00 0000 00:00

Kene, KKKA ve biyokontrol

Bahar geldi. Toprak ve hava ısınmaya başladı. Doğa şöyle bir silkindi ve kışın yorgunluğunu üzerinden attı. Rengarenk çiçeklerle bezenmeye başladı çevremiz. Baharın gelişini sevinçle karşıladı çoğumuz.

Paylaş

Bahar geldi. Toprak ve hava ısınmaya başladı. Doğa şöyle bir silkindi ve kışın yorgunluğunu üzerinden attı. Rengarenk çiçeklerle bezenmeye başladı çevremiz. Baharın gelişini sevinçle karşıladı çoğumuz. Piknik planları şimdiden yapılmaya başladı. Bununla birlikte geçtiğimiz hafta duyduğumuz bir haberle irkildik. Sakarya Veteriner Hekimler Odası Başkanı Mustafa Yıldız, ülkemizde Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığının sebebi olan kenelerin piyasada kullanılan bazı ilaçlara bağışıklık kazandığını duyurdu. Hemen arkasından birkaç gün önce Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ndan (TAEK) yüreklere su serpen bir açıklama geldi. Işınlama yöntemi ile kene nüfusunun azaltılmasına yönelik ilk deneylerin olumlu sonuçlar verdiği, iki üç yıla kadar tekniğin daha da geliştirilerek KKKA’ya sebep olan kenelerin doğadaki nüfuslarının kontrol altına alınacağı duyuruldu.
Ülkemizde 2002 yılından bu yana KKKA nedeniyle 116 kişi yaşamını yitirdi. Hastalığın Türkiye’deki geçmişi oldukça yeni, ancak yaygınlığı ve kontrol altına alınamaması ise en önemli sorunlardan biri olarak göze çarpıyor. Kenelerin direnç geliştirmesi ile birlikte durum ciddiyetini artırmaktadır. Kenelerin kendileri KKKA’ya neden olmuyor, ancak bazı keneler KKKA’ya neden olan virüsü taşıyorlar. Bu virüsü taşıyan kenelerin insanlara virüsü bulaştırması sonucu hastalık ortaya çıkıyor. Şimdiye kadar kenelerle mücadele kimyasal ilaçlar, itici maddeler (kenesavar vb...) ile yapılmaktaydı. İşte bu ilaçların kontrolsüz ve çok miktarda kullanımı, yüksek ihtimalle bazı kenelerin bu ilaçlara bağışıklık geliştirmesini sağladı. Yani değişen koşullara uyum sağlayan, kimyasallara direnç gösteren keneler yaşamını sürdürebildi. Bu ilaçların kontrolsüz ve aşırı miktarlardaki kullanımlarının ekosistemdeki diğer canlıları da etkilemiş olması kaçınılmaz (örneğin kenelerle beslenen kuşlar vb...). Ekosistemde bir besin zinciri bulunmaktadır. Bu besin zinciri av ve avcı ilişkisi içinde sürerken doğa kendi dengesini sağlamaktadır. Doğaya dışarıdan yapılan her kontrolsüz müdahale (örneğin aşırı miktarlarda ilaç kullanımı), bu zincirin bozulmasına ve ekosistemde zincirin alt ve üst basamaklarında yer alan canlıların etkilenmesine olanak tanımaktadır. Ekosistemdeki bir türün soyunun tükenmesi de benzer şeylerle sonuçlanacaktır ve ekosistemin dengesi yine bozulacaktır. Bu nedenlerle doğaya yapılan her türlü dışarıdan müdahale dikkatlice planlanmalı, doğuracağı olumlu ve olumsuz sonuçlar dikkatlice düşünülmeli ve hesaplanmalıdır.
Kenelerin kontrol altına alınması bakımından TAEK’in araştırması umut vaat etmektedir. Bu teknik ‘50’li yıllardan beri tarım zararlıları ile savaşta biyolojik kontrol yöntemi olarak dünyada kullanılıyor. Ancak kullanılan tekniğin de yine pek çok sakıncası bulunmaktadır. Işınlama yöntemi denilen teknikte Sezyum 137 elementi kullanılıyor. Bu element gamma ışıması yapıyor ve bu ışıma belirli dozlarda keneler üzerine uygulanıyor. Bu uygulama ile çiftleşebilen ancak kısır erkek keneler üretiliyor. İlk denemelerin olumlu sonuçlar verdiği açıklandı. Yöntemin sakıncalarına geldiğimizde ise herhalde en önemli sorunlardan biri, bu hastalığı taşıyan kenelerin doğadan toplanması ve kısırlaştırılması konusu. Fiziksel olarak oldukça zahmetli bir iş yani, çok pratik değil. Öte yandan, bu yöntem kontrolsüz uygulanırsa kenelerin neslinin tükenmesi tehlikesi de bulunuyor. Biz sevsek de sevmesek de keneler de bu ekosistemin, yaşadığımız doğanın bir parçasıdır. Bir de hastalık yapıcı kenelerin bu işlem için laboratuvarda çok fazla miktarlarda üretilmesi gerekiyor. Herhangi bir kaza sonucu bunların laboratuvar ortamında çoğaltıldıktan sonra kısırlaştırılmadan doğaya salınmaları, çevresel bir felaketle sonuçlanabilir. Nitekim 2003 yılı Şubat ayında böyle bir olay yaşandı. Buradaki üretim yerinde ışınlamayı yapan sistemin çalışmadığı fark edilmedi ve 4 milyon kısırlaştırılmamış Cochliomyia hominivorax (vida kurdu) problemin tespitinden önce doğaya salınıverdi. Bu tür çalışmaların yıllarca güvenli olup olmadıklarının test edilmesi, alan testlerinin yapılması gereklidir. Bunun yanında gamma radyasyonun kene türleri üzerinde uzun vadede yıkıcı etkilerinin olup olmadığı da mutlaka araştırılmalıdır.
Kene gibi zararlılarla savaşta biyokontrol yöntemleri her ne kadar kimyasal savaş yöntemlerine göre daha az doğaya zararlı gözükse de, bunların da kontrolsüz kullanımları ekosistem açısından yıkıcı sonuçlar doğurabilir.
Günseli Bayram
ÖNCEKİ HABER

Sinemadan önce...

SONRAKİ HABER

Taş var taş var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...