12 Nisan 2009 00:00
ÖZGÜRLÜK
Deniz Fenerinde uyandım, esen hafif rüzgar Aristodan esintiler getiriyor, güne keyifli başladığımı hissediyorum.
Deniz Fenerinde uyandım, esen hafif rüzgar Aristodan esintiler getiriyor, güne keyifli başladığımı hissediyorum.
Biber ve kızı Çocuk kucağıma çıkıyorlar. Onlar da keyifliler; mırıldanarak günün başlangıcını paylaşmak istiyorlar sanki.
Saint-Joseph Lisesi orta okul ikinci sınıf öğrencisiydim. La Fontaineden parçalar okuyor, yorumlamaya çalışıyorduk. Öğretmen bizlere La Fontainenin hayvanları hayalinde insan türü içine yerleştirerek kişileştirdiğini, böylece onlar üzerinden kendi türümüzü algılamamızı önerdiğini açıklamıştı.
Biber La Fontaineden haberdar mı ne, kendini insan türü içinde görür, benim üzerimden kendi türünü algılamaya çalışır. Kızı Çocuku da öyle yetiştirmeye uğraşıyor; ama Çocuk daha çok küçük, annesinin her ilişkisini anında oyuna çeviriyor.
Biber mırıldanmaya başladı ; belli ki bir şeylere takılmış, tartışmak istiyor. Bak dedi, esen hafif rüzgar Aristodan esintiler getiriyor diye başladın. Seni okuyanlar Aristo mantığını sürdürdüğünü söyleyerek düşüncelerini bir kalemde olumsuzlaştıracaklar. Ne olmuş yani ? dedim. Biber mırıldanmaya devam etti : Sizler kendi türünüzün üstünlüğünü vurgulamak için insan düşünen hayvandır dersiniz. Sonra, söylenen ya da yazılandan cımbızla bir cümle çeker, bir başka söylenen ya da yazılandan bir cümle aktararak ilk söylenen ya da yazılan düşünceyi yerle bir ettiğinize inanırsınız. Ardından da çok güçlü sandığınız benzetmelerle ilk söylenen ya da yazılan düşünceyi gömmeyi başardığınızı sanırsınız. Böylece insanlığınız kanıtlanır. Devam et, bakalım nereye varacaksın. Aristo mantığını sürdürüyorsun ya, bu mantığı sana esen hafif rüzgar getiriyor; bunu kendin söylüyorsun. Oysa güçlü, sert rüzgarları ardına alsan esintiler Aristodan değil, örneğin Marxtan gelecektir. Esintiyi getirecek rüzgarı seçmek sınıfsal bir davranıştır. Burjuva düşünürleri hafif esen rüzgarı, işçi sınıfı düşünürleri sert esen, güçlü rüzgarı seçerler. Zaten Deniz Feneri gibi burjuva mekanında uyanıyorsan sert esen, güçlü rüzgarı düşünmek bile istemezsin. Kısa kes Biber dedim, senin türünde bu da yok. Biber, belli ki bilgisizliğime sinirlenmiş, sen öyle san; bizimkiler (bizim türümüzdekiler demek istiyor) sizinkilerden (sizin türünüzdekiler demek istiyor) farklı davranmazlar. Karşı karşıya gelip bakıştıklarında aynı şeyi düşünmediklerini fark ederlerse sizin türünüz buna içgüdüsel/refleks) diyor- daha güçlü olan ötekini hırpalar, gerekirse öldürür. Yani sizinkiler gibi davranır. Bak şimdi, sana Aristo mantığını sürdürüyor diyenler Aristoyu okumamışlardır, Aristonun yaşadığı dönemde düşünceyi sistemleştirmesini Aristo mantığı kalıbıyla anlamadan olumsuzlaştırmışlardır (yani içgüdüsel/refleks davranmaktadırlar); onlar Marxı da okumamışlardır ama aktardıkları bir cümleye sığınarak (yani içgüdüsel/refleks davranarak) öldürücü darbeyi vurduklarına inanırlar. Şimdi sen bizim türle sizin tür arasındaki farkı anlat bakalım.
Boş ver sen bunları Biber, insan türünden olmak istiyorsan önce ateşi keşfet, ateş yakmasını öğren dedim.
Çocuk annesi Biberin kulaklarını ısırmaya çalışıyor, dizimin üstünde zıplayıp öbür dizime sıçrıyordu. Anlaşılan o da kendini kanguru sanıyordu.
Hafif rüzgar değişti, sert güçlü rüzgara dönüştü.
Deniz Fenerine sığındım.
YÜCEL SAYMAN