27 Nisan 2009 00:00

Durban’ın gerçekkahramanları

Barack Obama, kendini başkalarının avukatı sanıyor. Son zamanlarda Türkler ve Ermenilerin “dürüst, açık ve yapıcı bir biçimde” kendi tarihleriyle yüzleşmelerini istiyor. Aksi takdirde, “çözülmemiş bir tarih ağır bir yük olabilir” diye de uyarıyor. Ve Obama, ilki Güney Afrika’nın Durban kentinde yapılan Cenevre’deki Dünya Irkçılıkla Mücadele Konferansı’nı boykot ederek ülkesinin çözülmemiş geçmişine yüz çevirdi.

Paylaş

Barack Obama, kendini başkalarının avukatı sanıyor. Son zamanlarda Türkler ve Ermenilerin “dürüst, açık ve yapıcı bir biçimde” kendi tarihleriyle yüzleşmelerini istiyor. Aksi takdirde, “çözülmemiş bir tarih ağır bir yük olabilir” diye de uyarıyor. Ve Obama, ilki Güney Afrika’nın Durban kentinde yapılan Cenevre’deki Dünya Irkçılıkla Mücadele Konferansı’nı boykot ederek ülkesinin çözülmemiş geçmişine yüz çevirdi.
Obama yönetiminin dinç bir biçimde destekliyor göründüğü bu olay, uluslararası toplumla bağdan geriye doğru atılan büyük bir adım oldu. Zayıflatılması gereken önemli bir forum olmalı ki ABD, diğer Batı ülkelerini de boykota teşvik etti.
Bütün renklerdeki tüm insanlar, kölelik, ırk, baskı ve/veya değişik türdeki vahşetleri yaşadı. Bunlar, en iyi zamanlarda rahatsız edici konular; ancak rahatsız edici olmaları, onlar hakkında konuşmaya engel değil. Aksi takdirde gerçekten ağır bir yük olurlar. Ayrıca boykotla ABD, Filistin halkına adalet için hiç durmayan uluslararası hareket ya da Afrika kökenli ABD’lilerin sonlanmayan kölelik tazminatı talebine engel oldu. Bunlar, yönetimin niçin konferansa katılmadığının iki ana nedeniydi. ABD, konferansa katılmasa da ABD’liler ve diğerleri hala bazı kişisel yansımalar için az bir zamanınızı alabilirler.
Niçin ırkçılık, hala onların bir çoğunun ya da insan ırkının birkaç üyesi hariç çoğumuzun içinde? Ve hükümetler hiçbir şey yapmıyorken insanlar ne yapabilir?
Irkçılıkla ilgili ilk adım, dili daha bilinçli kullanmaktır. Örneğin, Arap ABD’liler için söylenen “siyah da olsa tatlı kadın” ifadesi sık duyulur. Ya da “yüzümüzü ağartır” anlamına gelen “gurur verir” ifadesi kullanılır. Aynı zamanda Siyah ABD’liler yüzde 30’la ABD’deki Müslümanların toplamı arasındaki en geniş etnik grubu oluşturuyor. Dinin ırklara ve etnik kimliklere açıklığı, İslam’ın ABD kamuoyunda yeterince bilinmeyen bir yönüdür. Siyah ABD’liler arasında paylaşılan baskı deneyimi, kesinlikle özgür ırk ilişkilerine çevrilemez. Deri rengi ve saç tipleriyle ilişkilendirilen farklı değerler, değişik etnik kökenler arasında gerilim yaratır. Başkanlığın daha ciddi gelişmesi için kocasının ırkı ve karışık saça daha az değer atfeden ABD’lilerin yerleşik inancının yeniden yapılmasının bir parçası gibi Michelle Obama saçlarını düz uzatıyor. Gerçek, köleliğe karşı cesurca savaşan insanlara rağmen ırkçılık ve sömürgecilik zalimliğinin özellikleri gizlice üstün bir şey olarak görünebilmesidir. Sadece kurtuluşa teşvik etmek ve Jim Crow yasalarını sonlandırmak için değil, sosyal gelenekleri değiştirmek için de bilinçli bir çaba gereklidir. Bir çok Siyah ABD’li, kariyerlerini bazı risklere atarak Filistin davasını da destekler. Arap ABD’liler her ne kadar Siyahlara, Latinlere ve diğer topluluklara ulaşsalar da henüz Siyahları, Latinleri ya da diğer küçük sorunları yeterince anlayıp desteklediklerini duyurmadılar.
Beraberliği paylaşmak için hapishane iyi bir yer olabilir. ABD 2.3 milyon tutukluyla dünyanın en büyük hapishanesi durumunda. Orantısız bir biçimde, en çok mahkum sayısını siyah ABD’liler oluşturuyor; her 15 siyahtan biri tutsak. Bu veriler kesinlikle Filistinlileri anımsatıyor. İsrail hapishanelerinde 11 bin Filistinli mahkum var. 42 yıllık kuşatmadan beri neredeyse nüfusun çeyreği mahkum edildi. Her iki toplum da kendi bedelini, baskıya uğrayan insanların daha büyük sayısını, daha görünmez olduklarını bilir. Bir çok insan Filistin’in elinde İsrailli tek mahkum olduğunu bilir ama aileleri dışında hiç kimse 11 bin Filistinli mahkumdan haberdar değildir. Ve insanlar kurban yaratan failler ve koşullardan çok, kurbanları suçlamayı daha kolay bulur. Irkçılık, neden bu kadar çok Siyah ABD’linin hapishanede olduğunu açıklar. Irk ve baskı tartışmaları, bazen bölücü ve yıkıcıdır ama özgürlüğün ve orada başlayan gerçek eşitliğin de yoludur. Yurt içinde ve yurt dışında adalet aradığını söyleyen Obama yönetimi, Durban konferansına ket vurarak hepimizi geriye attı. Durban’ın gerçek kahramanları, Güney Afrika’nın tersane işçileridir.
Nadia Hijab, 23 Nisan 2009
ÖNCEKİ HABER

İngiltere’de zincirleme skandallar

SONRAKİ HABER

Ermenilerden iki farklı tepki

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...