04 Mayıs 2009 00:00
BAŞYAZI
Dünkü Evrenselin manşeti, Bir günde üç kriz intiharıydı. Ama, gün bittiğinde, duyurduğumuzun sadece gerçeğin üçte biri olduğunu gördük. Çünkü; 2 Mayıs günü, borcunu ödeyemediği, evine icra geldiği ya da artık iş bulmaktan umudunu kestiği için intihar edenlerin sayısının 10u bulduğu görüldü.
Dünkü Evrenselin manşeti, Bir günde üç kriz intiharıydı. Ama, gün bittiğinde, duyurduğumuzun sadece gerçeğin üçte biri olduğunu gördük. Çünkü; 2 Mayıs günü, borcunu ödeyemediği, evine icra geldiği ya da artık iş bulmaktan umudunu kestiği için intihar edenlerin sayısının 10u bulduğu görüldü.
Ve Başbakan Erdoğan, aynı gün TOBB Genel Kongresindeki konuşmasında; Krizin etkisini azaltmak için gereken her şey, zamanında ve gerektiği gibi yapılmıştır diyordu.
Doğrusu; Başbakan patronlar için elinden geleni yapmıştı ama emekçiler için öyle midir?
Son aylarda giderek artan kriz gerekçeli intiharların sayısının bir günde 10a çıkması, emekçilerin nasıl bir kriz kaynaklı baskıyla-yükle karşı karşıya olduğunu gösteriyordu.
1929 Krizinden söz edenler, krizin yıkıcılığının boyutunu anlatmak için iflas eden iş adamlarının, otellerin en üst katında oda kiralayıp kendilerini aşağı attıklarından; hatta öyle ki otel personelinin, üst katlardan oda kiralamak isteyenlerden acaba intihar mı edecek diye şüphelendiğinden söz ederler. Bu krizde İşlerim kötü gitti, kriz beni bitirdi, utanç içindeyim diye intihar eden bir patron henüz duyulmadı. Ama emekliler, işsizler, yoksullar, sadece kriz mağduru olarak kalamıyor; yaşamlarına son vererek, kriz kurbanı da oluyorlar.
Bundan, her mantıklı insanın çıkaracağı sonuç; krizin bizi teğet geçtiği ya da az etkilediği değil, krizin kapitalistlere etkisine karşı hükümetin aldığı önlemlerin, krizin faturasını emekçilere çıkarıp onları intihara sürükler boyuta varırken, patronları koruduğudur.
Onun içindir ki Başbakan ve hükümet, işsizleri, yoksulları, emekçileri krizin etkisinden korumak için elinden geleni yapmış mıdır dersek; bir günde 10 yoksul emekçinin intiharı bunun yanıtıdır. Eğer hükümet, emekçileri koruyacak önlemler alsaydı; önceki gün intihar eden dokuz kişi bugün yaşıyor olacaktı!
Bu yüzden de Bu kriz intiharlarının katili kimdir sorusu, giderek büyüyecek bir sorudur.
Evet! Kapitalizmde emekçiler için tek başına kurtuluş yoktur. Onun için ki emekçi eylemlerinde, Ya hep birlikte kurtulacağız ya hiçbirimiz sloganı sıkça atılır.
Kriz şimdi; bir yandan geniş örgütsüz (sendikalı olmak, örgütlü olmak anlamına gelmiyor) işçi, emekçi kesimleri vururken; onlara kendi paçalarını kurtarmayı dayatmaktadır. Bu, diğer emekçilerin hakkını elinden almak; normalde bir emekçi için başvurulmaması gereken yasadışı yollardan (hırsızlık, gasp, soygun, çeteleşme, uyuşturucu ticareti, fuhuş, kumar krizle bunların arttığı bir gerçektir) kendisini kurtarmak ya da intihardır!
İşte, önceki ölümü seçen 10 kişi ya da bugün gazetemizde yer alan ve yarın daha da artacağı anlaşılan başkaları ve daha belki binlerce, on binlerce, milyonlarca kişi, böyle bir yol ayrımındadır.
Ancak; krizin, örgütsüz emekçilere dayattığı bu iki seçenek dışında bir seçenek daha var: İşçilerin, işsizlerin, emeği ile geçinenlerin aralarında örgütlenerek krizin yükünü reddetme mücadelesine girmeleri, birbirleriyle dayanışmaları; sendikalar ve emek örgütlerinin, böyle bir örgütlenme ve dayanışmanın örgütleri olarak yeniden örgütlenmeleri de dahil ortak bir mücadeleye girmektir. Aksi halde intiharların böylesi artması göstermektedir ki, emekçi ailelerini büyük acılar, büyük yıkımlar beklemektedir.
Emekçilerin, sadece krizin etkisinden kurtulmak; krizin yükünden korunmak için değil, emekçi ailelerinin parçalanmasını önlemek; emekçilerin genç kuşağının ahlaki-kültürel yozlaşma, lümpenlik, serserilik gibi emekçileri çürüten etkenlerden korunması için de örgütlenmesi, dayanışması son derece önemlidir.
Aksi halde büyük acılar, derin bir yozlaşma kapılarımızın önündedir. İşsizlik ve yoksulluk baskısı arttıkça, acılar ve kültürel-sosyal yozlaşma her gün daha çok evin kapısını çalmak üzeredir. İntiharlar bu büyük tehlikelerin çanıdır. Çanlar, emekçiler için; onların onurlu, namuslu kalmalarını çok güçleştiren günler için çalmaktadır!
Aynı zamanda çanlar, kurtuluşun tek seçeneğinin örgütlenmek ve mücadele etmek olduğunu; vakit yitirmeden kolları sıvamak gerektiğini haber vermek için de çalmaktadır!
İHSAN ÇARALAN