26 Nisan 2009 00:00

Onlar hâlâ çocuk!

23 Nisanın hemen ardından kayıp yakınları da, bu topraklarda kaybedilen, ‘Filistin’ adını duymadan Filistin askısında öldürülen çocukların sesi oldu.

Paylaş

Bu topraklarda binlerce insan kaybedildi. Kimi Kürt’tü, kimi Türk’tü, Arap’tı, işçiydi, öğretmendi, doktordu. Kiminin 3 kardeşi vardı, kiminin 4 çocuğu. Bazıları ise çocuktu. Davut 12, Seyhan 13, İlyas 14, Çayan 15 yaşındaydı. Onlardan bir daha haber alınamadı. Anneleri 15 yıldır ağlıyor, ölü ya da diri çocuklarını arıyor.
Cumartesi Anneleri bu hafta kaybedilen çocukları, Ergenekon savcılarına hatırlattı. Galatasaray Meydanı’nda buluşan onlarca kayıp yakını, “Çocuklar geleceğimizdir dediler, gözaltında kaybedilen çocuklardan hiç bahsetmediler” dedi.
‘KUTLAMALARA DEĞİL, İŞKENCEHANEYE’
Kayıp yakınları adına konuşan Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nükhet Sirman, 23 Nisan’dan 3 gün sonra, kaybedilen çocukların dosyalarının Ergenekon davasına dahil edilmesini istedi. Genelkurmay başkanı, Başbakan, savcılar ve halka seslenen Sirman, “Onlar da sizin 12, 13, 14, 15 yaşındaki çocuğunuz gibi çocuktular. 23 Nisan kutlamalar yerine işkencehanelere götürüldüler, kaybedildiler. Susmayın. Davut’un, Seyhan’ın, İlyas’ın, Çayan’ın ve diğer kaybedilen çocukların faillerinden hesap sorun” diye konuştu. Sirmen, kayıp çocukların öykülerini anlattı.
FİLİSTİN ASKISINA ÇIKARILDI
Davut Altunkaynak, 12 yaşındaydı. 2 Kasım 1995’te Mardin’in Dargeçit ilçesindeki akrabalarının evinden alındı, Dargeçit Tabur Komutanlığı’na götürüldü. Daha sonra annesi Hayat Altunkaynak da gözaltına alındı. Oğlu Davut’u Filistin askısında gördü, “Anne su, anne su” diye inliyordu. Anne bir süre sonra serbest bırakıldı, Davut’u ise bir daha gören olmadı. Anne Hayat Altunkaynak, 14 yıldır “Oğluma su veremedim” diye ağlıyor.
KARDEŞİYLE BİRLİKTE İŞKENCE GÖRDÜ
Seyhan Doğan, 13 yaşındaydı. Davut’la aynı günde, aynı yerde, ağır silahlı askerler tarafından evinden alındı. Abisiyle birlikte 9 yaşındaki Hazmi de alındı, Dargeçit Tabur Komutanlığı’na götürüldü. Hazmi bir süre sonra serbest bırakıldı, abisiyle birlikte duvara asılıp işkence gördüklerini söyledi. Anneleri Asiye Doğan, bir daha haber alınamayan oğlu Seyhan’ın adını sayıklayarak öldü.
BABASI VE AMCASI GİBİ KAYBEDİLDİ
Görme engelli Çayan Çiçek, 15 yaşındaydı. Babası Tahsin Çiçek ve amcası Ali İhsan Çiçek, 10 Mayıs 1994’te gözaltına alınıp kaybedilmişti. Çayan da, 27 Mayıs 1994’te Diyarbakır Lice ilçesi Dernek Köyü’ndeki evinden alındı. 19 Aralık 2000 cezaevleri katliamını gerçekleştiren Bolu Komando Tugayı’na mensup askerler tarafından götürüldü. Çayan’ın gözaltına alındığını, köylüler görmüştü. Ancak hiçbir başvurudan sonuç alınamadı. Anne Azize Çiçek, 15 yıldır “Oğlumdan bana kanlı bir ayakkabı kaldı” diye ağlıyor. (İstanbul/EVRENSEL)

ONLAR İÇİN
Ankara ve İzmir’de yapılan eylemler de, kaybedilen ve 23 Nisan’da polis saldırısına uğrayan çocuklara adandı. Ankara Yüksel Caddesi’nde yapılan eylemde, Hakkari’de çocuklara uygulanan şiddet kınandı. Aynı saldırıra bir başka çocuğun da hayatını kaybettiğinin hatırlatıldığı eylemde, Bölge’de bu olayların yaşandığı sırada 23 Nisan kutlamaları yapıldığına dikkat çekildi. Kaybedilen çocukların hatırlatıldığı eylemde, “Davut’a ne yaptınız, asit kuyularına mı attınız? Seyhan’a ne yaptınız, toplu mezarlara mı gömdünüz? İlyas’a ne yaptınız, askeri helikopterle dağlara mı attınız? Çayan’a ne yaptınız, kazanlarda mı yaktınız?” diye soruldu. 5 dakikalık oturma eylemi yapıldı.
İzmir’de Konak Eski Sümerbank önünde yapılan eylemde Türkiye’nin çocuk bayramı ilan edildiği tek ülke olmasıyla övünüldüğü belirtildi. Yurt dışından gelen çocukların ağırlandığı sırada, Hakkari’de yaşanan vahşette çocukların öldürüldüğü ve yaralandığına dikkat çekildi. Eylemde, Silopi’de 1995’te ve 1997’de kaybedilen 14 yaşındaki Ahmet Dansık ve 15 yaşındaki Daham Güney’in öyküsü anlatıldı. Yapılan 5 dakikalık oturma eyleminde Adnan Yücel’in çocuklar için yazdığı bir şiiri okundu.
(ANKARA-İZMİR)

ALINTERLERİYLE BİRLİKTE 14’ÜNDE KAYBEDİLDİLER
Şırnak Uludere ilçesi Kovankaya Köyü’nden gelmişti 14 yaşındaki İlyas Diril. Kuzeni Zeki Diril ile birlikte İstanbul’da bir kuyumcunun yanında çalışarak dönemin parasıyla 12 bin lira ve 800 Alman Markı biriktirmişti.
Paralarla birlikte ailelerinin yanına dönüyorlardı. Tarih 11 Mayıs 1994’tü. Uzungeçit’te kontrol noktasında jandarma tarafından gözaltına alındılar, Uludere Jandarma Karakolu’na götürüldüler. Devlet onların gözaltında olduğunu kabul etti, ancak paralarıyla birlikte serbest bırakıldıklarını ileri sürdü. İlyas ve Zeki’den bir daha haber alınamadı. Alınteri dökerek biriktirdikleri, ailelerine götürdükleri paraları da çocuk bedenleri gibi kayboldu.
Köylüler İlyas ve Zeki’nin helikopterden atıldığını gördüklerini söyledi. Ancak iç hukuk yolları, Diril ailesinin yüzüne kapandı. Son çare olarak başvurulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’yi 2006’da mahkum etti.
İlyas ve Zeki’nin amcaları, Hürmüz Diril 213. cumartesi gününde yeğenlerinin akıbetini sordu. Yeğenlerinin kaybedildiği köyün karakol komutanının Ali Astsubay, köy korucubaşının ise adının Ahmet Yıldırım olduğunu söyleyen Diril, “Uludere’yle Uzungeçit arasında nerede kaybettiler bilmiyorum. Kemiklerini istiyoruz” dedi.
Ceren Saran
ÖNCEKİ HABER

AĞIR SUÇLAMA

SONRAKİ HABER

Yeter ki hayallerimiz yıkılmasın...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...