28 Nisan 2009 00:00

SAĞLICAK

Dünya işçileri 1 Mayıs’ı “Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak anıyor. Bizde kabul edilen; “Emek ve Dayanışma Günü”...

Paylaş

Dünya işçileri 1 Mayıs’ı “Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak anıyor. Bizde kabul edilen; “Emek ve Dayanışma Günü”...
AKP iktidarından “Birlik ve Mücadele Günü” ilan etmesini beklemek saflık olurdu. Yine de kabul etmek gerekir ki bu haliyle bile olumlu bir gelişme…
“Bahar Bayramı” adına dahi tahammül edemeyen 12 Eylül faşist cuntası…
Ve sonrasında ilk kez olumlu bir değişim…
Geçtiğimiz yıl milyonlarca emekçiyi karşısına alarak “Ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar” diyen Başbakan bu yıl söylediğini yuttu.
Ayaklar baş oldu!...
Hükümetin tatil kararında belirleyici iki ayrı yön var. Birincisi yerel seçimlerdeki oy kaybı nedeniyle pervasızlığını frenlemesi ve kendisi dışındakileri dikkate almak zorunda kalması. İkincisi ise artan işsizlik ve yoksulluk nedeniyle yükselecek olası mücadeleye karşı ‘işçi dostu’ görünümü vererek ve karşı tepkinin basıncını azaltmaya yönelik çabaları.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik yasanın TBMM’de kabul edilmesi üzerine yaptığı konuşmada “1 Mayıs zaten bir gerilim olmaktan çıkacak, tatil olacak, millet bunu piknik olarak değerlendirecek” sözleriyle yaptığı işe kendisi de inanmayan hükümetin anlayışını sergiledi.
“Sekiz saatlik işgücü ve insanca yaşamaya yetecek kadar ücret” şiarıyla 1 Mayıs 1886’da genel grev ilan eden işçilerin eylemi uluslararası öneme sahipti. İşçi sınıfı çalışma sürelerinin kısaltılması için çok uzun mücadeleler verdi.
Üretim biçimleriyle birlikte sömürü biçimlerinin de değişmesiyle insan emeğini kullanmanın yöntemleri değişti; insanın en verimli olduğu dönemde, en kısa sürede ve en az ücretle çalıştırılması gündeme geldi.
Küreselleşme adı ile imaj değiştiren sömürgecilik, ‘emeğin alınır-satılır meta olduğu’ söylemini tarihin gerilerinde bıraktı. Artık yeni söylem; esnek istihdam ve üretime denk gelen ‘emeğin birim zamanının alınıp-satılması’ üzerine…
Meta üretiminde tek güdüleyici daha fazla kâr; her yol kârın doruklaştırılmasına çıkıyor. Sistemin ‘zamanlama uzmanları’ işçinin birim zamanda daha uzun çalıştırılması ve daha az zamanda daha fazla üretmesi üzerine yoğun kafa yoruyorlar…
Çalışma ortamında işçi yoğun stres altında…
Tuvaletlerde aynalar sökülüyor. İnsanlıktan çıkan işçinin kendine değil işine daha fazla zaman ayırması isteniyor. İşçiler tuvalet gereksinimleri için kart ya da parmak izi okutarak kapıdan girebiliyor. Amaç tuvalette geçen sürede işverenin kaybettiği ‘artı-değer’ kaybı(!) ya da verimlilikte olası düşmenin miktarının hesaplanması. Tuvalette ‘tolere edilebilir’ süreyi aşan işçinin ücreti kesiliyor.
Çalışan tükeniyor…
Tüm aile bireyleri sınırsız-kuralsız çalışıyor, insanca yaşam koşullarını sağlayamıyor.
İşsizlik bir başka sorun; o da tüketiyor…
1 Mayıslar “Sekiz saatlik işgünü hakkı” için değil; esnekleşmede sınır tanımayan, saatlerin değil, dakikaların-saniyelerin alınıp satıldığı dönemde ‘İnsanca çalışma hakkı’ için mücadeleye dönüştü…
Sözün özü; işsizlik ve esnekleşen çalışma ilişkileri içerisinde gizli!
Haydi, 1 Mayıs’a…
CELAL EMİROĞLU
ÖNCEKİ HABER

1 MAYIS’A DOĞRU 2009 3

SONRAKİ HABER

Çorum’da 1 Mayıs birlikte kutlanacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa