06 Mayıs 2009 00:00

YENİGÜN

6 Mayıs 1972, üç yiğit halk çocuğunun, üç yurtseverin, devrim ve sosyalizm savunucusunun idam edildiği gün. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın katledilmesinin üzerinden 37 yıl geçti.

Paylaş

6 Mayıs 1972, üç yiğit halk çocuğunun, üç yurtseverin, devrim ve sosyalizm savunucusunun idam edildiği gün. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın katledilmesinin üzerinden 37 yıl geçti.
Aradan geçen bunca yıla rağmen Denizler tüm sevecenlikleri, devrimci tutum ve duruşları ve sarsılmaz inançlarıyla aramızdalar. Türkiye halklarının yüreğinde ve beyninde hiç ayrılmayan üç güzel insan.
Onların idam sehpasına giderken gösterdikleri boyun eğmez tutum ve sarsılmaz iradeleri, ezilenler için yakın çağın karakteri olarak nüfuz buldu. ‘Denizler’ olarak simgelenen, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya ve diğer gençlik önderlerinin burjuva diktatörlük karşısında gösterdikleri kararlı tutum, her ulustan ve her inançtan ezilen ve sömürülen halklara ve onların gençliğine çok şey öğretmiştir. Denizlerin, ‘68 gençlik hareketinin fabrika, işletme, inşaat, tarla, kulüpler ve yaşamın diğer tüm alanlarındaki aktifliği, öğrenme ve öğretme azmi anlaşılmadan, onların kahramanlıkları her şeyi anlatmaya yetmeyecektir.
Üniversite gençliğinin büyük gövdesini harekete geçirmekten tutun, fabrikadaki işçi direnişlerine, işçilerin sendika, sigorta taleplerinin sahiplenmesinden, sınıf mücadelesine, 15-16 Haziran işçi direnişlerinden, Kürt halkının eşit haklara dayalı mücadelesine kadar, her yerde her gelişmede, Denizlerin bir çalışma ve tutum içinde olduğunu, güçleri birleştirmek ve ilerletme mücadelesi içinde olduklarını unutmamak gerek.
Onlardan öğrenilecek olan, sadece Denizlerin kararlı tutumları, boğun eğmezlikleri, kahramanlıkları değildir. Onlardan öğrenmek, onların uğruna hayatlarını feda ettikleri sömürüsüz ve baskısız bir dünyanın kuruluşu için, halkın kurtuluşu için örgütlenmektir; İşçi ve emekçilerin kurtuluş davasının, işçi ve emekçilerin örgütlü gücüyle olacağı temel yaklaşımından kopmadan ilerlemektir.
Onlardan öğrenilmesi gerekenin işçi ve emekçilerle, ezilen ve sömürülen milyonlarla bağ kurmak, işçi ve emekçiler içinde sabırla çalışmak, propaganda, ajitasyon ve örgütlenme çalışmasını bıkmadan usanmadan sürdürmek olduğudur. Denizlerden öğrenmek, her türden ayrımcılığa karşı durmaktır. Ancak farklılıkları atlamamaktır. Her ulusun kendi kaderini tayin hakkını kayıt koşul koymadan savunmaktır. Her inancın özgür bir ortamda kendisini ifade etmesini savunmaktır.
Denizlerin sömürü ve baskı karşısındaki uslanmaz tutumu, bu gün de başta gençlik olmak üzere ezilen ve sömürülen milyonlar için örnek oluşturuyor. Sadece ‘68 kuşağı ve önceki kuşaklar değil, yeni kuşaklar için de Denizler tüm hasletleriyle aramızdalar. Sadece isimleriyle değil, tutum ve idealleri, iddia ve amaçları bakımından da.
Denizleri idam ederek, her ulustan ve her inançtan Türkiye gençliğini susturacağını ve sistemin kulu ve kölesi haline getireceğini hesaplayanlar, bu amaçlarına varamadılar. 12 Eylül faşist darbesiyle bir kez daha gençlik yığınlarına ve Türkiye halkına karşı bir kıyıma yöneldiler. Ancak 12 Eylül de direniş ve mücadelelerle, Erdal Eren tutumuyla doludur.
1 Mayıs 2009’da Türkiye’nin dört bir yanında alanlara çıkan işçi sınıfımız ve işçi sınıfıyla kol kola yürüyen gençliğimiz Denizlerin dalgalandırdığı mücadele bayrağını daha taşımaya devam ettiğini bir kez daha gösterdi. Onlardan öğrendikleri ve gelişmelerden çıkardıkları dersler ışığında yürüyüşünü sürdürüyor.Egemen sınıfların tüm saldırıları, Taksim’de sürdürdükleri vahşet, Bölge’de devam eden operasyonlar, baskılar ve tutuklamalara rağmen, mücadele daha da güçleniyor, daha da yaygınlaşıyor.
Son sözü Ataol Behramoğlu’nun dörtlüğüyle sürdürelim.
ENDER İMREK
ÖNCEKİ HABER

Keneler de bölemez bizi

SONRAKİ HABER

UZUN MESAFE

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa