30 Nisan 2009 00:00

JÎN Û JİN

İşçinin yüzde 23’ü kadın. İstihdam verileri böyle diyor, yoksa biz ne kadar isterdik işçinin de yarısının kadın olmasını.

Paylaş

İşçinin yüzde 23’ü kadın. İstihdam verileri böyle diyor, yoksa biz ne kadar isterdik işçinin de yarısının kadın olmasını. Emekçinin yarısı kesinlikle kadın. Daha öteye gidelim, bir avuç sermayedar kadını bir kenara bırakırsak kadınların yüzde 95’lere yakınının emekçi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu oranın biraz aşağısı ya da yukarısı olabilir, mümkündür.
Kamuda çalışan öğretmeni, doktoru, hemşiresi, diğer sağlık personeli, hizmetlisi, büro çalışanının emekçi karakteri ortada. Kendi hesabına çalışan serbest meslek mensuplarının avukatların, mühendislerin, muhasebecilerin, vb. emekçi olduğu yadsınamaz elbette. Tarlada ücretli veya kendi hesabına çalışan küçük üretici köylü kadının da emekçi olduğunu kimse yadsıyamaz. Kol emekçisi ya da fikir emekçisi, ya da ikisi birden…
Bu emekçi kadınların hepsinin evde ikinci mesaisinin başladığını da hesap etmek gerek. Bir de kayıtlı ya da kayıt dışı görünür başka işi olmayan kadınların cümlesinin ev içi emeğini dikkate alırsak, kadınların yüzde 95’inin emekçi olduğunu kabul etmekten başka çaremiz yoktur.
Gecekondularda yaşayan işsizlik ve yarı-işçilik arasındaki kent yoksulları, kadının tükenmez özverisi ve yoktan var etmeye çalışan yaratıcı emeğinin önemli dayanağıyla ayakta kalırlar. Yoksul çocuklar, yoksul analarının şefkat ve sevgisiyle karınlarını doyurma şansına ulaşır.
Gecekondular imara aykırıdır, seçim zamanı değilse, belediyeler için her zaman yıkım zamanıdır. O belediyeler büyük işadamlarının, önemli siyasetçilerin, anlı-şanlı şirketlerin ve hatta belediye yöneticilerinin imara aykırı yapılaşmasına göz yumar, ama o başkadır. O gecekondular çoğu kez, erkeğin yanında kadının kol gücüyle inşa edilmiştir ve yoksulun barınma hakkının savunusu için yine kadının yiğit direnişi gündeme gelir. Kentsel dönüşümden, kent rantiyerinin kem gözlerinden, yıkıcı şiddetinden korunmak için kadının yapıcı fedakarlığı girer devreye. Başıbüyüklü kadınlar ve diğerleri gibi…
Ülkemiz bir kan deryası içinde yıllardır. Yıllardır, kardeş kanıyla sulanır bu topraklar… Cenazeler gider iki tarafa, iki tarafta analar ağlar, kadınlar yalnız kalmanın yalnız yaşanan acısıyla yaslanır genç yaşında. Kadınlar ağlar ve taşır ölümün yükünü. Ölüme karşı yaşam, savaşa karşı barış. Kadınlar barış insanlarıdır. Ve barış emek ister, cesaret ister. Kadınlarda ikisi de var. Onyıllardır kadınlar, Kürt kadınları barış mücadelesini taşıyor meydanlara.
1 Mayıs alanlarına işte bu kadınların her kesiminin koşması gerekir. Emekçi kadın, yoksulluğa-işsizliğe-emeğinin görünmezliğine karşı, eşitlik talebi ve emeğinin hakkını almak için, ille de barış için 1 Mayıs mücadele alanına kendini taşımazsa mücadelesi eksik kalacaktır. 1 Mayıs alanları da, kadınların katılımı olmadan öksüz kalacaktır, bir yarısı eksik.
Bu yıl resmi bayram 1 Mayıs, artık emekçi bayramının inkarı geride kaldı. Ama, resmi bayram olması 1 Mayıs’ın bir mücadele günü olması gerçeğini değiştirmiyor. Bazılarının iddia ettiği gibi el öpme ve kırlara çıkma bayramı değil, ya da 1 gün fazla mesai ücreti alma bayramı değil. 1 Mayıs sömürüye ve her türlü baskıya karşı işçinin-emekçinin-ezilen halkların Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günüdür; sömürü ve baskı yok oluncaya kadar da mücadeleye ara vermenin olanağı yoktur.
Hiç kuşku yok, kadın-erkek emekçilerin uzun yıllar süren ısrarlı mücadelesi ve kararlılığıyla aşıldı 1 Mayıs yasakçılığı ve inkarcılığı. Darısı diğer emekçi ve halk bayramlarımızın başına; 8 Martların, Newrozların…
Yıldız İmrek Koluaçık
ÖNCEKİ HABER

Şoförlerden yol kesme eylemi

SONRAKİ HABER

DTP’DEN ASKERLER İÇİN BAŞSAĞLIĞI

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...