15 Nisan 2009 00:00

UZUN MESAFE

Paylaş

Sağlık Bakanlığı kamuoyunca tam gün yasası olarak anıla gelen yasa taslağını yeniden gündeme getireceğe benziyor. Adı sakın sizi yanıltmasın; aslında ilgili yasaya en az tam gün adının konulması yerinde olur. Sağlık alanında esnek ve daha uzun çalıştırılmanın önemli yasal dayanaklarından birisi olmaya adaydır bu yasa taslağı.
Sizlerle daha önceleri de paylaşmıştım salt sağlık çalışanlarına uygulanan ama başka hiçbir meslek grubunda akla gelmeyen baskıcı hukuk düzenlemelerini. Örneğin zorunlu hizmet birçok meslek grubu için tanımlanır ama sadece hekimler ilgili göreve başlamadıklarında özel sektör dahil ülkede yaşam boyu çalışma yasağı ile cezalandırılırlar. Aslında bu salt çalışma yasağı değil doktorluk unvanının da ellerinden alınmasıdır.
Yasalar ilgili ülkenin resmi diline dayanır. Örneğin bizim ülkemizde resmi dil Türkçenin anlam zenginliğidir yasalara ruh veren. Şimdi birlikte Türkçe sözlüğü karıştıralım: "nöbet, nöbetten çıkmak, nöbete girmek,..". Dönüp kendime bakıyorum da göreve başlayalı tam 22 yıl olmuş ve hala ayda iki-üç kez aralıksız 34 saat çalıştırılıyorum. Neden mi nöbet demedim; Türkçede karşılığı yok da ondan. Evet birçok sağlık çalışanı özellikle de asistan doktorlar hala nöbete giremiyor, nöbetten çıkamıyor ama ne hikmetse adına "nöbet" demeye devam ediyor sağlık ve maliye bakanlıkları.
Nedense tıp öğrencileri ve tıpta uzmanlık öğrencisi olarak anılan asistan doktorlar dışında hiçbir meslek grubunun öğrencileri için gece boyunca gündüzün devamı bir çalışma ortamı öngörülmez. Dikkat ederseniz yine nöbet demedim. Özet hali ile asistan hekimler normal mesailerine ilave olarak ayda an az 4 ve kimi zaman 10-12 kez aralıksız 34 saat zorla çalıştırılırlar. Üstelik yedi günün üzerinde ek ücret de alamazlar. Tüm çalışma ortamının 'eğitim amaçlı' olduğu iddia olunur. Oysa bu koca yalanın yanıtını eğitim hastanelerinde eğitim kadrosundaki şef ve şef yardımcılarının yanı sıra atanmış yöneticilerin nöbet tutmamasında bulabiliriz.
Son yıllarda giderek daha fazla anıla gelen esnek çalıştırılma sağlık alanının özveri ortamının sömürülmesi ile neredeyse ise yerleşik hale getirilmiştir. İcap nöbetleri, tüm memurlar 8 saat çalışırken sağlıkçılara reva görülen 9 saatlik mesai, nöbet olduğu iddia edilen sınırsız çalıştırılma, geçmişte SSK'larda uygulanan gönüllü mesai, surtime benzeri uygulamaları ilk akla gelenler.
Şimdi tam gün yanıltmacası ile hekimlere başka hastanelerde mesai sonrası ek çalışabilme adeta lütuf gibi anlatılırken bir anlamda geçinebilmek için ölümüne çalışabilme serbestîsi getirilmektedir.
Yaşam için yola çıkan hekimlik mesleğinin ölümüne koşullandırılması ne acı!

....

Sağlıkta lanet olsun dönemi

İlaç kutularındaki hapların sayısını daha önce de sizlere hatırlatmıştım. 3, 5, 7, 10, 14, 20, 28, 30, 48, 50, 90, 100. Tüm bu rakamlar ruhsat verirken sağlık bakanlığınca onaylanıyor. Ama aynı sağlık bakanlığının "sağlıkta dönüşüm" projesinin müstesna yapılandırması Sosyal Güvenlik Kurumu hastaların ellerinde 3 adetten fazla hap kaldığında yeniden reçete edilmelerini yasaklıyor.
Geçen hafta sonu SES sendikamızın İstanbul'daki iki günlük eğitim çalışmasında sağlıkta dönüşüm başlığında bu konuyu da ele aldık. Katılımcı arkadaşlarımız ile birden çok hastalığı bulunan örnek bir hastada reçete yazarken ilaçlarının tümünü Sosyal güvenlik Kurumu'nun emrettiği zaman diliminde bitecek şekilde denk getiremedik. Üstelik aynı SGK hastaların 10 gün içinde aynı branşa başvuru hakkını kısıtlayıcı önlemler getiriyor. Tam da bu noktada vatandaş ne yapar böyle bir durumda sorusunun cevabını bugünkü yazının başlığı ile bulabildik. Evet, 'lanet olsun gidip cebimden alayım' demekten başka şans bırakılmıyor bu tür kronik hastalara. Öyle hastalar vardır ki reçetesinde 10 ilaç yer alır. Kutuların içerdiği ilaç sayısındaki farklar kimi zaman farklı günlerde 3-4 ayrı reçete yazdırılmasını gerektirir. İşte burada bir başka sıkıntı daha hastalarımızı beklemektedir. Biliyorsunuz sağlık ocağından hizmet hastanelerine, eğitim hastanelerinden üniversite ve özel sağlık kuruluşlarına tüm sağlık kuruluşlarına reçete yazdırmanın bedeli 2 liradan 15 liraya kadar uzanmaktadır. İşte biten ilaçlarında kutular denkleşmiyor diye SGK'nın gazabına uğrayan kimi kronik hastalar tıbben gerekmediği halde sırf reçete yazdırmak için mükerrer başvurmanın bedelini her defasında ayrı ücret ödeyerek sanırım bir kez daha "lanet olsun yine cepten gitti" sözü ile buluşmuş olacaklar.
DR.ZEKİ GÜL
ÖNCEKİ HABER

Medyada Ergenekon operasyonu

SONRAKİ HABER

Şiir harekete geçiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...