27 Nisan 2009 00:00

Patlama hayalet kente çevirdi

Çernobil 23 yıl önce ölüm kustu, ancak başta AKP iktidarı olmak üzere hükümetler hâlâ nükleer sevdasını sürdürüyor.

Paylaş

Çernobil 23 yıl önce ölüm kustu, ancak başta AKP iktidarı olmak üzere hükümetler hâlâ nükleer sevdasını sürdürüyor.
1986 yılında şu an Ukrayna sınırları içerisindeki Kiev kenti içerisindeki Çernobil nükleer santralinde meydana gelen nükleer facia, ardında günümüze kadar uzanan bir yıkım bıraktı. Patlama anında çok sayıda insan ölürken, 23 yıl sonra bile insanlar yaşananların bedelini ödemeye devam ediyor.
Patlama sonrasında bölgeye yayılan radyasyon nedeniyle öldürücü etkisi devam eden Çernobil, 23 yıl sonra insanlığı ‘nükleer santrallere’ karşı uyarıyor. Çernobil faciasının ardından ABD başta olmak üzere ‘gelişmiş ülkeler’ nükleer santrallerden kurtulmaya çalışırken, Türkiye ise bu ülkelerin nükleer atıklarına ve santrallerine göz kırpmaya ve kucak açmaya devam ediyor.
HER ŞEY NÜKLEER ATIKLARDAN
KURTULMAK İÇİN
Almanya, nükleer santrallerini 2017’ye kadar kapatma kararı aldığını, ABD ise 1978’den beri nükleer santral siparişi almadığını açıkladı.
Bilim insanları ve akademik çevreler, enerji sorununun çözümünün yenilenebilir enerji kaynaklarından geçtiğini söylüyor. Bilim insanları, bin megavatlık rüzgar enerjisinin bir milyar dolara mal olduğunu belirtirken, bin megavatlık nükleer enerjinin ilk yatırımı için bile 3 milyar avroya ihtiyaç olduğuna dikkat çekiyor.
Nükleerin zararları ve maliyeti düşünüldüğünde nükleer santrallerde ısrarın anlamsız olduğunu vurgulayan bilim insanları, ‘gelişmiş ülkelerin’ kapattıkları nükleer santral ve nükleer atıklarını Türkiye gibi ülkelere satmak için bu tip ülkelerde nükleer santral kurulumunu teşvik ettiklerini anlatıyor.
PATLAMA FELAKETE DÖNÜŞTÜ
1986 yılının 26 Nisan günü saat 01.24’te Çernobil nükleer santralinin 4 numaralı reaktöründe meydana gelen patlama, ‘felakete’ dönüştü. Halen patlama bölgesine girilemiyor.
Patlama sonucu, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının 200 katı kadar radyoaktif madde atmosfere salındı.
Çernobil’den kaynaklanan radyoaktif serpinti, 160 bin kilometrekare toprağı kirletti. Kaza sonrasında nükleer santrallerin kurucuları olan ülkeler, yeni santral yapmaktan vazgeçip çalışır durumda olanları da kapatmaya uğraşırken, Türkiye hâlâ akademik çevreler ve meslek kuruluşlarının uyarılarını hiçe sayarak ‘üç maymunu’ oynuyor. Bilmiyor, görmüyor ve duymuyor.
270 BİN KİŞİ KANSERE YAKALANABİLİR
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) ve Dünya Sağlık Örgütü, kaza sonucu 4 bin kişinin öldüğünü söylüyor. Çevre örgütlerinin verdiği sayılar ise Çernobil felaketi sonrası sadece kanser nedeniyle ölenlerin sayısının 93 bin civarında olduğunu gösteriyor. Beyaz Rusya Ulusal Bilimler Akademisi’nin araştırmasına dayanan raporlarda, 2 milyar insanı etkileyen felaket yüzünden 270 bin kişinin kansere yakalanabileceğine dikkat çekiliyor.

ÇAYIN TADINA DOYAMAMIŞLARDI!
TÜRKİYE, facianın ‘gizlenmiş’ etkilerini yaşamaya devam ediyor. Dönemin Sanayi Bakanı Cahit Aral’ın, televizyonda canlı yayında çay içerek sarf ettiği “Biraz radyasyon iyidir” sözleri hâlâ akıllarda. Dönemin Başbakanı Turgut Özal, “Radyoaktif çay daha lezzetlidir” diyerek basına poz verirken, dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren ise “Radyasyon kemiklere yararlıdır” diyordu. Ama Doğu Karadeniz başta olmak üzere Karadeniz’de kanser vakalarında yaşanan hızlı artış, bu sözlerin gerçeği yansıtmadığını kanıtlıyor. 1990- 2000 yılları arasında kanser vakalarında yüzde 50 artış yaşandı. 1990 yılında Trabzon’da 90 kanser hastası varken, bu sayı 2000’de 720 oldu. Ordu’da 1990’da 50 kanser hastasının sayısı 2000 yılında 2 bin 167’ye ulaştı. Giresun’da 2000 yılında 2 bin 168 kanser vakası tespit edildi. Son sekiz yılda erkeklerde akciğer kanseri, kadınlarda da meme kanserinde artış olduğu ortaya çıktı.
Eylem Lodos / Hasan Uçar
ÖNCEKİ HABER

Özyalçıner 75. yaşını kutladı

SONRAKİ HABER

Krizde diyalog ve evrim hapı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...