29 Nisan 2009 00:00

Bir kurşunun yol haritası

Bir kurşunun yol haritası. Kemal Göktaş’ın “Hrant Dink Cinayeti-Medya, Yargı, Devlet” adını verdiği kitabını okurken aklımdan sürekli bu ifade geçti.

Paylaş

Bir kurşunun yol haritası. Kemal Göktaş’ın “Hrant Dink Cinayeti-Medya, Yargı, Devlet” adını verdiği kitabını okurken aklımdan sürekli bu ifade geçti. Ateşlenmesine karar verilen bir kurşunun, herkesin gözünün önünde ancak kimselere fark ettirmeden aldığı yolun hikayesi.
Hedefine ulaştığında “Hepimiz Ermeniyiz” haykırışının yürek yakıcılığını anlayabilenlerin ciğerine kadar giren o kurşunun hikayesinin “doğru” okunması, namlu doğrultulmuş onlarca Hrant Dink’in kurtulmasını sağlayacak belki de.
Uzun yıllardır önce Radikal ardından Sabah ve son olarak Vatan gazetelerindeki haberleriyle özellikle “duyarlı” çevrelerin yakından tanıdığı bir gazeteci Göktaş. İşkenceyle öldürülenlerin, F tipinde “hayatı kaydırılanların”, bütün bir ülkenin izlendiğinin hikayelerini usanmadan anlatmaya devam ediyor kısa hikayeleriyle her gün. Ancak bu kez, daha uzun bir yolculuğa çıkartıyor bizleri.
Göktaş’ın macerası, yaşadığımız toplumun röntgeninin belki de en kolay biçimde çekilmesini sağlayabilecek Dink cinayeti sürecinin, kimselerin hatırlamadığı ilk günlerinin araştırmasıyla başlıyor. Dink’e namlunun nasıl doğrultulduğunu gösteren bu bölüm, silahı tutanlara el verenlerin, buna sessiz kalanların, gizlice bunları onaylayanların, açıktan ilkelliğin kahramanlığına oynayanların teşhir edildiği bir ibret vesikası gibi. Bu bölümü okuyanlar, Dink’in öldürülmesindeki sorumluluğun tüm bir topluma ait olduğunu gördüğünde “ama” ile başlayan, “bunun olmasını elbette istemezdik”le süren “ancak” ile bitmeyen uzun savunmalar yapabilir tabii ki. Ancak bir insanı güvercin tedirginliğinde yaşamak zorunda bırakmanın sorumluluğunu ortadan kaldırmaz elbette bu nafile cümleler.
ADIM ADIM DÜŞMANLAŞTIRMA
Tarihle yüzleşemeyen bir toplumu öteki ile barıştırmaya çalışan Dink’in, ilk Türk savaş pilotu, Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen’in Ermeni asıllı olabileceğine yönelik haberinden sonra adım adım nasıl düşmanlaştırıldığını anlatıyor kitabının bu bölümünde Göktaş. O kadar detaylı çalışılmış bir bölüm ki bu, düşman yaratarak “kenetlenebilen” bir topluma, ırkçı medyadan egemen medyaya kadar uzanan figürlerin nasıl kolaylıkla kurbanı işaret ettiklerini adım adım izleyebiliyorsunuz. Bu kadar detaylı çalışılmış olması, aslında bu bölümün bir tez çalışmasından oluşmasından kaynaklanıyor.
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde yüksek lisans yapan Göktaş’ın “Türkiye’de Basının Kamuoyu Oluşturması, Örnek Olay: Hrant Dink’in Hedef Haline Gelen Bir Siyasal Figüre Dönüştürülmesi” adlı bitirme tezinin detaylı bir özeti, kitabın ilk bölümünü oluşturmuş. Göktaş’ın yolculuğu da Dink’in daha o günlerde öldürülmesine nasıl karar verildiğini, kimler tarafından nasıl katillerin önüne atıldığını olanca açıklığıyla gösteren, örneği bir başka yerde görülemeyecek bu bölümü oluşturan yüksek lisans teziyle başlamış zaten. Ancak bir tezden alıntılanması okuru yanıltmamalı. Göktaş, bu süreci usta bir gazeteci diliyle, tüm okurların yorulmadan, sıkılmadan okuyabileceği bir şekilde anlatıyor kitabının ilk bölümünde.
Bu bölümün iyi okunması gereken bir alt başlığı daha var üstelik. Dink’i hedef haline getiren tek başına medya değil elbette. Genelkurmay Başkanlığı’nın Sabiha Gökçen haberinden sonra yaptığı açıklamayla kamuoyuna yön verişi, medyanın ayakta alkışladığı bu açıklamadan sonra yaşananlar, dokunulmazlar, dokunulmazlıklar, kutsallar, “sakın ha” ünlemleri, “sonucuna katlanacaksın” soru işaretleri de anlatılıyor bu bölümde. Askerle çelişkisi olduğu sanılan sözümona özgürlükçüler ve muhafazakarların buluştuğu ve hiçbir çelişkinin olmadığı milliyetçi eksenin analizi var Göktaş’ın satırlarında.
KURŞUNUN İLERLEYİŞİNİN DETAYLARI
Göktaş, kamuoyunun Gökçen sürecine oranla biraz daha vakıf olduğu, Dink’in TCK’nın meşhur “Türklüğü aşağılamak” başlıklı 301. maddesinden yargılanması sürecini ise kitabının ikinci bölümünde anlatıyor.
Namludan çıkan kurşunun nasıl ilerlediğini gösteren çarpıcı gelişmeler tüm detaylarıyla aktarılıyor okura. Bilirkişi tarafından ifadelerinde suç unsuru bulunmamasına rağmen Dink’in mahkemece nasıl suçlu bulunduğu, Yargıtay’ın uzun tartışmalardan sonra tüm kamuoyuna Dink’i nasıl “suçlu” diye işaret ettiği, mahkemelerin anlaşılmaz dilinden uzak bir sadelik ve açıklıkta yansıtılıyor satırlara.
Kitabın üçüncü bölümü ise “bir bebekten bir katil yaratanların”, o katili koruyanların, sırtını sıvazlayanların ifşasına ayrılmış. Göktaş, burada sadece Hrant Dink cinayeti davasını anlatmakla kalmıyor. Hiçbir delil olmasa bile ortaya koyduğu ideolojiyle Dink’in ölümünde sorumluluğu bulunan Ergenekon’u da aktarıyor okurlara.
Ergenekon ve Dink cinayeti dava dosyaları, kamuoyuna bugüne kadar yansımamış, kamuoyuna yansıyıp yeterince anlaşılamamış yönleriyle üçüncü bölümde ele alınıyor. Adli soruşturma konusu bile yapılmayan ipuçları, Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun Dink cinayeti raporunun bugüne kadar bilinmeyen eklerinden çıkartılıp ince ince işlenerek satırlara dökülmüş yine bu bölümde.

NASIL SORUMLU OLMALIYIZ?

Dink’in öldürüleceğini devletin önceden bildiği, Dink’in öldürüldüğü günden bu yana biliniyor. Polis ve jandarmanın Dink’in öldürülmesine sessiz kalmak, göz yummak konusunda adeta yarıştıkları, cinayeti işleyecek kişiye kadar bilgi sahibi olmalarına rağmen sadece “nasıl sorumlu olmayız” konusunda çalıştıkları biliniyor. Ancak buna rağmen yargı önüne çıkartılamayan, hakkındaki deliller karartılan, görmezden gelinen onlarca kamu görevlisi, bildiklerini de saklayarak televizyonlardan izlemeye devam ediyor olanı biteni. Ancak Göktaş’ın kitabının dördüncü bölümünde, sorumlular deşifre ediliyor, tüm yapıp ettikleriyle birlikte. Bir cinayete göz yumabilen devletin, elbette o cinayetin sorumlularını yargılamak konusunda da isteksiz davranacağı, derli toplu biçimde aktarılıyor bu bölümde, gözü en kapalıların bile anlayabileceği bir dille. Göktaş’ın Dink cinayetini anlattığı kitabı, sıradan bir gazeteci kitabı değil. Kamuoyunun bilgisine sunulmuş tüm belge ve bilgilerin alıp istiflendindiği bir kitap değil karşımızdaki. Karşımızdaki, hepimizin en azından bu toplumda yaşadığımız için sorumlu olduğu bir cinayetin yol haritası. Kitabın kapağındaki kurşunun hikayesini takip ettiğimizde, şeffaflık, dürüstlük, demokratlık masalları yerle bir olurken, tıpkı Dink gibi tedirgin olmaktan alamıyorsunuz kendinizi.
Gökçer Tahincioğlu
ÖNCEKİ HABER

Asiye Özdemir Eliçin toprağa verildi

SONRAKİ HABER

Ümraniye’de 1 Mayıs çalışmalarını hızlandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...