06 Mayıs 2009 00:00

Denizleri anarken

Onların asıldığı günlerde doğanlar, bugün artık orta yaşlı insanlar halindeler... Kısa zaman sonra kırkını geçmiş olacaklar. Onların torunları olacak yaşta çocuklar, bugün ellerinde resimler, bayraklar, pankartlarla meydanları dolduracak, mezarlarının önünde anılarını selamlayacaklar.

Paylaş

Onların asıldığı günlerde doğanlar, bugün artık orta yaşlı insanlar halindeler... Kısa zaman sonra kırkını geçmiş olacaklar. Onların torunları olacak yaşta çocuklar, bugün ellerinde resimler, bayraklar, pankartlarla meydanları dolduracak, mezarlarının önünde anılarını selamlayacaklar.
Bu ülkede ipin ucunda pek çok siyasetçi, gazeteci, asker, aydın, isyancı, muhalif can verdi... Cinayetten, asker kaçaklığından, haydutluktan asılanların hesabını ise kimse bilmez. Hepsi çabuk unutuldular. Acılarını en yakınları bile bir yıl sonra belleklerinden sildiler. Olağan olan budur. Ölenler, arkalarında ne bıraktıklarına bakılarak yaşatılırlar yalnızca. Eğer mirasları maldan mülkten ibaretse, iki-üç kuşak sonra onlar da elden çıkınca kimse adlarını anmaz.
Anıları yıllar, yüzyıllar boyunca yaşayanlar, yakınları için değil uzaktakiler, kendilerini hiç tanımamış, görmemiş olanlar için de anlam taşıyanlardır... Onların bitmeyen özlemleri, hayalleri, umutları için ölmüş olanlar, insanlığın hiç eskimeyen idealleri uğruna ölümü göğüslemiş olanlardır. O özlemler, hayaller, umutlar var oldukça adları yaşayacak olanlar onlardır.
Denizler, artık tek ad altına tek kişi olmuş o üç yiğit genç, ilk haksızlığa uğrayan insanın yüreğinde biriken küçük öfkeden başlayıp, milyonlarca aç ve yoksulun evrensel ezilmişliğine kadar uzanan büyük tarihsel insan hikayesinin tümünü kucaklayan bir yerde durdular ve bunlar için öldüler.
Bir 6 Mayıs günü, mezarlıktaki anma sırasında, belli ki Denizler hakkında yalnızca kulaktan dolma bir şeyler duymuş sefil bir adam yaklaştı yanıma... “Benim gibi adamlar için iyi şeyler söyleyen delikanlıya duaya geldim” dedi...
“Benim gibi adamlar için iyi şeyler söyleyen” tanımlaması, belki de Denizlerin en saf, en temiz tasviri idi. Çok belirsiz bir sınıflandırma içeriyordu. Senin gibi adamlar kimlerdir? İşçiler mi, yoksul köylüler mi, ezilen halklar mı; kadınlar, çocuklar, kimsesizler, engelliler mi? Hepsi mi?.. Senin hayalini bile kuramayacağın kadar çok olduğunuzu bilemeyeceğin, dünyanın çok uzak köşelerinde yaşayan herkes...
Şimdi, onların hepsiyle, Denizler arasındaki tüm sınırların kalkmaya başladığı bir zamanı yaşıyoruz. Ezilenler, “kendileri için iyi şeyler söyleyenlerin” bizzat kendileri olmaya başladığı bir dönemece girdiler. Kendi kurtuluşlarının yalnızca kendi kollarında olduğunu, deneye deneye, dövüşe dövüşe öğreniyorlar.
Yürüdükleri yolun dik yamaçlarında arada bir önlerine çıkan ayak izlerine baktıkça, birilerinin kendilerinden önce ve kendileri olmadan o yoldan geçtiklerini görüyorlar. Ayak izleri birbirine karışıyor; tarihin tozları, hepsini kendi sürecinin içinde birleştiriyor.
Bir gün gelecek, artık adları anılmaz olacak diyemez kimse... Şimdi mücadele bayraklarında yazan adları, yarın şenlik şarkılarında çınlayacak!..
AYDIN ÇUBUKÇU
ÖNCEKİ HABER

ADLARI YAŞATILANLAR VE SiLiNENLER

SONRAKİ HABER

İşte basın özgürlüğü!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...