05 Mayıs 2009 00:00
ALBATROS
2009 yılının ilk 4 ayında, yazar ve yayıncılara yönelik olumsuz gelişmeler meydana geldi.
2009 yılının ilk 4 ayında, yazar ve yayıncılara yönelik olumsuz gelişmeler meydana geldi. 2000li yıllarda kitap ve yazarlara yönelik davalar açılmakla birlikte, yasaklama kararlarında azalma eğilimi gözlemlenmişti. Mahkemeler yargılama sonuçlanmadan kitapları yasaklayıp, toplatmaktan kaçınmışlardı. Son iki yılda ise yasaklanan kitaplar ivmesinde artış gözlemlendi.
2009daki en önemli olumsuz gelişme, Abdullah Öcalanın Aram Yayınları tarafından yayınlanmak istenen Kültür ve Sanat Devrimi adlı kitabına, daha basım sürecinde matbaada el konulması olmuştur. En son olarak 1989 yılında Devrimci Yol Savunması -12 Eylül Öncesi ve Sonrası (Simge Yayınları) adlı kitap, Ankarada daha kitaplaşmadan toplatılmıştı. Ancak yargılama beraat ile bitmişti. Sonuç olarak yayınlama özgürlüğü bakımından, tam 20 yıl geriye gittik. Böylece Türkiye Yayıncılar Birliğinin de, bandrolün Kültür Bakanlığı tarafından sansür amacıyla kullanılabileceği uyarısı da haklı çıkmış oldu. Yayınevi, bandrol almak için meşru bir başvuru yaptığında, bu başvurunun gereği yerine getirileceğine, bazı gayretli memurların çabası ile olay bir krize dönüştü ve sorun Bakanlar Kuruluna kadar yansıdı. Ve sonuçta, kitap basım süreci daha tamamlanmadan, kitaba matbaada el konuldu. Kültür Bakanlığı böylece Abdülhamit döneminin sansür mekanizmasını yeniden devreye sokmuş oldu. Buna benzer bir olay da, tek parti rejimi döneminde Kazım Karabekirin İstiklal Harbimiz kitabına 1933 yılında daha basım bitmeden el konulması ve imha edilmesi ile yaşanmıştı. Korsan kitapçılığın önüne geçilmesinde hiçbir yararı olmayan bandrol uygulanmasına biran önce son verilmelidir. Öcalanın savunması kitaplaştırıldığında, 100 bin gibi bir tiraja oturdu. Bir çok kitabı yayınlandı, kimi yasaklandı, yargılandı, ama bandrol sorunu yaşanmadı. Ve bandrol şimdi bir hükümet sorunu haline geldi ve sansür uygulamasına gerekçe oldu. Sansürün hortlamasına asla izin verilmemelidir.
TÜBİTAK dergisinde Darwinin sansür edilmesi de kötü bir başlangıca işaret etmektedir. Hiçbir gerekçe ile sansürün hortlamasına izin verilmemelidir. ABDde bile Bush yönetiminin terör bahanesi ile temel hakları askıya alınması sorgulanırken ve bu dönem kapanırken, bizde burada sansürün hortlamasına asla izin verilmemelidir. Bir diğer olumsuz gelişme ise, İrfan Karacanın Berçem Yayınlarınca çıkarılan Ape Musanın Generalleri adlı kitabı için açılan davanın, 1 yıl 3 ay hapisle sonuçlanmasıdır. Kitap, gazete satıcısı çocukları konu almaktaydı ve kitabı hazırlayan İrfan Karaca da bunlardan biri idi. Kitabın, Aram Yayınları tarafından çıkarılan daha kısa bir versiyonu hakkında açılan dava ise devam etmektedir.
Bütün dünya Filistinde Birinci İntifada sırasında direniş sergileyen Filistinli çocukları yüceltmiş, hatta bu İsraili Arafat ile masaya oturmaya zorlamıştı. O çocuklar Arafatın Taş Generalleri diye anılmışlardı. Bugün Türkiyede ise Kürt çocukları yargılanıp en ağır cezalara mahkum ediliyorlar. Ve 90lı yıllarda, kirli savaş koşulları altında Özgür Gündem gazetesini dağıtan o şanlı çocukların anılmasına da tahammül edilmiyor. İrfan Karaca da o çocuklardan biri idi. Ve TMYi ihlal ettiği gerekçesi ile mahkum edildi. Do Yayınları sahibi Hüseyin Gündüze de, Sertaç Doğanın Şırnak Yanıyor 1992 adlı kitabını yayınladığı için, 3713 sayılı yasa 7/2 maddesi uyarınca, 1000 gün hapis cezası verildi. Cezanın infazı paraya çevrildi. Sonuç olarak Yayınevi Sahibi Hüseyin Gündüz, 16 milyar 660 milyon TL para cezası ödemeye mahkum edildi. Hüseyin Gündüz, daha önce de, Haberlerin Ağında Öcalan adlı kitabı bastığı için İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince Basın yoluyla yasadışı örgüt propagandası yaptığı gerekçesiyle TMYnin 7/2. maddesi uyarınca 1.5 yıl hapis cezası almıştı. Do Yayınevinden çıkan Medeni Ferhonun Sayın Başkan adlı kitabı ise geçen yıl 9 Mayısta yayınevine polis ekiplerinin düzenlediği baskınla toplatılmış ve Yayıncı Hüseyin Gündüz iki gün gözaltında kalmıştı.
RAGIP ZARAKOLU