20 Nisan 2009 00:00
YAŞAMA KÜLTÜRÜ
İkinci Kuşak Köy Enstitüleri Derneği çağırdı...İzmirdeyim...Aydınlanma Ödülünü verdiler bana...
İkinci Kuşak Köy Enstitüleri Derneği çağırdı...
İzmirdeyim...
Aydınlanma Ödülünü verdiler bana...
Bugüne dek verilen ödüllerin içinde beni en çok onurlandıranı...
Ama bundan da büyük bir armağan aldım onlardan: Eskilerle yeniler kucaklaştı... Safların sıklaştırmanın günleri değil mi bu günler? Herkesin başının ardında Türkan Saylan konuşmuyor mu? Eğitim, eğitim demiyor mu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği? 40.000, 100.000, milyonlarca çocuğun eğitimi, aydınlık eğitimi demiyor mu?
Mustafa Kemalin bıraktığı yerden başlayıp aydınlanma, çağdaşlaşma demiyor muyuz?
17 Nisan bunun bayramı değil mi?
Elbette bilinçle kucaklaşacağız, elbette safları hiç gevşetmeyeceğiz, bu ülkeyi karanlıklarda bırakıp, işbirlikçilerle elele yeniden sömürmeye başlayanlara karşı.
Köy Enstitüleri Mustafa Kemalin Kültür Devriminin temel kurumlarından biri, en özgünü, en başarılısı...
İlk buradan başladılar kara yürekliler yıkıma... Yurdunu seven, yurdu için, insanı için, bütün insanlık için çalışan her kişiye dedikleri gibi komünist dediler... Oysa elbette halkçı olacaklardı halkın kınamasından sakınanlar, o güzel insanlar.
Yüzlerce, binlerce yıldır orada öylece bırakılmış bir ülkenin, yırtık pırtık çaputlar içindeki çocukları yanlayak geldiler... Bir bidon suyla, çorak topraktan başka birşeyleri yoktu... Küçücük ayaklarıyla toprağı yuğurdular, küçücük elleriyle biçimlendirdiler, pişirdiler... Bu tuğlalarla duvarlar ördüler... Dersliklerini, yatım yerlerini oluşturdular...
Onlar tasar (plan), yapmayi bilmezlerdi ki... Kim yapacaktı? Bu işin eğitimini almış olanlar: Mimarlar, mühendisler...
Ha deyince olur muydu bu iş ? Yanlızca teknik bilgiler yeter miydi buna? İnsanını tanımadan, onun koşullarını yaşamadan, duyumsamadan yapılabilir miydi onlar için tasarım?
Köy Enstitülerinin tasarım yarışmalarına girebilmek için en az 6 ay yerinde yaşamak koşulunu koydular işin baş mimarları: Tonguçlar, Hasan Ali Yüceller... Ülkenin Cumhuriyet koşulları içinde yetişmiş gencecik, pırıl pırıl mimarları yarışmalarda önde geldiler.
(Bunlardan biri de sonra Anıt Kabiri de yapacak olan Emin Onat idi...)
İşte onların tasarlarını, çorak, kepir toprağı yoğurup, küçücük elleri, koskoca yürekleriyle, geleceğin öğretmenleri, yeryüzü ölçeğinde yazarları, bilim adamları uyguladılar, gerçekleştirdiler.
Anadolunun dengeli dağılmış 21 yeri yeşillendi, çiçekler açtı... Aydınlık kaynağı oldu...
(Neden yazıyorum bunları? TOKİciler, kopyacı, kendini cambaz ya da moda terzisi sanan mimarlar duysunlar diye... Duysunlar da yüzde 40ı kerpiç evlerde yaşıyan bugünün Anadolu insanını azıcık tanımağa çalışsınlar diye...)
Bu konuyu elbette burada bitirmeyeceğim. Yazacağım daha... Yazacağım ama Türkan Saylanlara, düşünce özgürü Manisalılara yapılanlar hep usumda uğulduyarak, kendimi daha da bilinçli olmanın sorumlusu tutarak...
CENGİZBEKTAŞ