02 Mayıs 2009 00:00
YENİGÜN
Dün işçi sınıfının günüydü. Sokaklar işçi ve emekçilerin gür sesiyle yankılandı.Dünya ve Türkiye güçlü kutlamalara tanık oldu. Taksimde yine saldırı, yine polis terörü egemen oldu.
Dün işçi sınıfının günüydü. Sokaklar işçi ve emekçilerin gür sesiyle yankılandı.
Dünya ve Türkiye güçlü kutlamalara tanık oldu. Taksimde yine saldırı, yine polis terörü egemen oldu.
Bu 1 Mayısta Türkiye burjuvazisi 1 Mayısı bayram ilan etmek zorunda kaldı. Seçimde halktan tepki alan, artan işsizlik ve sefaletin yükseldiği muhalefetin kendisine yöneldiğini gören AKP, 1 Mayısı Emek ve Dayanışma Günü olarak ilan etmek zorunda kaldı. Ancak AKP baskı ve yasakları sürdürmek, işçi sınıfına karşı duyduğu hasmane tutumu sürdürmede kararlı davrandı.
AKP hükümeti başta İstanbul olmak üzere, Türkiyenin dört bir yanında baskı yaratmayı, terör estirmeyi eksik etmedi.
Bölgede ise Kürt işçi ve emekçileri, süren operasyonlar altında 1 Mayısı kutlamak zorunda kaldı.
Ancak her şeye rağmen, işçi ve emekçiler, kadınlar, ve gençler alanlara çıktılar. Taleplerini haykırdılar. Bu gidişi kabullenmeyeceklerini, mücadele etmekte kararlı olduklarını gösterdiler.
Fabrika, işletme, işyeri , mahalle ve okullardan alanlara çıkan işçi ve emekçiler, gençler ve kadınlar, kapitalizme karşı haykırdılar. İş, ekmek ve özgürlük talepleri Türkiyenin dört bir yanında yükseldi.
İşçiler, emekçiler, gençler ve kadınlar el ele, kol kola alanlara aktılar ve ellerindeki pankartları, bayraklarıyla tutumlarını ortaya koydular. Bu yazının yazıldığı saate kadar ortaya çıkan verilere bakarak söyleyecek olursak, Dünyada ve Türkiyede yaygın kutlamalar yapıldı. Türkiyede 100e yakın merkezde kutlamalar gerçekleşti.
Taksim sorununu kendi sorunları olarak ortaya koyup, buradan politika yapmaya çalışan DİSK ve KESKin üst yönetiminin tutumu da mahkum olmuştur. Bu iki konfederasyonun üst yönetimine kalsa, Türkiyenin hiçbir yerinde kutlamalara katılınmayacak, tertip komitelerinde yer alınmayacak, Taksime geleceklerdi. Ancak hayat bunu mahkum etti ve sendikaların üst yönetimleri işçi ve emekçilerin yerellerde gösterdikleri tutumdan sonra, bu kararlarından geri adım atmak zorunda kaldılar.
Taksime çıkmayı işçilerin birliği ve halkların kardeşliği eksenine oturtmak yerine, açıklamalar, demeçler, salon toplantıları, hükümetle, valilikle görüşmeler yapmakla, giderek cumhurbaşkanına çıkmakla aşılmaya çalışıldı. Taksime çıkmayı valilikle konfederasyonlar arasında mekik dokuyarak çözmeye çalıştılar.
1977 yılında işçiler ve emekçilerin Taksime böyle çıkmadıklarını bildikleri halde böyle yaptılar.
Böylece Türkiyenin 1 Mayıs gündemi İstanbul Valisi ile DİSK ve KESK üst yönetiminin ve bir bölüm meslek odası yöneticilerinin gündemi olarak geçti.
DİSK ve KESKin üst yönetimi işçi ve emekçilerin ihtiyaçları, sınıfın ve halkın içinde bulunduğu durumu görmezden geldi. Tüm uyarı ve eleştirileri duymazdan geldi. 1 Mayısı kriz ve krizin işçilere ve emekçilere yüklenmesi çabaları karşısında güçlü bir hareket yaratmanın vesilesi etmeyi gereksiz gördüler.
DİSK, bir fraksiyon tutumu içinde olmayı sürdürdü. Sınıfla, sınıfın eğilim ve yönelimleriyle, işçi ve emekçilerin ihtiyaçları üzerinden hareket etmedi. İşçi sınıfı ve emekçilerin talepleri üzerinden süren bir çalışma içine girmedi. Fabrika ve işyerlerinde, işsizler içinde bir çalışma yürütmeye zaman harcamadı.
Ne yazık ki, 1 Mayıs Taksim tartışmalarıyla boğuldu ve sınıfın güçlü katılımını sağlamak yerine, yaratılan gerilim üzerinden zayıflatıcı bir rol oynadı.
Ancak her şeye rağmen, işçi ve emekçiler İstanbulda 1 Mayısı kutladılar.
ENDER İMREK