28 Mart 2009 00:00

yerel seçimler sonrası

Bizim gibi ülkelerde politik gelişmeler önemli ölçüde dış dinamikler tarafından belirleniyor.

Paylaş

Tipik Amerikan seçimlerine benzeştirilmiş iki parti arasında sıkıştırılan tercih yönlendirmesi, propaganda olanaklarının korkunç eşitsizliği, devasa para faktörleri, ezilmiş milyonların sadece figüran olarak görüldüğü bir sistemde nasıl olabilir de seçimler demokrasinin yegane göstergesi kabul edilebilir ve daha ötesinde bunun bir nevi referandum niteliği taşıdığı söylenebilir?
Düşünün, milyonlarca insan, bu partinin sizi kurtaracağına inanıyor musunuz, dendiğinde, inanmıyorum, diyor. Peki, madem neden o partiye oy veriyorsunuz dendiğinde, oylar bölünmesin diyorsa, zaten burada gönüllüce verilmiş bir oy ve insanların özgür iradesini yansıtan bir seçim yoktur. Kumpasa getirilmiş, sistem tarafından yönlendirilmiş yığınlar vardır.
Öte yandan bizim gibi ülkelerde politik gelişmeler, yönelimler önemli ölçüde dış dinamikler tarafından belirlenmekte, etki altına alınmaktır. Yoksa bölgede ABD'nin Ilımlı İslam Konseptini öne çıkardığı bir dönemde AKP'nin başa gelmesi tesadüf müdür yani? Bu kadar da olmaz diyenlere, birkaç yıl öncesine kadar ülkede belirleyici güç olan paşaların düştüğü vaziyete bakmaları tavsiye edilir!
Peki, kamuoyunca sık tartışılan konulardan olan, AKP'nin Kürt açılımı, salt seçimler için yapılmış bir manevra ve onunla sınırlı bir şey midir?
Her ne kadar, başlı başına analiz konusu olsa da, burada birkaç sözle söylemek gerekirse, Kürt meselesindeki açılım, tam da ABD'nin Ortadoğu, Uzak Asya tercihlerine uygun geliştirilmeye çalışılmaktadır; Zaten bu yüzdendir ki, bu yöndeki açılıma karşı duran, bir önceki ihtiyaçlar dahilinde örgütlenmiş ve mevzilenmiş o eski konseptte ayak direyen ve elbette "vatanseverlik falan filan değil, hala eski egemenliklerini, ayrıcalıklarını kaybetmek istemeyen", bir zamanlar bizzat kendisinin örgütlediği unsurlar ayıklanmaya başlamıştır. (Hiç şüphesiz bunda dış etki güçleri ile içteki iktidarın, kendini koruma çıkarlarının örtüşmesi önemlidir. Ve hiç şüphesiz yeni ihtiyaçlara uygun bir derinlik yapılanmaktadır)
ABD'nin önümüzdeki planlarında Irak'tan çekilmek vardır. ABD ilelebet orada askeri anlamda kalamayacaktır. Yeni sömürgecilik, istila sürecinin içerde dayanaklarını oluşturup yerel iktidarlar naylonu aracılığıyla yürütülmesini öngörür. Elbette ABD'nin çekilmesinin burayı bırakmak anlamına gelmediği açıktır. Tersine o egemenliğini garantiye alıp başka hedeflere de yönelecektir. Ancak, bu çekilişin koşullarının sağlanmasının en önemli koşullarından birisi başından itibaren kendisine destek olan Talabani, Barzani ve ekiplerinin, bir anlamda da enerjinin güvenliğini sağlamaktır. Çünkü işgal süresince bölgede Kürt, Arap, Sünni, Şiiler arasında ciddi kırgınlıklar, rekabet, insanının dili varmıyor, ama düşmanlıklar oluşmuştur. Bunun nedenleri, hem işgalci ABD ile gönüllü işbirliği yapanlara öfke, hem de enerji gelirlerinin paylaşımı üzerinedir.
Çekilme sürecinde ABD, Kuzey Irak bölgesini güvenceye almak zorundadır. Burada en etkili güç ise Türkiye'dir. Hem bu taraftan Türkiye'nin, hem diğer taraflarda etnik ve dinsel kökenli gurupların düşmanlığı ile kuşatılmış ve araya sıkıştırılmış Kuzey Irak Kürt oluşumunun hiç de iyi durumda olamayacağı malumdur. Türkiye'yi bu projeye katmakla ABD, Kuzey Irak Kürt oluşumunu önemli bir tehditten kurtarmakta, rahatlatmakta, sırtını dayayabileceği ve dışa açılacağı kapı açmaktadır. Şüphesiz Türk egemenlerine de buradan pay alabileceği kartlar, rüşvetler gösterilmekte, padişahlık, yeni Osmanlıcılık söylemleri durduk yerde ortaya çıkmamaktadır! İşte bu yüzden AKP'nin Kürt açılımı seçimle ilgili bir şey değil, gelecek sürece yaklaşımdır.
Tüm bunlar ve ABD'nin İran siyasetindeki manevralar dikkate alındığında Ortadoğu da yeni bir dizayn, Ermenistan kapıları, İsrail Hayfa boru hattı, Kafkaslar ve de Uzak Asya'nın sağlam biçimde sıkıştırılması bu konsept dahilindedir.
Elbette Kürt açılımın pratikte geldiği noktanın kötü olduğu söylenemez. Ancak görünen yüzeyde Türkiye açısından Kürt sorununun çözümünde muhatap, sorunun asıl yerli muhatapları değil, Amerika'dır ve işler hala onun belirlediği ilişkiler ve sınırlar üzerinden yürütülmektedir. Böylece ilişkinin geleceği de bir bakıma yine bu gücün eline verilmiştir. Bu ise gelecek süreçte olabilecekleri şimdiden belirsiz ve puslu kılmaktadır! Bölge açısından ise, böylece bir kez daha Türk'ü Kürt ile, Kürt'ü de Türk ile korkutma ve hizaya getirme silahı ABD'dedir!
IMF ile yeni anlaşmanın, yani kemer sıkma politikalarının seçimden sonraya ertelenmesi ise; İşte bu seçimlik politikadır.
Seçim sonrasında neler olabileceğine ilişkin söylenecek tek söz vardır: Burası Türkiye'dir, emperyalist politikalar ve ihtiyaçlar dahilinde her şey değişebilir ya da değişmeyebilir. Bunu belirleyen Türkiye halkı olamadığı sürece, emperyal çıkarlar olacaktır!
YÜCEL SARPDERE
ÖNCEKİ HABER

Küresel kriz ve işsizlik

SONRAKİ HABER

serbest üslupta bir türkiye panoraması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...