26 Nisan 2009 00:00
1 MAYISA DOĞRU 2009 -1-
GÜNÜN YAZILARI
SUNU
İşçi Sınıfının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayısa sayılı günler kaldı. İşçi ve emekçiler neoliberal dönüşüm adı altında süren saldırılar nedeniyle her 1 Mayısı artan sorunlarla karşılıyordu.
Bu yıl ise krizin yıkıcı etkileri nedeniyle her zamankinden daha önemli bir süreçten geçiliyor. Sendikaların, emek örgütlerinin yıllarca Gerçeği yansıtmıyor dediği resmi rakamlar bile artan işsizliğin, yoksulluğun geldiği korkunç boyutu gizleyemiyor. Patronlar bu süreçte krizin faturasını işçilere ve emekçi halka ödetmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Az işçiyle fazla üretim, işten atmalar, ücretsiz izinler ve esnek çalışmanın tüm yöntemleri bu dönemde hayata geçirilmeye çalışılıyor. Sözleşmeler baskılanıyor, hak isteyene Kriz var otur yerine deniyor. Bu süreçte sendikal yasalar ve işçilerin en temel haklarından olan kıdem tazminatı yeniden gündeme getirildi. Ama ilerleten değil, yasakları koruyan, hakları ortadan kaldıran bir biçimde.
Tüm bu saldırıların püskürtülmesi için birlik, mücadele ve dayanışma her zamankinden daha önemli bir talep olarak dile getiriliyor. Ne yazık ki, mücadele talebi, alan tartışmalarının gölgesinde bırakılmaya çalışılıyor.
İşçilerin canları pahasına yazdığı 1 Mayısın tarihi, emekçilere öğretmeye devam ediyor.
Sekiz saat çalışma, sekiz saat dinlenme
Amerikada 1700lü yılların sonundan itibaren, günde 16 saate çıkan çalışma sürelerinin 10 saate indirilmesini isteyen işçiler, polis kurşunlarına karşı verdikleri mücadeleyle taleplerini kabul ettirmişlerdi. Ancak, bu mutlak bir kazanım değildi, hedef; 8 saatlik işgünü hakkının elde edilmesiydi.
Bu talep öylesine benimsendi ki; işçilerin söylediği şarkılara bile girdi:
Çok çalışmaktan yorulduk
Yaşamaya ancak yetecek kadar para
Düşünceye zaman yok
Güneş ışığını hissetmek istiyoruz. Çiçekleri koklamak istiyoruz.
Tanrının bunu istediğinden eminiz ve 8 saati alacağız
Doklardan dükkan ve fabrikalardan güçlerimizi bir araya getirdik: Sekiz saat çalışma, sekiz saat dinlenme
Bunu başaracağız.
BİR GÜNLÜK İSYAN!
1886da Şikagodaki Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu, 8 saatlik işgünü için 1 Mayısı grev ve 8 saat uygulamasını fiili olarak hayata geçirme günü belirledi.
Alınan karar çok geçmeden her fabrikaya yayıldı. Buna karşı çıkan sendikalara üye işçiler bile çalışmalara aktif olarak katıldı. İşçilerin dağıttığı bir bildiride şöyle yazıyordu: Bir günlük isyan, daha azı değil. Emeğin dünyasını egemenlik altında tutan kurumların sefil sözcülerinin denetimi dışında bir gün. Emeğin kendi yasalarını yaptığı ve bunları uygulamaya koyma gücünü elde ettiği bir gün. Emekçi ordusunun birliğinin yarattığı muhteşem gücün, dünyanın tüm halklarının kaderlerini ellerinde tutanlara karşı çevrildiği bir gün.
İşçilerin hepsinin dilinde aynı sözler vardı: Biz sadece, fabrikada çalışan, akşam eve geldiğinde yemek yiyip yatan ve ertesi gün yeniden çalışan köleler değiliz. Düşünmek ve yaşamak istiyoruz.
HAYMARKET OLAYI
1 Mayıs 1886da, grev ve gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Halklar arasındaki dayanışma da o gün en yüksek noktaya ulaştı. Louisvillede (Kentucky) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. O dönemde Louisvilledeki parklar, siyahlara kapalıydı. İşçiler, sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte Ulusal Parka girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, Böylece önyargı duvarı yıkılmış oldu şeklinde yorumlanmıştı.
Grev ve gösteriler, 1 Mayıstan sonra da sürdü. İşçilerin çoğu 3 Mayısta sokaklara çıktılar. McCormicke ait fabrikadan atılan ve grevde olan işçiler de miting yaptılar. Miting sona ermek üzereyken McCormick fabrika düdüğünü çalarak, içerdeki grev kırıcıları dışarı çıkarttı. Grev kırıcıları protesto etmek için bir grup işçi fabrikaya yöneldi. İşçilere ateş eden polis, 4 işçinin ölmesine, onlarcasının yaralanmasına neden oldu.
Saldırıyı protesto etmek için 4 Mayısta Haymarket Alanında miting düzenlendi. Miting tam dağılırken, kürsünün önüne, nereden geldiği belli olmayan bir bomba atıldı. Hemen polisin önünde patlayan bomba nedeniyle 7 polis öldü, 69u ise yaralandı. Yüzlerce işçi asılsız ithamlarla tutuklandı. Tutuklanan işçilerden sekizi yargılanmak üzere seçildi: Albert R. Parsons, August Spies, Samuel J. Fielden, Michael Schwab, Adolph Fischer, George Engel, Louis Lingg ve Oscar Neebe.
BU ATEŞ SÖNMEZ!
Neebe hariç, yedisi ölüme mahkum edildi.
İdamdan bir gün önce 10 Kasımda Vali Oglesby, Fielden ve Schwabın cezalarını ömür boyu hapse çevirdi. Parsons, Engel, Spies ve Fischer 11 Kasım 1887de idam edildi. Lingg ise cezaevindeki hücresinde ölü bulundu. İntihar mı yoksa cinayet mi olduğu açıklığa kavuşturulmadı.
İdam edilen işçi önderlerinin son sözleri tarihe yazıldı. Spiersın şu sözleri işçilerin mücadeledeki kararlılığının da simgesi oldu: Bizi asarak işçi hareketini, milyonları, yoksulluk içinde çalışan milyonlarca işçiyi kendisine çeken bir hareketi yok edeceğinize inanıyorsanız, durmayın bizi asın! Burada bir kıvılcımı yok edeceksiniz, ama orada, önünüzde ve arkanızda her yerde başka kıvılcımlar çakacaktır. Bu, içten içe yanan bir ateş. Bu ateşi söndüremezsiniz.
Söndüremediler de... 13 Kasım Pazar günü ise yarım milyon işçinin katıldığı bir cenaze töreni düzenlendi.
1886daki hareket istenen başarıya ulaşmasa da kazanımları beraberinde getirdi. İşgününün 14-16 saat olduğu işkollarında bu süre 12ye indi, 10 saat çalışan yerler ise 9 saate. 1886da sekiz saat mücadelesi verilen işkollarında haftalık çalışma süresi 62 saatten 59 saate indi.
MÜCADELE GÜNÜ
Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu 1888de, 8 saatlik işgünü kabul edilinceye kadar her yılın 1 Mayısında grev yapılması kararını açıkladı. Belçika, Almanya, İngiltere ve Fransadaki sendikalar da karara katılacaklarını ilan ettiler.
2. Enternasyonal, 1889da Pariste toplanan 1. Kongresinde 1890 1 Mayısında Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonunun yapacağı genel grevi bütün ülkelerde uygulama kararı aldı. 1891de yapılan 2. Kongrede ise 1 Mayısın İşçi Sınıfının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü olarak her yıl kutlanmasını kararlaştırdı. Sonrasında işçi sınıfı tüm ülkelerde ekonomik, demokratik ve siyasi talepleriyle zenginleştirerek çıktı alana...
8 saatlik işgünü mücadelesinin ortaya çıkardığı 1 Mayıs, 123 yıldır, işçi sınıfının talepleri için mücadelesini yükselttiği bir gün oldu.
ASILAN İŞÇİLERİN SON SÖZLERİ
George Engel: İlk kez mahkeme önüne çıkıyorum ve cinayetle suçlanıyorum. Neden buradayım? Neden cinayetle suçlanıyorum? Almanyayı terk etmeme yol açan aynı şey yüzünden: İşçi sınıfının yoksulluğu ve sefaleti. (...) Vatandaş ya da değil, bir işçi olarak hiçbir hakkım yok. Bu yüzden ne sizin haklarınıza ne de yasalarınıza saygı duyuyorum. Çünkü onları bize, işçi sınıfına karşı olan bir sınıf yaptı ve yönetiyor. Benim suçum ne? Çoğunluk sefalet içinde yüzerken, birilerinin milyonları istifleyemeyeceği bir toplumsal sistemi getirmek için uğraştım.
August Spies: Eğer bizi asarak işçi hareketini ezebileceğinizi sanıyorsanız -ki o hareket haksızlığa uğramış milyonların, yokluk ve sefalet içinde çalışan ve yaşayan milyonların, ücretli kölelerin hareketidir- eğer, böyle düşünüyorsanız, asın bizi! Bir kıvılcımı söndüreceksiniz, ama orada, önünüzde ve arkanızda, her yerde alevler parlayacak. Bu bir yeraltı yangınıdır. Ondan kurtulamazsınız. (...) Gerçeği söylemeye cesaret edenleri bir kez daha ölüme gönderecekseniz, ben de diyorum ki; gerçeği söylemenin bedeli ölüm cezasıysa eğer, onurla ve cesaretle bu bedeli ödemeye hazırım. Çağırın cellatlarınızı!
Albert R. Parsons: Ekmek özgürlüktür, özgürlük ekmek. Zenginlerin sarayları yoksulların kulübelerini gölgeliyor ve biz de Victor Hugo gibi diyoruz ki, zenginin cenneti yoksulun cehenneminden doğar.
Adolph Fischer: Ölüme mahkum edilmemi protesto ediyorum, çünkü burada cinayetten suçlu bulunmadım. Ancak, eğer özgürlük, kardeşlik ve eşitlik istediğim için ölmek zorundaysam, buna itiraz etmeyeceğim. Eğer ölüm, insanlığa duyduğum sevginin cezasıysa, o zaman hayatımdan hemen vazgeçerim.
Hazırlayan: İşçi Sendika Servisi
Evrensel'i Takip Et