşam yemeğimizi kasabın ya da fırıncının iyilikseverliğinden değil kendi çıkarları peşinden koşmasından, diğer bir deyişle kâr arayışından dolayı yiyebildiğimizi söyler. Aynı sınırsız kâr arayışı, düne kadar öve öve bitirilemeyen mortgage kredilerinin tabana yayılmasının, kredi piyasalarının hızlı gelişiminin de başlıca dinamiği değil miydi? Krizden sonra anlaşılan o ki, nimetler serbest piyasadan, külfetler serbest piyasadaki aktörlerin art niyetinden kaynaklanıyor.
MURAT BİRDAL