23 Nisan 2009 00:00
ESKİKENT YAZILARI
Tarih 1 Nisan 2007ydi. Başbakan Erdoğan, kocaman bir şaka halinde gelmişti Eskişehire.
Tarih 1 Nisan 2007ydi. Başbakan Erdoğan, kocaman bir şaka halinde gelmişti Eskişehire. Elinde, upuzun listelenmiş açılışlar silsilesinde tam tamına 212 tesis vardı.
Cumhuriyet tarihi böyle bir açılış görmemişti! Neredeydi o geçmişteki açılışların kurdele gerdirip makas keskinletme hazırlıkları? Hayvan boğazlatıp, alınlara kan sürmeler?
Devir değişmişti; Başbakan, gözüyle görmediği yerlerin açılışını, Vilayet alanına kurulan platformun üstünde düğmeye basarak yapıyordu. Ben de, Demirelle Erbakanın kulakları çınlasın diye dua etmiştim o gün.
Açılışı yapılan işyerlerin listesini inceleyince Başbakanın hakikaten de kocaman bir şaka halinde geldiğini sonradan çok daha iyi anladık Açılan yerler arasında 2-3 yıldır faaliyette olup sarsıntı geçirmekte olan işyerleri olduğu gibi, bir vakitler açılışı yapılmış okul ve kuruyemişçi deposu bile vardı. Asıl şaka, Eskişehirde günlük olarak yayın hayatını sürdüren ve Başbakan bu açılışı yapmadan bir yıl kadar önce yeni tesislerine taşınan İstikbal Gazetesinin bu tesislerinin de bir düğmeye basışta açılıvermesiydi!
Biz de Eskişehirde 212 tesis açılıyor, böylece işsizlik hafifleyecek, iyi olacak diye düşünmüştük ya, nafile!
Yeni tesisler Eskişehirin işsizine merhem olmadı
Şimdi, üç yer var ki, işsizlerin kentin içine doğru, umutsuz ve boş bakışlarıyla yürüyüşünü anlatıyor bana. Evet, umutsuz ve boş bakışlarıyla
Birincisi kahvehaneler, ikincisi Reşadiye Camisi önündeki amele pazarı, üçüncüsü İş Kurumunun önü
Hele o, eski adı İş ve İşçi Bulma Kurumu, yeni adı İş Kurumu denilen yer var ya, günde kaç kişinin uğradığının haddi hesabı yok. Bu kurumun hemen girişindeki küçük salonunun içinde, üstünde şöyle yazan bir tabela vardı bir zamanlar: İşi olmayan giremez!
Evet, Başbakanın kocaman bir şaka halinde iki yıl önce yaptığı açılışların sözcüklere dökülmüş hali: İşi olmayan giremez!
***
İşi olmayanın da kendisine iş yarattığı günlerdeyiz işte!
Para babalarının kavga çıkarmadan anlaşıverdiği şu günlerde, tam da 1 Mayıs yaklaşırken Eskişehirdeki Türk-İşe bağlı bazı sendikaların Biz DİSK- Metal-İş ile birlikte yürümezük! demesine ne demeli? Gel de Nâzımın o şiirini okuma! Hani diyor ya koca usta, Kabahatin büyüğü senin canım kardeşim! diye
Emek sömürüsü yapanlarla olan anlaşmazlığımızdan değil de, kendi içimizdeki anlaşmazlıklar üzerinden yürüyoruz 1 Mayısa
Çabuk olalım, çabuk olalım
Takvim yaprakları Mayısın ilk günkü güneşine doğru düşüyor canım kardeşim!
***
Fakat, 1 Mayıs gelmeden önce, Eskişehirde bir kabahat gibi kabaran telaşımız var yine de Şimdi o üç yerin, yani; kahvehanelerin, Reşadiye Camisi önündeki amele pazarının ve İş Kurumunun gönülsüz müdavimleri, işimiz olsun diye bu Pazar günü gönüllü bir işe kalkışıp, aralarına sahiden işi olanları da alarak Beşiktaş maçına gidecekler.
Adım gibi biliyorum, gidecekler
Bir zamanlar, köşe vuruşundan gol atacağı biline biline kavisli şutları çaresizce kale içine alınan Mustafa Denizlinin takımını izlemeye gidecekler. Ben de gideceğim
Ankaragücü yenilgisiyle yere bakan Es-Esler, gözü yukarılardaki kartalın pençesine bir cesaret yürüyerek yürek yakan olabilecekler mi? Herkesin aklında, 1981-82 sezonundaki Eskişehirspor- Beşiktaş maçı: Beşiktaş yense şampiyon, Es-Es yense ligde kalacak! Top, kartala gülmüştü o zaman
Evet, maça gidecekler dedim ya
Çünkü, hiçbir hastalık, Eskişehirspor hastalığına benzemediğinden ve de Tıbbiyeye böyle bir uzmanlık alanı epeyce zaman açılmayacağından, açık tribüne oturup nisan güneşini bir sıcak somunun buğusu gibi başlarına geçirerek Amigo Orhanca bağırmamızı hiçbir ilaç engelleyemeyecek: Es, Es, Es, Ki, Ki, Ki, Eski, Eski, Es!
Sonradan Anadolu ihtilaline dahil olanlara da inat olarak sevgili şair arkadaşım, ağabeyim Haydar Ergülenin daha önceleri yaptığı şu tespitinden çıkacak bir uğultu, Atatürk Stadyumunun içinde gezinecek o gün belki de; Trabzonspor büyüklenmekse, Eskişehirspor diklenmektir!
Sahi, Orhan Ağbinin(*) bir söyleşisinde söylediği Ezen İstanbul takımları, ezilen Anadolu takımları vardı bu dünyada. Biz de bunu görünce o dönemde bir araya geldik ve bu İstanbulun baronlarını yıkmayı hedefledik sözleri de gezinecek mi stadyumda dersiniz?
***
Sonuç ne olursa olsun, hepimiz evlerimize varacağız maçtan sonra
İşsizsek işsizliğimizi, ev kirası ödenmediyse ev sahibini, kredi borcumuz varsa parayı düşünerek, bir rüyadan gerçeğe dönmenin şaşkınlığına gireceğiz
Sonra, hepimiz kendi kederimizin istasyonundan bir bilet alıp çözüme yolculuğa çıkacağız
Ben şu pazar günkü kabahat gibi kabaran telaşı ütüleyip naftalinleyerek sandığa koyduktan sonra, galiba kulağıma her 1 Mayısta fısıldanan o cümlenin soğukluğunda kendimi sınayacağım. Babam, kiremit işçisi Hüsmenin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında, annem ev hanımı Fatmanın 10 Kasımda ölmesinin tesadüfüne düşürdüğüm yanıtsız sorular üzerinden, hep 1 Mayısı kendime bir veda gibi yakıştırdığımı anımsayıp, tedirgin olacağım!
Sonra o üç yerin, yani; Eskişehirdeki kahvehanelerin, Reşadiye Camisi önündeki amele pazarının ve İş Bulma Kurumunun müdavimlerini toplayıp kederden nasıl bir umut çıkarmış, onu kanıtlamak için hep birlikte 1 Mayısa yürüyeceğiz
(*) Amigo Orhan (Orhan Erpek)
RAHMİ EMEÇ