08 Mayıs 2009 00:00
LİMAN ARKASI
Zonguldak Belediyesi garajının demirbaşı dört büyük otobüsten en sağlamı ile Zonguldaktan Beycumaya yaptığımız yolculuk 50 dakika sürdü. Yeşil tepenin yamacındaki büyük binanın beyaz badanalı giriş bölümünün önünde kaptan Musa otobüsü park etti. Ellerinde çiçekler, kurabiye paketleri ile Kent Konseyi Kadın Komisyonu üyesi 9 kadın önden indiler. Anfi, kolonlar, mikrafon sehpası ve müzik aletlerimizle 5 erkek onları takip ettik. Kaptan Musa:
Zonguldak Belediyesi garajının demirbaşı dört büyük otobüsten en sağlamı ile Zonguldaktan Beycumaya yaptığımız yolculuk 50 dakika sürdü. Yeşil tepenin yamacındaki büyük binanın beyaz badanalı giriş bölümünün önünde kaptan Musa otobüsü park etti. Ellerinde çiçekler, kurabiye paketleri ile Kent Konseyi Kadın Komisyonu üyesi 9 kadın önden indiler. Anfi, kolonlar, mikrafon sehpası ve müzik aletlerimizle 5 erkek onları takip ettik. Kaptan Musa:
Bir arkadaşım var içeride. Ben de sizinle girsem, görüşmem mümkün olur mu acaba? dedi.
Bilmem, denersin! dedim.
Birinci kapıda görevli askerlere kimliklerimizi, cep telefonlarımızı ve fotoğraf makinalarımızı teslim edip ana binaya geçtik. Ana bina girişinde bütün eşyalarımız cezaevi memurları tarafından bant sistemli elektronik arama cihazından geçirildi. Ayakkabı, kemer, yüzük, küpe...çıkarıldı. X-ray cihazı ötmeyesiye giriş-çıkış yaptık. Görevli:
Hepiniz program için geldiniz, değil mi diye sordu.
Kaptan Musa ben otobüsün şoförüyüm deyince, görevli o zaman sen kal, diğerleri geçsin dedi.
Kemerimi ararken grubun arkasında kalmıştım. Anfi, bendir, mikrafon sehpası ve malzeme çantamı yüklenip merdivenleri çıkarken memurlardan biri yardım edeyim, sonra yardım etmediler diye adımızı kötüye çıkarırsınız dedi. Olur mu canım! Nereden çıkardın? derken, mikrafon sehpasını taşıması için verdim. Koridorda yürürken memur konuşmaya devam etti:
Televizyonlarda bizi hep kötü gösteriyorlar. Parmaklıklar Arkasında diye bir dizi var, gardiyanlar sanki insan değil! Buradaki mahkumlar bile gülüyorlar o filmdekilere. Öyle şey olur mu? diyorlar. Siz de gardiyansınız, ama böyle davranmıyorsunuz! diyorlar.
Eski Sinop Cezaevinde çekimi yapılan filmden bahsediyorsun sanırım dedim, memura.
Evet evet Sinop Cezaevi. Edip Akbayram da orada yatmış. Şarkıları var, söylüyor dedi, memur.
Kadın Komisyonunun 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü programı içinde planladığı Beycuma Kapalı Cezaevinde Kadınlar Buluşması 50 günlük gecikme ile cezaevi salonunda gerçekleşti. 28 Nisan Perşembe günü, 36 kadın, kentten gelen komisyon üyesi hemcinsleri ile tanıştı. Birlikte sohbet edip, kaynaştılar. İşliklerde meslek öğrenen mahkum ve tutuklu kadınlar sertifikalarını aldıktan sonra; gitarda Sercan, ritimde Cenk ve sazda Esef Öğretmenden oluşan müzik grubuna şarkılarla eşlik ettiler. Komisyon Başkanı Zeynep Ünalı ortalarına alıp çiftetelli oynadılar, halay çektiler. Bazen cezaevi görevlilerinin de katıldığı oyun havalarına tempo tuttular.
Protokol için hazırlanan masa ve sehpaların üstündeki tel kırma ve etamin işlemeli örtülerden esinlendim, doğaçlama; Mendilim Keten Dokuma ve Asmada Osman şarkılarını söyleyerek küçük bir skeçle ben de dahil oldum programa.
Ayrılırken, Bizim burada çok canımız sıkılıyor, Anneler Gününde de gelin dedi, kadınlar.
Görevlilere cezaevinde drama ve tiyatro çalışmaları yaparak mahkum ve tutukluların sosyal aktivitelerine katkıda bulunmak istediğimi belirttim. Esef Öğretmen de koro çalışması yapabileceğini söyledi.
Zonguldak Kent Konseyi Kadın Komisyonunun bir günlük programı ile il merkezine 50 dakikalık bir mesafede, şarkılar söyleyip oyunlar oynayacağımız yeni bir mekan ve yeni arkadaşlar edindik.
Cezaevi memurunun ... Edip Akbayram da orada yatmış. Şarkıları var, söylüyor diye yanlış ifadesi geçti usumdan. Memurun yanılgısı, şarkıların dizelerini yazan Sebahattin Aliyi tanımadığından dolayıydı. Oysa cezaevlerinde ne Sebahattinler, Aliler, Ayşeler, Pınarlar...var!
FAHRİ BOZBAŞ