05 Mayıs 2009 00:00

MOR GABRİEL VE TUR ABDİN 2

Mor Gabriel Manastırı’nın kurucusu Mor (Aziz) Şemun, Midyat’ın Kartmin köyünde doğdu.

Paylaş

Mor Gabriel Manastırı’nın kurucusu Mor (Aziz) Şemun, Midyat’ın Kartmin köyünde doğdu. Manastırın komşusu olan bu köyün resmi adı Yayvantepe. Ancak köylüler, hemşehrilerinden kendilerine miras kalan 1612 yıllık bu tarihi esere sahip çıkmadılar. Üstüne bir de onun topraklarına dava açtılar. Eğlence ve Çandarlı köyleri ile birlikte…
Bu köyler aylarca elektriksiz kaldıklarında, su kuyuları bu yüzden çalışmadığında Manastır’ın kuyularından almışlar sularını. Yolları kapandığında manastırın makineleri temizlemiş karları. Hatta söylenen o ki camileri restore edildiğinde de manastırın iskelesini kullanmışlar.
Şimdi komşularının ağaç kestiğini iddia ediyorlar. “Güvenlik” iddiasıyla yıllarca ormanlarını yakıp yıkan, çöle döndüren resmi yetkililere de dava açmışlar mıdır?
“Hayvanlarımızı otlatacak yerimiz yok.” demiş başka köylüler.
Meraları, yaylaları, dağları, köyleri yasak bölge ilan ederek hayvancılığı imkansız hale getirenleri de şikayet etmişler midir?
DUVAR NİYE ÖRÜLDÜ?
Manastırın duvarı da yıkılsın isteniyor. Halbuki duvarın inşa edilmesinin nedenlerini herkes biliyor. Hele bir tanesi var ki inanılır gibi değil. Hırsız giriyor manastıra, değerli kitapları çalıyor. Bir süre sonra aşiret ağaları çalınan eserleri manastıra geri veriyor. Ama karşılığında para alarak. Manastırın malını manastıra satıyor.
Mardin’de yaşayan bir çok Süryani’nin anlattığı bir olay bu. Herkes hırsızı da, rüşvet alanı da iyi biliyor. Ama kimse isim söylemiyor. Hatta rüşvet olaylarının birden fazla defa yaşandığı ileri sürülüyor. Peki herkesin bildiği bu olayları, hükümetlerin, onların bu kentteki temsilcilerinin; milletvekillerinin, valilerinin bilmemesinin imkanı var mı?
Ya dava açan komşu köylülerin bu duvarın neden yapıldığından, yan yana yaşarken Süryanilerin hangi baskılarla karşılaştıklarından bihaber olmaları mümkün mü?
Kendileri de kimlikleri nedeniyle hor görülmüş, yoksul bırakılmış; yaşadıkları yerler yaşanmaz hale getirilmiş bu köylülerin, ortak kaderi paylaştıkları Süryanilere aynı eziyeti, adaletsizliği hak görmeleri anlaşılır gelmiyor bir türlü.
Davayı kazanırlar belki. Yargı süreci devam ediyor.
Ama yüzlerce yıllık komşularının, kendi memleketinde bir avuç kalmış toprağı nasıl helal olacak onlara? O topraktan yedikleri her lokma “günah” olup takılıp kalmayacak mı boğazlarına, nasıl yutacaklar?


MANASTIR BU ÜLKENİN ESERİDİR

Kuryakos Ergün Mor Gabriel Manastır Vakfı Başkanı: Böyle, tarihi bir yerin dava konusu olmasını anlayabilmiş değilim. Bizim için de çok üzüntü verici bir durumdur. Bu eser neticede bu ülkenin eseridir, insanlığa mal olmuş bir eserdir. Bu yüzden çevre köylerin gözlerini manastırın arazisine dikmeleri gerçekten bizim için çok üzücü. Yapılan ekstra duvar kötü niyetle yapılmış bir duvar değildir. Amacı kendimizi korumaktır. Bazı insanlar manastırın bahçelerine, etrafındaki ağaçlara zarar veriyor; ziyaretçileri taciz ediyorlardı. Hayvanlarını bahçemize bırakıyorlardı. İkide bir kavga etmek zorunda kalıyorduk. Dedik ki hiç olmazsa bu duvarı yaparsak onlar da rahat ederler biz de. “Allah razı olsun artık karşı karşıya gelmeyeceğiz” diyenler de oldu. Kadastro çalışmalarıyla beraber bu olaylar yeniden başladı. Komşularımızla barış ve huzur içinde yaşamaya çalışıyoruz. Elimizden geldiği kadarıyla etrafımızdaki köylere katkımız oluyor. Keşke bunları yaşamasaydık, herkes bu kadar huzursuz olmasaydı.

GERİ DÖNÜŞÜ ENGELLEMEK İSTİYORLAR

Yılmaz Kerimo İsveç Milletvekili: Bazı Süryaniler Midyat’a geriye dönmeye başladılar. Evlerini onarıyorlar. Bazıları yaz mevsiminde 3-4 ay burada kalmaya başladı. Ancak Mor Gabriel’e davalar açıldıktan sonra Süryaniler, “Tur Abdin bizim için bitti mi?” demeye başladı. Bu yüzden diasporada yaşayan Süryanilerin hepsi ayağa kalktı. Kiliseleriyle, örgütleriyle, politikacılarıyla her kesimi ile ‘Mor Gabriel’in arkasındayız’ dedi. Süryaniler geri dönmeye başlayınca burada yaşayan bazı kişiler bundan hoşnut kalmadılar. Dönen Süryaniler evlerinin başkaları tarafından işgal edildiğini gördüler. Onların çıkmasını istediler. Böyle olunca kavga dövüş başladı. Mahkemeler başladı. Mor Gabriel’e bu taciz yapıldı ki Süryaniler her şeylerini bıraksınlar gitsinler. Kim bu kişiler? Buradaki bazı aşiretler. Taciz ederek Süryanilerin geriye dönüşünü engellemek istiyorlar.

‘KIŞKIRTAN SİYASAL GÜÇLER VAR’
Şabo Boyacı www.suryaniler.com sitesi editörü: Süryaniler milattan sonra 40’lı yıllarda Hıristiyanlığı ilk kabul eden halk olarak tarihe kaydedildiler. Ancak Türkiye’de 1800’lü yıllardan itibaren başlayan “tek tipleştirme” politikası var. Farklı olan her topluluk bu coğrafyadan silinmeye, ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Bunun ilk kurbanı Ermeniler sonra Süryaniler olmuştur. Süryaniler de farklı kimliklerinden dolayı bu baskılara maruz kalmıştır ve kimliklerini saklayarak günümüze kadar gelmeye çalışmışlardır. Fakat baskılar o kadar ağır bir noktaya gelmiştir ki yaşadıkları bu coğrafyayı terk etmek zorunda bırakılmışlardır.
Bu tek tipleştirme politikasının uzantısıdır Mor Gabriel Manastarı’na açılan davalar. Süryaniler, Ermenileri, Yezidileri öteki olarak gören bir anlayış tabii ki onların mallarını, yegane kültürel varlıklarını da ele geçirmeye çalışacaktır. Fakat Süryaniler bu sefer teslimiyetçi bir çizgi izlemediler. Ellerinde kalan son mal varlıklarını savunabilmek amacıyla güçlü bir muhalefet oluşturdular. Dava açan köylüler bu kadar bir tepki beklemiyorlardı.
Daha doğrusu köylülerin de bu olayda bir suçu olduğuna inanmıyorum. Bu köylüleri kullanan onları kışkırtan bir takım siyasal güçler var.

KÖYLÜNÜN İNİSİYATİFİ DEĞİL

Yuhanun Garis Tur Abdin Metropolitlik Sekreteri: Süryanilerin yaşadığı kültürel sorunlar diğer azınlıkların yaşamış olduğu sorunlarla örtüşüyor. Tabii Süryanilerin bazı ekstra sorunları da var bu da azınlık haklarından tam anlamıyla yararlanamıyor oluşlarındandır. Ermenilerin ve Rumların elde ettikleri azınlık hakları; anadilde eğitim ve öğretim hakları Süryani halkına tanınmadı. Manastırla ilgili davalar karşısında ise çok büyük üzüntü duyduk. Bin yıllardır birlikte yaşıyorduk. Böyle bir olayın gerçekleşeceği aklımızın ucundan dahi geçmezdi. Ancak maalesef bazı art niyetli kesimler yöremizdeki insanların saf kalplerinden, saf duygularından yararlanarak onları böyle bir yola yönelttiler. Komşu köyleriz ve onların manastırdan yararlandığı kadar manastır da kendilerinden hoşgörü görmüştür tarih boyunca. Manastırın da onlara yardımları dokunmuştur komşu köylere. Biz komşularımızın yönlendirildiğini, kendi inisiyatifleri ile bu olaya girişmediklerini düşünüyoruz.
YARIN: Kalıtmara’da kimse kalmadı Enhelliler geri dönüyor

Hazırlayan: Elif Görgü
ÖNCEKİ HABER

Biz Taksim’e girdik mi?

SONRAKİ HABER

RAMP IŞIKLARI

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...