28 Mayıs 2009 00:00

Saraçlar Sitesi’nde işçi olmak

Giderek ağırlaşan ekonomik kriz şartları sebebiyle işsizlik oranındaki hızlı artış devam ederken, hâlâ çalışacak bir işi olan işçilerin durumları da hiç iç açıcı değil. İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Saraçlar Sitesi işçileriyle yaptığımız röportaj, çalışma yaşamının acımasız koşullarına tekrar tekrar çarptırıyor bizi...

Paylaş

Giderek ağırlaşan ekonomik kriz şartları sebebiyle işsizlik oranındaki hızlı artış devam ederken, hâlâ çalışacak bir işi olan işçilerin durumları da hiç iç açıcı değil. İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Saraçlar Sitesi işçileriyle yaptığımız röportaj, çalışma yaşamının acımasız koşullarına tekrar tekrar çarptırıyor bizi...
116 bin metrekarelik alan üzerine kurulmuş sitede toplam 460 işyeri bulunuyor. Çanta, bavul, suni deri gibi ürünlerin üretiminin ve işlenmesinin yapıldığı sitede sadece bin işçi sigortalı. Kayıt dışı çalışanlar ise bu sayının birkaç katı.
Binlerce işçinin hiçbir sosyal hakkı, hayat güvencesi olmadan en ağır şartlarda çalıştığı sitenin bir diğer çarpıcı gerçekliği de, ekonomik koşullar nedeniyle henüz eğitim çağındaki çocuk işçilerin sayısının çokluğu...

Çalışma koşullarınız nasıl?

CANAN: Sabah 08.00 işbaşı, akşam 19.00 paydos. Haftanın altı günü çalışıyoruz.
CANAN: On beş yaşındayım. Ortaokul mezunuyum. Sigortam yok. Ayakkabı üretiyoruz. Sigortayı ilerleyen zamanlarda yapacaklarmış. Beş aydır çalışıyorum.

Niye okula devam etmediniz?
CANAN: Nasıl okuyalım, hayat şartları buna müsaade etmiyor. Yoksulluk bizi çalışmaya itti. Elimizde olmazsa nasıl okuyacağız?

Ayakkabı sektöründe kimyasal maddeler yoğun şekilde kullanılıyor. Bunların sağlığa zararlı etkilerinden nasıl korunuyorsunuz?
CANAN: Çalışırken maske kullanıyoruz.
(Bu cevabın üstüne başka bir işçi araya giriyor.)
NECLA: Ben hiç maske takıldığını görmedim ki…

Siz de kendinizden ve buradaki çalışma koşullarınızdan bahseder misiniz?
NECLA: Ben on sekiz yaşındayım. Okulu lise birinci sınıfta bıraktım. Beş aydır burada çalışıyorum. Benim de sigortam yok. Patronlara sorduğumuzda sigortamızı biraz daha çalıştıktan sonra yapacaklarını söylüyorlar. Asgari ücretle çalışıyorum.
Bu koşullardan memnun musunuz? Ne gibi şikayetleriniz var?
NECLA: Durumdan tabii ki memnun değilim. Öncelikle çalışma saatlerinin azaltılmasını isterim. Sigortamın da yapılmasını istiyorum.
SEVDA: On yedi yaşındayım. İki aydır preste çalışıyorum. Eğitimime devam etmedim, okulu bırakmak zorunda kaldım. Şu anda işler durgunlaştı. Maaşlarımızı zamanında alamamak bizi zor durumda bırakıyor.

Peki, taleplerinizin gerçekleştirilmesi için ne yapmak gerekiyor sizce?
NECLA: Devletin bir şeyler yapması gerekiyor, bizim yapabileceğimiz pek bir şey yok diye düşünüyorum.

KRİZİ çalışanın sırtına yıkmak Saraçlar Sanayi Sitesi’nde de patronun vazgeçilmez kuralı. Sorularımıza verilen yanıtlar bunları doğrular nitelikte...

Bu krizin nedeni ne sizce?
ENGİN: Valla baştaki büyüklere sormak lazım, krizin sorumlusu biz değiliz. Bize çalışın diyorlar, mesaiye kalın diyorlar biz de yapıyoruz.

Peki, neden krizin bedelini işçiler ödüyor?
ENGİN: Hiçbir patron işçisini düşünmez, herkes kendi çıkarını düşünüyor. Ben evliyim. Allahtan ev kendimize ait, yoksa evlenmek çok zor, geçim çok zor. Sekiz yıldır burada çalışıyorum. Sekiz yüz TL maaş alıyorum. Eşim iş bulamıyor. Zar zor ay sonunu getiriyoruz. Çocuk sahibi olmayı düşünemiyoruz bu yüzden.

Bir araya gelip çözmeyi denediniz mi?
ENGİN: Konuşmuyor değiliz. Birileri öncülük yapsa neden olmasın?
Hükümet çeşitli paketler açıklıyor, bunlar sizin hayatınızı kolaylaştırıyor mu?
ENGİN: Bunların bize bir faydası yok . Zaten biz o arabaları alamıyoruz. Kaldı ki bin TL vergi indirimi yaptılar sonra tekrar zam geldi. Hiçbir faydası olmadı. Doğal gazı yazın indiriyorlar, kışın zam yapıyorlar.

Neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
ENGİN: Bence önce iş alanları sağlanmalı. Bu yapılmadan Türkiye zor büyür. İş alanları sağlansın ki gençler boş boş dolaşmasın.

Maaşlarınıza ne sıklıkta zam yapılıyor? Altı ayda bir mi?
ENGİN: Valla ben hiç altı ayda bir zam görmedim. Senede bir ya oluyor ya olmuyor.
UĞUR: On dokuz yaşındayım. Üç yıldır çanta imalathanesinde çalışıyorum. Kasnak yapıyorum. Okulu lise birinci sınıftan bıraktım. Sigortam yok, ne zaman zam yapacakları da belirsiz.
CANER: On altı yaşındayım. İki yıldır Saraçlar’da çalışıyorum. Bavul imalatı yapıyoruz. Kriz başlayınca işler durdu işten çıkardılar. Aymakoop’ ta çalıyordum sonra burada iş buldum. Evimiz yok, kirada oturuyoruz. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle eğitimime devam edemedim. Sekiz kardeşiz. Bitlis’ten göç ettik. Orada pancar ekiyorduk.
Şimdiki çalışma şartların nasıl? Memnun musun? Bundan sonrası için nasıl beklentilerin var?
CANER: Sigortam yok. Öğlen kırk beş dakika yemek paydosumuz var. Yemekten sonra top oynuyoruz. Hafta sonları halı sahada top oynuyoruz, arkadaşlarla geziyoruz. Böyle idare ediyoruz. Askerlik yaptıktan sonra kendi işimi kurmak istiyorum.


EKONOMİK krizin işçilere etkileri Saraçlar Sanayi Sitesi’nde tüm çıplaklığıyla karşımızda duruyor. Yüksek maaşlılar kapı dışarı, asgari ücretliler içeri. Üretime hız kesmeden devam.
HAKAN: Yirmi bir yaşındayım. On iki yıldır ayakkabı işi yapıyorum. Küçük yaşta çalışmaya başladım. Makineciyim. Çalışma şartlarından şikayetçiyim bir kere. Günde on üç saat çalışıyoruz ama bu kadar çalışmak aslında yasal değil biliyorum. Haftada otuz beş saat çalışmamız normal olan. Günde sekiz saat çalışmak istiyoruz. Bali gibi maddelere karşı tek önlem maske. Sağlık kontrolünden geçmiyoruz. Maaşlar ortalama asgari ücret. Kriz bizi vurdu. İşler durgunlaştı, dört ay çalışmadık. Sigortam yok.

Şikayetlerinizi patronlara karşı dile getirmeyi denediniz mi? Düzeltmek için ne yapmak gerekiyor?
HAKAN: Bunlar birlik olarak düzeltilebilir. Birbirimize sahip çıkmalıyız. Biz genç işçiler olarak bir araya gelmek istiyoruz mesela. Sık sık konuşuyoruz aramızda.

Sitede dolaşmaya devam ediyoruz. İşçiler çimenlerde, kaldırımlarda oturuyor. Bir kısmı top oynuyor. Futbol oynayan bir grubun yanına gidiyoruz.
Krizi soruyoruz, ilk elden şu yanıtı alıyoruz: ‘Kriz pek bizim işleri etkilemedi, her gün çalışıyoruz. Kilit üretiyoruz. Bizim işyerinde işler daha fazla açıldı. Patronlar kriz gerekçesiyle eski işçileri maaşları yüksek olduğu için çıkarıp yerine asgari ücretle işçi alıyorlar. Dışarıda bir sürü işsiz var.’
GÜNER: On beş yaşındayım. Bavul imalatında çalışıyorum. Sabah 08.30, akşam 19.00’a kadar çalışıyoruz. Sigortam yok. Erzurum’da iş olanağı olmadığı için ailemle birlikte göç ettik. Sekiz kardeşiz. Dört yüz lira maaş alıyorum.

Burada top oynuyorsun. Senin yaşındaki diğer arkadaşlarınla eğitimini tamamlayıp çocukluğunu yaşadıktan sonra çalışmaya başlamayı tercih etmez miydin?
GÜNER: Maddi durumlar izin vermedi. Daha önce Aymakoop’ta çalıştım, 14 yaşında çalışmaya başladım. Bir kardeşim de burada çalışıyor. Evimiz yıkım bölgesinde.

Neden sigortan yok? Hiç talep ettin mi?
GÜNER: İstedim ama beş yıl daha çalışman lazım dediler.

Herhangi bir sağlık sorunu yaşadığında sigortan olmadan nasıl tedavi olacaksın?
GÜNER: Bilmiyorum… Ama sigortam olmasını isterim.

Ekonomik krizin etkileri size nasıl yansıdı?
KENAN: Yaptığımız işlerin parasını alamıyoruz. İşveren de doğal olarak maaşlarımızı geç veriyor. Sitede onlarca işyeri kapandı kriz sürecinde. On beş gündür bir hareketlenme var.

Başbakan’ın ‘Kriz bizi teğet geçti’ açıklamasına ne diyorsunuz?
KENAN: Başbakan’ın bu söylemi milletin moralini bozmamak için bence. Piyasaların moral olarak etkilenmemesi için bunu söyledi. Aslında gerçeklerin o da farkındadır.

Krize karşı hükümetin aldığı tedbirleri yeterli buluyor musunuz?
KENAN: ÖTV indirimlerinin faydası oldu. Biz araba alamasak da alanlar var, o fabrikalarda çalışan işçiler var. En azından stoklar bitti ve üretim başladı.

İşsizlik rakamları her gün artıyor. İşsizliğe karşı kalıcı çözümler neler olabilir?
KENAN: Yeni iş alanları oluşturulması gerekiyor. İhracatın fazlalaşması, içeriye gelen malın azalması gerekiyor. Herkes Avrupa arabaları kullanıyor. Neden bizim kendi ürettiğimiz yerli ürünler yok? Büyük sanayi oluşturulması lazım.
Burada çocuk yaşta işçiler çalışıyor ve hiçbirinin sigortası yok. Neden böyle?
KENAN: Bu Türkiye’nin gerçeği. Benim sigortam var ama bu sitede hiçbir işveren işçilerin tamamının sigortasını yapmıyor. Burada küçük işyerleri var, işverenleri ağır vergilere maruz kalıyorlar.
FUAT: On üç yaşındayım. İlkokul 4. sınıfa kadar okula gittim. Muş’tan üç yıl önce göç ettik. Sigortam yok. İki buçuk yıldır işçilik yapıyorum. Dört yüz TL maaş alıyorum. Yedi kardeşiz. Babam hasta olduğu için çalışamıyor. İki kardeşim okuyor, iki ağabeyim çalışıyor.

Peki, sigortanın ne olduğunu, ne işe yaradığını biliyor musun?
FUAT: Bilmiyorum ama olması lazım.

Neden çocuk yaşta çalışmak zorunda kaldın? Okula gitmek istemez miydin?
FUAT: (Buruk bir yüz ifadesiyle) İsterdim ama bir kere oldu…
MEHMET: On dört yaşındayım. Hem okula gidiyorum hem çalışıyorum. Burada öğleden sonraları çalışıyorum. Silah kaplıkları üreten bir atölyedeyim. Sigortam yok.

Neden çalışıyorsun?
MEHMET: Mahallede arkadaşım yok, o yüzden çalışıyorum.

Hiç arkadaşın yok mu?
MEHMET: Vardı. Yıkımlardan sonra bütün arkadaşlarım ve akrabalarımız Bezirganbahçe’ye taşındı.

MEHMET ALİ: On altı yaşındayım. Ortaokuldan sonra devam etmedim okula. Çanta imalathanesinde çalışıyorum. Yüz altmış lira alıyorum. Sigortam yok. İşyeri yemek parası da vermiyor. Aldığım parayı eve veriyorum, bazen de kendime üst baş alıyorum.

Hiç sinemaya ya da tiyatroya gidiyor musun?
MEHMET ALİ: Hayır. Ara sıra gezmeye çıkıyoruz.
AYHAN: Hem okuyup hem çalışıyorum. İsmet Aktar Lisesi’ne gidiyorum. Meslek lisesi olduğu için her gün okula gitmiyoruz. Okul olmadığı günler ben de burada günlüğü yirmi beş liraya çalışıyorum. Haftada iki gün.

Neden bu yaşta çalışmaya başladın?
AYHAN: Ekonomik nedenlerden.
MURAT: Yirmi yaşındayım. Çanta imalatında çalışıyorum. Sigortam yok. Daha önce bir ilaç fabrikasında çalışıyordum, kriz nedeniyle işten çıkardılar. Evliyim. Bir tane kızım var. Eşim çalışmıyor, çocuğa bakıyor. Ailemin yanında kalıyoruz. Yakında askere gideceğim, işler daha da zorlaşacak.
Sigorta yapılmasını talep ediyor musunuz?
MURAT: İstemez miyiz?.. Ama yapmıyorlar. “Çalışmak istemiyorsanız kapı orada” diyorlar.
KADİR: Matbaa işinde çalışıyorum. On sekiz yaşındayım. Defter, ajanda, kırtasiye işi yapıyoruz. On beş kişi çalışıyoruz. Dört yıldır burada çalışıyorum. Ortaokuldan sonra başladım işe. Ailemin maddi durumu da iyi değildi, liseyi birinci sınıftan terk ettim. Sabah 08.00, akşam 19.00 arası çalışıyorum. Asgari ücret alıyorum, sigortam yok. Sigorta isteyince hep olumsuz cevap alıyoruz. Zaten bizim işyerinde sadece birkaç kişinin sigortası var.
Genç işçiler olarak haklarınızı almak için hiçbir araya gelip konuştunuz mu?
(Başka bir işçi araya giriyor.)
ENGİN: Ne hakkı, kimin hakkı? Biz bunları söylediğimizde kapıyı gösteriyorlar. İşine gelirse çalış gelmezse git diyorlar. Maliye denetlemeye geliyor, payını alıp gidiyor. Ülkede kriz var zaten. Biz de geçim derdindeyiz, mecburen çalışıyoruz. Krizle işler iyice duruldu. Okullar kapanınca daha da azalacak.
Özge Erdoğan
ÖNCEKİ HABER

Madenci kurnazlığına karşı Körfez ayaklanıyor

SONRAKİ HABER

SABAH-ATV GREVİNDE SEVİNDİREN KARARLAR

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa