26 Nisan 2009 01:00
Irkçılığa karşı savaş(!)
Dünya futbolunun sahnesinde yine ırkçılık var. Başroller tanıdık iki ülkeye bahşedilmiş: İspanya ve İtalya. Üşenmedim hesapladım: Her iki ayda bir bu liglerden birinde meydana gelen ırkçı saldırı haberleri manşetlere taşınıyor. Akabinde de özerk federasyonlar tarafından büyük olduğu iddia edilen cezalar veriliyor. Mesaj açık: Futbolun büyükleri ırkçılığa karşı; onu sahalardan silmek için de var güçleriyle çalışıyorlar. Ama ne inatçı meretse şu ırkçılık; gündemimizden bir türlü eksik olmuyor.
Irkçılık, çağımızın lanetli sözcüklerinden biri. Sadece hastalıklı bir beynin ürünü olmasından ya da yenilmiş bir ideoloji olmasından kaynaklanmıyor bu. Aynı zamanda günümüzün liberal konsensüsü tarafından aşırı bir düşünce olarak kodlanmasının (ki haklılar) da bunda payı büyük. Sözgelimi ırkçılığın kardeşi sayılabilecek olan milliyetçilik içinse böyle bir tavır söz konusu değil. Egemenlere göre milliyetçilik cici, öcü olan ırkçılık.
Elbette tüm bu politikalar yönetenlerin çıkarlarına göre şekilleniyor. Dünya bir yandan çokuluslu şirketlerin ve teknolojinin önderliğinde küçük bir köye dönüştürülürken, bir yandan da yine aynı kozmopolit ellerin yönettiği devletlerin güçlü bir ulus anlayışına dayanan kökenleriyle günümüz koşullarını bağdaştırması gerekiyor. Başka bir deyişle kapitalist devletler değişen çağda balans ayarı yapıyor. Bugüne kadar milliyetçi politikalarla güçlendirilen ulus kimliklerinden çeşitli sebeplerle vazgeçemeyen devlet aygıtı, daha sinsi bir strateji olan banal milliyetçilike dönmüş durumda. Yani gündelik hayatımıza medya, eğitim, ekonomi gibi yollarla sızdırılan ve olağan kabul ettirilen gizli milliyetçiliğe. Bu banal milliyetçiliğin, eski tip milliyetçilikle sonucu da aynı: Irkçılık.
MİLLİYETÇİLİK AFYONU
Gelin 2006 Dünya Kupası finalinin 110.dakikasına geri dönelim ve Zinedine Zidane ile Marco Materazzinin arasında geçenleri bir hatırlayalım. Marco Materazzi, Zinedine Zidanea Müslüman terörist diyerek ırkçı bir hakarette bulunmuş ve Zizou, bu hakarete katlanamayarak kariyerinin son maçını meslektaşına kafa atarak tamamlamıştı. Olayı takip eden günlerde Zidanea tam olarak ne söylediği her yerde tartışılan Materazzi, Ben cahil bir adamım. Terörizmden, ırkçılıktan anlamam diyerek kendisini savunmuştu. Gündelik hayatımıza sinsice enjekte edilen milliyetçiliğin en şeffaf örneklerinden biriydi bu. Banal milliyetçilik, bizi öyle bir ruh haline sokuyor ki en naif şakalarımız bile buram buram ırkçılık kokarken bunun adının ırkçılık olduğunu ve bunun kötü, zararlı bir şey olduğunun farkına varamıyoruz.
Çağımızın kapitalist, neo-liberal ideolojisinin de bunu değiştirmesini bekleyemeyiz. Zira milliyetçilik onlar için halen elzem bir kavram. Kapitalizme savaş gerek ve bu dönemlerde halk desteğini sağlamanın en kolay yolu milliyetçilik afyonunu topluma yutturmaktan geçiyor. Düzenin bir kurumu olan FIFAnın da, ırkçılığa karşı savaşı, en az hizmet ettiği sistem kadar riyakâr. Milliyetçiliğin kaçınılmaz bir sonucu olan ırkçılık, toplumun damarlarına pompalanmış bir virüstür. Bunu 2-3 göstermelik cezayla ortadan kaldırmayı ummaksa tam anlamıyla aptallıktır. Hoş, sorun tam da burada başlıyor aslında. Egemenlerin ırkçılığı, milliyetçiliği sonlandırmak gibi bir umudu olamaz, çünkü böyle bir dertleri yok. Irkçılığa karşı savaşmış. Bir de savaş açmasanız neler olacaktı ben de onu merak ediyorum
Mithat Fabian Sözmen
Evrensel'i Takip Et