03 Mayıs 2009 00:00
KİRVEME MEKTUPLAR
Kirvem,Son mektubumun ardından İtalyaya daha ayak basar basmaz, daha bu diyarların ünlü makarna, lazanya ve olmazsa olmaz pizzalarının neredeyse tadına bakmaya fırsat bulamadan, bırakıp geldiğim ülkemde şu birkaç gün içinde acaba iştah açacak ne tür gelişmeler oldu düşüncesiyle televizyonlardan memleket manzaralarını en azından kuş bakışıyla izlemeye kalkıştığımda, doğrusunu söylemek gerekirse bende ne iştah kaldı ne de miştah!
Kirvem,
Son mektubumun ardından İtalyaya daha ayak basar basmaz, daha bu diyarların ünlü makarna, lazanya ve olmazsa olmaz pizzalarının neredeyse tadına bakmaya fırsat bulamadan, bırakıp geldiğim ülkemde şu birkaç gün içinde acaba iştah açacak ne tür gelişmeler oldu düşüncesiyle televizyonlardan memleket manzaralarını en azından kuş bakışıyla izlemeye kalkıştığımda, doğrusunu söylemek gerekirse bende ne iştah kaldı ne de miştah!
No! Bin kere no! Başkan Obamanın sırf soykırım lafını telaffuz etmemek için, tıpkı bir zamanlar kafasının içinde yedi tilki dolaştırırken hiç birinin kuyruğunu bir diğerine değdirmeyecek kadar tecrübeli, dirayetli, bir o kadar da zeki olduğuna dair Rahmetli İsmet İnönüye atfedilen bu kurmayca manevra kabiliyetini sanki andırırcasına, kırk dereden su taşıyıp, lafı eveleyip geveleyip böylece Ermenilerin kendi dillerinde kullandıkları metz yeğhern yani, büyük felaket deyimiyle bunu geçiştirdiği için iştahım asla kaçmış değil ka yavrum!
Ayrıca daha önce bilmem kaç kez söyleyip anlattığım gibi, Diyarbakırdaki kireç badanalı, toprak damlı o tek gözlü evimizde taa fi tarihinde bendenizi anamın rahminden zorla çekip çıkaran yaşlı, kocakarı ebem Kure Mamanın, Dünya denen bu diyarlara başımla bodoslamadan dalmak yerine inatla kıçtan gelmeye kalkışmamın yanı sıra, aynı zamanda da topatan kavununu andıran kafamın şekline şemaline bakıp, çevresindekilere Kele kızlar! Bağhın hele! Duydığ duymadığ demeyin haa! Bu enüg büyüdığında ehmakın biri olacağ Allahvekil! deyip koyduğu teşhiste yanılmadığını sanki bir kez daha kanıtlarcasına, ben özüm de ahmaklara önceden malum olduğu üzre daha memleketten ayrılmadan önce yazdığım mektubumda, Obamanın gerek Türklerin gerekse Ermenilerin ağızlarına sadece birer parmak bal çalacağından söz edip, bu konuda kendi karizmasını da çizdirmemeye gayret edeceğinden dem vurmuş, dolayısıyla bu hususta yanılmadığım gibi, keza böyle bir beklenti içinde zaten olmadığımdan kellim, bu meselenin özümün iştahıyla yakından uzaktan ilişkişi elhamdülillah mafiş!
Kirvem, zaten iştah dediğin ne ki, üstünde buğusu tüten bir tas mercimek veya tarhana çorbasına daha kaşık sallamadan, senden önce davranıp çorbanın tam da ortasına anında pike yapan bir sineğin kanatlarıyla uçup gitmesi bunun en bariz kanıtı değil mi?..
Ah! Keşke iştahımızı kaçıran mesele çorbanın içinde kulaç atmaya çalışan sinek misali küçük olsa! Ama maalesef kazın ayağı her zaman öyle değil
Nitekim yıllardan beri memlekette bir tas çorbayı huzur içinde içmemek için, sanki elbirliği etmişçesine hep beraber mesele üstüne mesele yaratıp şu üç günlük ömrümüzü tüketip durooruz
Şu küffar ülkesine geldiğim topu topuna bir hafta içinde memlekette çalan davulun sesi uzaktan hiçte hoş değil!
Mesela demokratik hukuk devleti olduğuna dair yemin billah edilen ülkemde, genelkurmay başkanının huzuruna davet ettiği gazetecilere TSKnın demokrasiye, hukuk devleti ilkelerine bağlı olduğuna dair demeç vermesi iştahımı kaçırıyor. Çünkü zaten hukuken böyle olması gereken bir durumu sanki lütfedip onayladıklarını dillendirmesi, içine dalmayı umut ettiğimiz bu Evropa kapılarında, bu gavuristan diyarlarında tuhafıma gidoor
Mesela bedelli askerlikten bahsederken, bunun nihai karar merciinin ülkenin parlamentosu olduğunu sanki unutup, bu hakkı kendi uhtesindeymiş gibi görmesi beni şaşırtoor
Mesela Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Karabağ sorunu halledilmedikçe sınırlarımızın açılamayacağı konusunda ahkam keserken, aslında omuzundaki apoletiyle Meclisin iradesini sanki birbirlerine karıştırıp, bunu aynı kefelerde tarttığını galiba es geçoor
Mesela bir taraftan gazetecileri azarlayıp, keza sorulan kimi soruları cevaplamaktansa, tam aksine sorulmadığı halde kendi paşa gönlünce illa da dikte etmesi gereken bir şey varsa siz sormadınız ama ben söyleyeyim deyip ders vermesini anlamoorum
Halkın, vatandaşın oylarıyla seçilen bir partinin (DTP), hal ve gidişatını yine kendince beğenmediği için, onlarla Meclis çatısı altında olmayı zül addederken, beri taraftan bu yeminini Obamanın gelişiyle bozabilmesi, olmayan aklımı hepten zorloor
Ehh, tabii ki bu arada gerçekten de demokratik bir hukuk devletinde görev ve yetkileri kesin çizgilerle çizilmesinin yanı sıra, ayrıca hangi yetkililerin, hangi kulvarlarda kaç nümero çizme giymeleri anayasal düzeyde aççık-seççik saptandığı halde, mesela bir genelkurmay başkanının gerek sorumluluğu, gerekse onun uhdesinde olmayan, daha da doğrusu hukuken olmaması gereken konularda onun fikrini sorup, böylece vereceği fetvanın önemine vurgu yapmaya, bunu dolaylı da olsa öne çekmeye çalışan demokrat gazetecilerin bu davranışları mil pardon ama, sinek misali mide mi bulandıroor yoksa bana mı öyle geloor, bunu da hiç mi hiç bilmoorum
Neyse Bütün bunlara rağmen yine de üstat Çetin Altanın kulağını çınlatıp, enseyi karartmadan, memlekette çalan davulun sesinin bu kefere diyarlarında kulağımıza hoş gelmesini dileyelim Kirvem!
MIGIRDİÇ MARGOSYAN