4 Mayıs 2009 01:00

1 Mayıs 2009, dünyanın diğer ülkelerinde ve Türkiye’de, önceki yılları aşan yaygınlıkta, daha geniş katılımlarla kutlandı. 2009 1 Mayıs’ı, dünya kapitalizminin ikinci büyük savaş sonrası dönemin en kapsamlı krizine girmesinin getirdiği yoğun kitlesel işsizlik, yoksullaşma ve açlık ve sınıf çelişkilerinin keskinleşmesi nedeniyle dünyanın hemen tüm ülkelerinde, işçi ve emekçiler açısından ilginin daha da yoğunlaştığı bir gün oldu. İlgi yoğunluğu, kutlamalara katılımın hemen tüm ülkelerde daha kitlesel olmasıyla da kanıtlandı. Dünyanın tüm önemli merkezlerinde, işçiler başta olmak üzere emekçi kitleleri, sermaye ve burjuva gericiliğine karşı, ortak talep ve geleceğe ilişkin özlemleriyle yürüdüler. Genel olarak kutlamalar daha yaygın, talepler daha ileri, mücadele isteği ve eğilimi daha belirgindi. Krizin derinleşmesi ve kapitalist sömürünün daha ağır hissedilmesi, işçi ve emekçilerin saflarında mücadele eğilimini güçlendiriyordu. Krizin etkileri ve sermaye saldırılarının yoğunluğu, 1 Mayıs’ın, 1 Mayıs öncesinden başlanarak çeşitli işyerlerinde kutlanması ve güncel en acil sorunlara ilişkin taleplerin dile getirilmesinde de etkili oldu. Hazırlık çalışmaları ve kutlamaların bir tek gün ile sınırlı tutulmayıp, ancak 1 Mayıs’ta “doruğa çıkarılmak” üzere sürdürülmesi gereği bir kez daha ve pratik olarak kanıtlandı. Türkiye gibi genç nüfusu yoğun ülkelerde, işsiz gençlik kitlelerin mücadeleye uyanışlarının hız kazandığı görüldü. Genç işçilerin Hayat Televizyonu mikrofonuna, “Elbette katılacağız, bu bizim günümüz” şeklinde konuşmaları; tekstil, gıda ve metal işkolu genç işçilerinin İstanbul, İzmir, Antep gibi kentlerdeki kutlamalara önceki yıllardakinden daha kitlesel katılmaları, hareketin dinamik ve enerjik bir dönemine doğru gelişmekte olduğunun göstergesiydi. Bu 1 Mayıs, hak mücadelesi yürüten tüm ezilenlerin Hayat Televizyonu aracıyla yeni bir mücadele kürsüsüne; mücadelenin birleştirilmesinin en önemli araçlarından birine daha sahip olduklarını da, ‘bir yeni durum göstergesi’ olarak ortaya koydu. Emekçi kitle örgütleri yöneticileri, televizyon ekranını “çağrı meydanı” olarak kullandılar ve Türkiye emekçileri, dünyanın diğer ülkelerindeki sınıf kardeşlerinin eylemlerinden bu televizyon kanalı aracılığıyla haberdar oldular.
2009 1 Mayıs’ında, tüm fabrikaların, tüm işyerlerinin, tüm emekçi semtleri ve kent meydanlarının 1 Mayıs alanı olması şeklindeki ileri işçi tutumu, hareketin eksiklik ve zaaflarına ve “alan tartışmaları”nın İstanbul kutlamaları üzerindeki olumsuz etkilerine rağmen önemli oranda pratiğe geçti. İzmir, Ankara, Bursa, Mersin gibi kentlerde son yılların ‘en kitlesel’ kutlamaları gerçekleştirilirken, önceki yıllarda kutlamanın yapılamadığı birçok kentte de kutlamalar gerçekleştirildi. İstanbul’da ise “alan tartışması” ve sendika konfederasyonları üst yönetimleriyle devlet temsilcileri arasındaki pazarlıklar, uzlaşı arayışları ve “makul sayı” anlaşmaları, emekçilerin saflarında bölücü-tereddüt yaratıcı rol oynadı. Hareketin ve sınıfın birliğinin ilerletilmesine hizmet edecek tutumda birleşilememiş olması kutlamaları dolaysız olarak ve olumsuz yönde etkiledi. Sendika üst yönetimleri, işçi tabanından gelen baskıların ve kriz bağlantılı yoğunlaşmış saldırıların yarattığı öfkenin ‘sınırı aşmaması’nı sağlama tutumuyla hareket ettiler. Oyalamayı esas almakla birlikte, birbirlerinden ve “kimseden geri kalmadıklarını” göstermeye çalıştılar!
Polis engeli, özellikle İstanbul ve Ankara’da vahşi saldırılara dönüştü. “Provokasyon gruplarının eylemleri” gerekçesine sarılan polis, on-on beş kişilik bir “anarşist grubu”nun provokatif eylemini de fırsat bilerek, yürüyen herkese saldırdı. Zırhlı araç ve panzerleri yürüyenlerin üzerine sürdü, kutlamaları terörize etmek için fırsat yaratmaya ve kullanmaya çalıştı. Taksim’e çıkan tüm sokaklarda Taksim’e çıkmaya çalışan topluluklar zalimane bir saldırıyla karşılaştılar.
Ancak bu 1 Mayıs, özellikle yaygınlığı, taleplerinin içeriği, ileri işçi kitlesinin kararlılığı vb. özellikleriyle ayrıştı. 1 Mayıs 2009’da “bir şey” daha çok açık ve net olarak görüldü. Daha ileri ve yaygın bir mücadelenin örgütlenmesi için koşullar giderek olgunlaşmaktaydı. İleri işçi-emekçi kitlesinin tüm emekçi ve ezilenlere karşı sorumluluklarının arttığı, burjuvazi ve uzlaşmacı-teslimiyetçi sendikal çizgiye karşı daha kararlı bir çalışma ve örgütlenmenin zorunlu olduğu bir döneme giriliyordu. Kapitalizme ve burjuva saldırılarına karşı mücadeleyi örgütlemek ve birleştirmek için işe ‘dört elle sarılmak’ zorunluydu.
A. Cihan Soylu

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Bütün toplum heybede

Bütün toplum heybede

Emekçileri bastırmak için grevler yasaklandı. “İç cepheyi tahkim” denilerek her kesimden siyasetçi, gazeteci ve aydına yönelik sabah operasyonları, tutuklamalar ve akılalmaz gerekçelerle açılan davalar sürüyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen sendikacılık yaptığı için tutuklandı.

Evrensel'i Takip Et