26 Nisan 2009 00:00

Yeter ki hayallerimiz yıkılmasın...

İnsanlar ölür, binalar yıkılır, ya bir ülke? Doğu Almanya’nın trajedisi budur işte. 40 yıl yaşayıp, tüm hayaller ile birlikte halkının üzerine çöken bir devlet. “Elveda Lenin filmi işte bunu anlatır” deme kolaycılığına kaçmak yanlış olur. Aslında bunu anlatmaz çünkü.

Paylaş

İnsanlar ölür, binalar yıkılır, ya bir ülke? Doğu Almanya’nın trajedisi budur işte. 40 yıl yaşayıp, tüm hayaller ile birlikte halkının üzerine çöken bir devlet. “Elveda Lenin filmi işte bunu anlatır” deme kolaycılığına kaçmak yanlış olur. Aslında bunu anlatmaz çünkü.
Biraz hayal kırıklıklarının, biraz yanlış kurulmuş bir denklemin çöküşünün, biraz da gönülden geçenlerin filmidir Elveda Lenin.
Bizim gibi ilk gençliğini duvarlar çökerken yaşayanların, bu filmi önceki ve sonraki kuşaklardan farklı bir hissiyatla izlediğine eminim. Düşünsenize, gözünüzü yeni bir dünyaya, sosyalizme açtığınız anda, yıkılır gider bir şeyler. Ne sizden öncekiler gibi “zaten yaşarken de sevmezdik” diyebilirsiniz, ne sonrakiler gibi “zaten yok bir dünya”ya doğmuşsunuzdur. Zordur, sancılıdır, ama hepsinden önemlisi karmaşıktır.
“Elveda Lenin”i hangi gözle izlediğiniz gerçekten önemli. Bu filmi “sosyalizm eleştirisi” sayanlar da çok; “kapitalizm eleştirisi” diyenler de... Belki ikisi birden, belki ikisi de değil. Her karakter öyle tartışmalı ki; Doğu Almanya yıkılmadan önce kalp krizi geçiren ve 8 ay komada kalan annenin, “ne kadar sosyalist olduğu” mesela? Ya da, Alex’in, kendisi hiç inanmadığı halde, sırf annesi için “sahte sosyalizm yaratma” çabası... Demokratik Almanya Cumhuriyeti, 40 yıl yaşadı ve geride büyük değerler bıraktı kuşkusuz. Sanatta, kültürde, bilimde... Tüm eleştirilerimizle birlikte, saygıyla anmalı mutlaka. Ama, hayallerimiz ile daha uyumlu bir sosyalizmdir aslında, Alex’in kurduğu. İlk gençliğimizde, hangimiz anlam verebildi ki, o çirkinlik abidesi duvara? O duvarın, eğer yapılacaksa, kapitalizmden kaçanlar sosyalizmin mutluluk ülkesine kolayca giremesin diye yapılması gerekmez miydi; sahiden? Daha doğrusu hiç yapılmaması... Kim iddia edebilir, bu soruları sorduran saflığımızın, “reel sosyalizm” denilen bozuk düzenden daha sosyalist olmadığını?
Evet, yalan da olsa güzeldir, anne sevgisi ile kurulan “sahte” sosyalizm. Saf ilk gençlik hayallerimize çok daha yakındır. Çöküş sonrası taksicilik yapmak zorunda kalan ilk Alman Kozmonot Sigmund Jahne’nin, “sahte” sosyalizmde devlet başkanı olunca yaptığı konuşmadaki gibi: “Sosyalizm kendimizi duvarların içine kapatmak değil, dışarıya, başkalarına doğru yönelmektir. Bu nedenle, Doğu Almanya’nın sınırlarını açıyorum. Gelenler, şayet kapitalizme, tüketimciliğe ve kıran kırana rekabete bir alternatif arıyorlarsa, burada kalabilirler”.
Evet, bunu uzaydan dünyayı görmüş bir kozmonota söyletiyor “Elveda Lenin”in Yönetmeni Wolfgang Becker. Akla ister istemez uzaya çıkan ilk insan Yuri Gagarin’in sözleri geliyor: “Yukarıda ülkeler arasındaki sınırları görmedim. Benim için tek bir gezegen ve tek bir halk vardı”. Uzaydan dünyaya bakıp sosyalizmi bu cümlelerle tarif ettikten sonra, “duvarlar” ile anılmak ne acı!
Şüphe yok; duvar yıkılınca, kooperatif dükkanlarının yerini süpermarketler aldı; eski kıyafetler, mobilyalar yenileriyle değişti, müthiş bir ürün bolluğu yaşandı. Bu ürün bolluğu içindeki yoksunluk nasıl çözülecek, sorusu kaldı geriye. İşsizlik ve umutsuzluktan başka ne verebildiler ki? Ölmüş bir ülkeye ağıt gibi değil, boşa düşmüş hayallerin mizahı gibi hiç değil; “dünyanın nasıl bir yer olması gerektiği” sorusuyla birlikte izlemeli Elveda Lenin’i.
Alex’in ablasını üniversiteyi bırakıp, bir fastfood restoranının kapısında papağan gibi “Burger King’i tercih ettiğiniz için teşekkürler!” cümlesini tekrar etmek zorunda kaldıktan sonra, kaybeden sosyalizm olmasa gerek.
Filmi yapanlar “güldürü-dram” diye tanımlamış. Biraz bize benziyor bu tanım. Güleriz ağlanacak halimize; ya da ağlarız kahkahalarla gülmemiz gerekirken. O duvarın yıkılışından 20 yıl sonra; hem ağlayarak, hem gülerek; “Evet, Marx haklı” ve “Merhaba Lenin!”
Filmatik - Mustafa Kara
ÖNCEKİ HABER

Onlar hâlâ çocuk!

SONRAKİ HABER

Lale

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...