17 Nisan 2009 00:00
MERCEK
Genelkurmay Başkanı İ. Başbuğun Harb Akademilerindeki akademik-felsefi-politik argümanlarla desteklenmiş askeri konuşmasını, devlet siyasetince belirlenmiş yeni kırmızı çizgilerin ilanı olarak almak gerekir. Kart-kurt sesleriyle tanımlanan ve onlarca yıldır sürdürülen inkarın politik-askeri-kültürel psikolojik tüm silahlar devreye konarak reddi sağlanmak istenen toplumsal gerçeğin kendini mümkün tüm yöntem ve araçlarla dayatmasının nesnel kabulü sağlaması, bazen de böyle oluyor! Amaç ve hedef o kadar da saklı olmamakla birlikte, genelkurmay başkanlığı sıfatıyla Devletimiz, Kürt ve Zaza vatandaşlarımıza kendilerini her alanda geliştirebilme imkanını sağlamak zorundadır. İkincil kimlikleri kültürel bir zenginlik olarak görüyoruz denilmek zorunda kalınabiliyor.
Genelkurmay Başkanı İ. Başbuğun Harb Akademilerindeki akademik-felsefi-politik argümanlarla desteklenmiş askeri konuşmasını, devlet siyasetince belirlenmiş yeni kırmızı çizgilerin ilanı olarak almak gerekir. Kart-kurt sesleriyle tanımlanan ve onlarca yıldır sürdürülen inkarın politik-askeri-kültürel psikolojik tüm silahlar devreye konarak reddi sağlanmak istenen toplumsal gerçeğin kendini mümkün tüm yöntem ve araçlarla dayatmasının nesnel kabulü sağlaması, bazen de böyle oluyor! Amaç ve hedef o kadar da saklı olmamakla birlikte, genelkurmay başkanlığı sıfatıyla Devletimiz, Kürt ve Zaza vatandaşlarımıza kendilerini her alanda geliştirebilme imkanını sağlamak zorundadır. İkincil kimlikleri kültürel bir zenginlik olarak görüyoruz denilmek zorunda kalınabiliyor.
Kürt ulusal kimliğinin reddinde ısrarın sürdüğü, tartışma gerektirmeyecek şekilde açıktır bu konuşmada. Karşısında çüzümsüzlüğe düşülen sorunun daha kapsamlı gelişmelere yol açmasının önünü almak üzere, bir adım geriye çekilerek çizilmek istenen yeni kırmızı hatta, ulusal hat eşitliğine yer ve gerek olmadığı bir kez daha, ve askerce ortaya kondu. Kürtler, Türk milletinin bir alt kimliğine sahip Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları olarak bireysel kültürel kimliklerini geliştirebilir, dillerini öğrenebilir(!), ancak ulusal bütünlük ve üniter devlet yapısını zedeleyecek herhangi bir talepte bulunup bu doğrultuda hareket edemezlerdi! Yok hükmünün alt kimlik kabulüyle yer değiştirmesi, kuşku yok, nesnel gerçeğin ve mücadelenin dayattığı bir ilerlemedir! Zorunluluğun, istensin istenmesin baskın çıkıp kendini kabul ettirmesidir. Konuşmasına iktisadi-sosyal bir temel ve felsefi çerçeve getirmeye çalıştığı görülen bunu anlamış görünüyor. Kennedyden Obamaya, Max Weberden S. Huntingtona liberal ve demokrat şahsiyetlerden alıntılar ise, Amerikan stratejisinin gereksindiği taktik yenilenmeye uyum gösterileceğine işaret ediyor.
Yeni kırmızı hatlar, eski, ve gerçekte hala sürmekte olan dayatmaların Kürtlerin ulusal hak eşitliği mücadelesi ve toplumsal gelişme tarafından geçersizleştiğini gösteriyor. Bir açmazın bir kez daha ve en üst düzeyden ilanını gösteriyor. Ama açmazın, çözümsüzlüğün aşılmasını ifade etmiyor. Çözümsüzlük devam ediyor. Kürtler çünkü, alt kimlik-üst kimlik mengenesine sıkışmak değil, Türk-Kürt ulusal hak eşitliğinin kabul edilmesi ve Anayasal-yasal güvenceye alınmasını istiyorlar. Bunun bir devlet içinde kalınarak da mümkün olduğunu, ayrılma diye bir politikalarının olmadığını ilan ediyorlar. Anadilde eğitimin olanaklı hale getirilmesini, Kürtçe önündeki tüm engellerin kaldırılmasını, genel siyasi af çıkarılmasını istiyorlar. Bu istemlerin Türkiyenin Türk ulusundan olanları başta olmak üzere tüm milliyetlerden ileri işçi ve emekçileriyle ilerici aydınları tarafından desteklendiği ve savunulduğu da biliniyor. Kürtlerin üzerindeki baskıların son bulmasına ve Türk ve Kürt emekçilerinin ulusal çatışmaların girdabına sürüklenmelerinin önlenmesine götürecek bir yola ancak böyle girilebilir. Ötesi, çözümsüzlüğün sürdürülmesinde ısrar olacaktır.
A. Cihan Soylu