22 Nisan 2009 00:00
BAŞYAZI
Kazdıkça çıkıyor maşallah. Hatta özel olarak ekip oluşturup, alet edevatla kazmaya da gerek yok; rüzgar, su, erozyon, yağmur da çıkarıyor ortaya.
Kazdıkça çıkıyor maşallah. Hatta özel olarak ekip oluşturup, alet edevatla kazmaya da gerek yok; rüzgar, su, erozyon, yağmur da çıkarıyor ortaya.
Ne verimli ve ne kadar farklı bir ülkemiz var! Her şey çıkıyor topraktan.
Elin ülkesinde maden, bitki, börtü böcekten başka bir şeyin çıkmadığı topraktan, bizde; kemik çıkıyor, silah çıkıyor, patlayıcı mühimmat çıkıyor, insan giysileri, saç kalıntıları çıkıyor. Bunlar da yetmezmiş gibi şimdi de devletin başbakanının, bakanlarının evrakı metrukesi çıkıyor!
Maşallah memleketin her karış toprağından her şey çıkabilir; Ankaraın Gölbaşısı bir başka verimli. Nitekim ilk silah-mühimmat oradaki kazılarda çıkmıştı. Başkente yakın olduğundan olacak, şimdi de Başbakanlığın arşivinde olması gereken resmi evrak Gölbaşında toprağın altından çıktı.
Haber iki gündür biliniyor ama biz yine de araya gitmesin diye özetleyelim.
Haber şöyle:
Ankaranın Gölbaşı ilçesine bağlı Hallaçlı köyünde bir tarlanın kenarına açılan çukurda çıkan bir kısım yarı yanık evrakta (evrak dediysek öyle üç beş sayfa değil klasörler dolusu) köylüler, eski başbakanlardan Tansu Çillerin imzasını ve notların olduğunu görünce jandarmaya haber veriyorlar; jandarma evrakları alıp savcılığa veriyor. Şimdi savcılık bu evrakları inceliyormuş.
İçinde Tansu Çillere bir bakan tarafından verilen tayin talep notu, üzerinde Tansu Çiller işlemesinin bulunduğu çok sayıda şilt, kupür klasörleri, İbranice olduğu sanılan sayfalar olduğu da basına sızan bilgiler içinde.
Öyle anlaşılmaktadır ki; devletin arşivlerine konması gereken bu belgeler Gölbaşında yakılmak istenmiş; ama her nedense tamamen yakılmadan da gömülmek zorunda kalınmış!
Burada imza Tansu Çiller yer de Gölbaşı olunca akla çok önemli sorular geliyor.
1-) Koca devletin başbakanının imzaladığı evraklar nasıl olur da bir yasadışı örgüt malzemesi gibi gizil saklı yakılmaya kalkılır ve yarı yanmış olarak gömülür?
2-)Bu Gölbaşı denilen yer ne menem bir yerdir ki; altından silah, bomba, patlayıcı maddeler yanı sıra şimdi de başbakanlık arşivinin belgeleri fışkırıyor, toprağından? Yoksa; burası kotranın çöplüğüdür de; onların elini yakacak ne varsa burada, Özel Timin himayesinde imha edilip gömülmekte midir? Örneğin Kenan Bilgin ve başka kayıplarda burada gömülmüştür iddiaları doğru mudur?
3-) Bu belgelerin ederleri örtülü ödenekten ödendiği belirtilen ve bir bölümü Susurlukçularda çıkan, Mehmet Ağara teslim edildiği söylenen ama geri kalanının nerede kullanıldığı ve kimlerde olduğu devlet sırrı olarak gizlenen (Ağarın bunları söylersek komşu ülkelerle savaş çıkar diye tehdit ettiği silahlara dair belgeler midir bunların bir kısmı. Özellikle İbranice yazılan belgelerin yakılmayla birleşince bu kuşku büyümektedir) belgeler olmasın bunlar?
4-) 1990lı yıllarda Tansu Çilllerin kürsülerden Böcek yiyen böceklerle teröre karış savaşcağız açıklamasını yaptıktan sonra art arda gelen faili meçhul cinayetler, kayıplar, bölgede Hizbullah örgütlenmesi, JİTEMin eylemlerine varan gelişmeler olduğu göz önüne alındığında, bu evrakların bu karanlık döneme ışık tutacak evraklar olabileceğini düşünmek abartılı mıdır?
Elbette bu dönemde yapılanlara inilmeden Ergenekonun bölgedeki faaliyetlerini aydınlatmak çok zordur. Bu Mehmet Ağar-Tansu Çiller dönemine neşter atmadan bu ikiliyi, üstündekileri ve hemen altındakilerin ne yaptıklarını ortaya çıkarmadan Ergenekonun kontrgerilla ile bağlantısını aydınlatmak da tesadüflere kalır.
Ergenekon davasının, böyle bir o yana bir bu yana savrulmasının nedeni de, davanın arkasında durduğunu söyleyen hükümetin saptırma girişimleri yanı sıra davanın kendisine sağlam bir zemin bulamamasındandır.
Belki de bu evraklar bu zeminin oluşmasına hizmet eder. Ancak öncelikle bu bulunan evrakın içeriğinin devlet sırrı da başka siyasi hesaplar uğruna saklanmamasıdır. Bu yüzden de bu belgelerin içeriğinin açıklanması talebi Ergenekon davasının kendisi kadar önemlidir.
İHSAN ÇARALAN