25 Nisan 2009 00:00

YOLCULAR İÇİN EL AYNASI

Bir yolcu gördüm,Konuşuyordu. O güne kadar çok işittiğim, kıyısından geçenlerden hikayesini dinlediğim uzak bir yeri anlatıyordu. Son sözünü söylerken göz göze geldik.

Paylaş

Bir yolcu gördüm,
Konuşuyordu. O güne kadar çok işittiğim, kıyısından geçenlerden hikayesini dinlediğim uzak bir yeri anlatıyordu. Son sözünü söylerken göz göze geldik.
Uzun süreceği belli olan bir molada karşılaşmıştık. Bu alemin dört yanından gelmiş onca gezginden hiç farkı yoktu ilk bakışta ama iddiasına kulak verilirse, yaptığı son yolculuk onu herkesten ayırıyordu. Herkesin bildiği ama hiç kimsenin görmediği bir yerden geldiğini söylüyordu. Oradan.
Anlattığına göre orası çok yakındı. Hatta yakın değil şuracıkta, burnumuzun dibinde, ellerimizin arasındaydı. Ona kalsa, bütün yolcuların peşine düştükleri o yer, hiç birimiz gitmediği, görmediği halde neredeyse ayaklarımızın altındaydı.
Günlerce konuştuk. Neden sonra herkes birer ikişer alıp başını yola düşerken, bir fotoğrafımı çekmek istedi.
Diğerleri gibi ben de o gün yola çıkacaktım.
Üstünkörü bir poz verdim,
“Dikkat et,” dedi “bu dünyada herkesin sadece bir tane fotoğrafı vardır. Ben de seninkini çekiyorum, itina göster.”
Pek aldırmadım söylediklerine. O da hiç müdahale etmeden yüzüme kondurduğum alaycı ifadeyle resmimi aldı.
Aradan uzun zaman geçti. Bu anlattıklarım dışında ne bir hatıra kaldı o yolcudan içimde, ne de konuştuklarımız bir iz bıraktı bende.
Kendi yolumda bildiğim gibi giderken, günlerden bir gün tuhaf bir yere düştü yolum. Yüksek bir geçidi tutmuş büyük bir topluluğun mekanıydı burası.
Burada kalıyor, asla bir yere gitmiyorlardı. Bütün gidişlere, ayrılmalara, terk edişlere kapalı bir yerdi burası, çaresizlikler ve mecburiyetler diyarıydı adeta. Sadece gelişlere açıktı ve sadece gelenlere yer vardı. Yolu düşen her yolcu bir yer bulabildiğine göre ve sayıları durmaksızın arttığına, ardı ardına dalgalar halinde geldiklerine göre, sonsuzluktan da büyük olan sonsuzluk meydanı burası olmalıydı.
Her şeye rağmen ve hâlâ, küçük de olsa yeryüzü yolculuklarına çıkabiliyorlardı. Bir yöntem icat etmişlerdi. Anlattıklarına göre her biri, buraya gelmeden önce itinayla çektirdikleri bir fotoğraflarını, küçük bir törenle arkada bırakmışlardı. O tören sırasında,
“Gittiğin her yere onu da götür,” diyerek bir yolcuya teslim etmişlerdi fotoğraflarını.
Bunu anlattıkları sırada fotoğrafımı çeken o yolcuyu hatırladım. Deklanşöre basıp suretimi aldıktan sonra söylediği ve o sırada hiç önem vermediğim sözleri kulaklarımda çınladı:
“Bana da verirler fotoğraflarını,” demişti, “son zamanlarda gittikçe çoğalan, sevdiğim ölülerin fotoğraflarıyla dolaşıyorum her yerde.”
ÖZCANYURDALAN
ÖNCEKİ HABER

Çizgi filmleri bozdur bozdur harca

SONRAKİ HABER

Sanatçılar: Taksim işçilere açılsın!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...