03 Mayıs 2009 00:00

1 Mayıs’ta gazeteci olmak...

Sabahın çok erken saatlerinde başladı benim ve kameraman arkadaşım Sevgi Koç’un 1 Mayıs mesaisi. Saat 08.30 olduğunda ise gazlı ve plastik mermili koşuşturmacamız başladı.

Paylaş

Sabahın çok erken saatlerinde başladı benim ve kameraman arkadaşım Sevgi Koç’un 1 Mayıs mesaisi. Saat 08.30 olduğunda ise gazlı ve plastik mermili koşuşturmacamız başladı. DİSK, KESK, TMMOB ile çeşitli sendika ve kurumlarının katıldığı bir kortej Halaskargazi Caddesi’nden Taksim’e doğru yola çıkarken, bizler adeta savaş alanına dönen ara sokaklarda polis müdahalelerini görüntülemek ve izlemek için çabalıyorduk. İşte o sokaklardan biri de Harbiye Diyabet Hastanesi’nin bulunduğu sokak. Pangaltı’da ara sokaklarda başlayan çatışmalar oraya kadar ilerlemiş, polisler göstericileri o sokağa kadar kovalamıştı. Sokağın çıkışını kapatan polisler ise kendilerine doğru kaçan göstericileri bekliyordu. Biraz sonra göstericilerle polisler karşı karşıya kalacaktı. Bizler ise (diğer gazeteci arkadaşlarla) göstericileri ara sokakta sıkıştıran iki polis ekibinin arasında kalacaktık. Kısa süreli bir tedirginliğin ardından sol tarafımızdaki kapalı bir otoparka sığındık. Otoparktan dışarı çıktığımızda (yaklaşık 2 dakika sonra) ise kolu kesilen (nasıl olduğu bilinmiyor!) ve polisin attığı gaz bombası ile burnu kırılan kanlar içinde 2 gençle karşılaştık. Arkadaşları bir taraftan arkadaşlarının kanamalarını durdurmaya çalışıyor, diğer taraftan da çevredeki binalardan ıslatılmış havlu, bez parçaları ve buz istiyorlardı. Kolu kesilen çocuğun kanaması bir türlü durmuyordu, bir an önce hastaneye gitmesi gerekiyordu. Hemen yanı başımızda bulunan Diyabet Hastanesi’ni denedik önce, kapı duvardı adeta.
MAKUL KUTLAMA SADECE MEYDANDA!
İçeride bulunan görevliler gençleri hastaneye kabul etmedi. Ancak gençlerin kanamaları devam ediyordu, bir an önce hastaneye gitmeleri gerekti. Ambulans çağırmak için 112 Acil Servisi aradım. Gazeteci olduğumu, bulunduğumuz sokakta 2 yaralı olduğunu ve kanamalarının uzun süredir devam ettiğini söyleyip adresi bildirdim. Kolundan yaralanan gencin kanamasının azalması için kolunu bir bez parçasıyla kalbinin üstüne gelecek şekilde bağladık. Bu arada görevimize devam etmemiz de gerekiyordu. Hayat televizyonuna canlı telefon bağlantısı yaparak durumu izleyicilere anlattım. Aradan dakikalar geçmesine rağmen çağırdığım ambulans gelmedi, kolu kesilen genç bayıldı ve arkadaşları ambulansı beklemekten vazgeçerek hastaneye götürdü. Biz de o sokaktan ayrılarak çatışmaların devam ettiği diğer sokaklara geçtik. 1 saat sonra telefonum çaldı. 112 Acil Servisten arıyorlardı yaralının hala o sokakta olup olmadığını ve durumlarını soruyorlardı. Geç kalındığı için arkadaşları tarafından hastaneye götürüldüğünü söylediğimde aldığım cevap polisin yaralılara ulaşmalarını engellediği oldu. Ara sokaklarda çatışmalar sürüyor, polisler ise attıkları plastik mermi göstericilere isabet ettiğinde alkışlamaya ve göstericilere küfürler savurmaya devam ediyordu. Tıpkı diğer sokaklarda olduğu gibi...
Eylem Lodos
ÖNCEKİ HABER

KİRVEME MEKTUPLAR

SONRAKİ HABER

MİNERVANIN BAYKUŞU

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa