28 Mayıs 2009 00:00

AVRUPA GERÇEĞİ


Almanya bir haftadır, 42 yıl önce, 2 Haziran 1967’de üniversite öğrencisi Benno Ohnesorg’u öldüren polis memuru Karl-Heinz Kurras’in, dönemin Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin (DDR) istihbarat örgütü Stasi’nin ajanı olduğunun ortaya çıkmasını tartışıyor.
Gazeteler, dergiler ve televizyonlar, Stasi ajanı Kurras’ın Ohnesorg’u katletmemesi durumunda Almanya’da ‘68 dalgasının, ona bağlı olarak radikal gençlik hareketlerinin ortaya çıkıp çıkmayacağını, daha doğrusu başka bir tarihin yaşanmış olabileceğini ileri sürüyor.
Ohnesorg cinayetti, Federal Almanya siyasi tarihinde elbette önemli dönemeçlerden sadece birisi. Türkiye’de, Eylül 1969’da İstanbul’da öldürülen üniversite öğrencisi Taylan Özgür’ün katledilmesi ne anlam ifade ediyorsa, Ohnesorg’un öldürülmesi de Almanya’daki gençlik hareketi için onu ifade ediyor denilebilir.
Ohnesorg cinayeti, Batı Berlin’deki üniversite öğrencileri arasında gelişen daha özgür ve demokratik bir ülkede yaşama isteği temelindeki eylemlerin gelişmesi, kitleselleşmesi, ülke geneline yayılması bakımından bir dönemeç sayılabilir. O güne kadar muhalif aydınlara ve hareketlere karşı bir tahammülsüzlüğün olduğunu ifade eden gençlik hareketi temsilcilerinin söylemleri, Ohnesorg’un öldürülmesiyle adeta somutluk kazanır.
Ohnesorg, İran Şahı Rıza Pehlevi’nin Batı Berlin ziyaretini engellemek için başlayan gösteriler sırasında Kurras tarafından katledildi. Bu aynı zamanda, o güne kadar gençlik hareketine karşı başlatılan polis terörünün de doruğa çıkması anlamına geliyordu. Bu nedenle, Ohnesorg’un katledilmesinde tetiği çekenden çok çektiren koşullar belirleyici. Ama buna rağmen Alman basını bir haftadır tefrika halinde Kurras’ın ne zaman ve nasıl Staji için hangi çalışmalarda bulunduğunu anlatıyor. Bütün bu iddiaları doğrulayan hiçbir belge yok ortada. Bunu iddiayı ortaya sürenler de söylüyor.
Keza 89 yaşında olan ve halen Berlin’de yaşayan Kurras’ın kendisi de Staji ajanı olduğu yönündeki iddiaları kabul etmiyor.
Bu nedenle Kurras’ın Stasi ajanı olup olmadığı, Stasi’nin Ohnesorg’u bilinçli öldürüp öldürtmediği gibi tartışmalar tamamen spekülatif bir özelik taşıyor.
Burada bizi ilgilendiren en önemli nokta, 42 yıl önce işlenen cinayetin üzerindeki “sır perdesi”nin aralanmasının zamanlanmasıdır. Çünkü, bugün dayanak olarak gösterilen Stasi’nin belgeleri ve tanıklar, 20 yıldır bu devletin bilgisi dahilinde.
Hele hele bütün bu tartışmaların Federal Almanya’nın kuruluşunun 60., iki Almanya’nın birleşmesinin 20. yılı vesilesiyle yapılan tartışmalara eşlik etmesi hiç de tesadüf değil.
Demek ki, Kurass’ın ajanlığının ortaya çıkarılmasının zamanlaması belli kesimlerin bilinçli bir hamlesi olarak görülebilir. Bununla yetinmek istemeyenler, Almanya’daki ‘68 gençlik hareketinin bir numaralı ismi Rudi Dutschke’ye yapılan ırkçı saldırının arkasında da Stasi’nin olduğunu iddia edecek kadar ileri gidiyorlar. Burada önemli olan, Ohnesorg’un öldürülmesiyle birlikte ülke genelinde başlayan ve “‘68 gençlik hareketi” olarak nitelendirilen toplumsal muhalefete yönelik sürdürülen moral bozucu kampanyadır. Sermayenin her türden temsilcisi şimdi ‘68 gençlik hareketine katılanları “Kimin sizi nasıl kullandığınıza iyi bakın” diyor.
Bugün Kurras’ın Ohnesorg’u katlettiğini kanıtlamak için canla başla çalışan Bild, Der Spiegel, Frankfurter Allgemeine gibi etkili basın-yayın tekelleri, 42 yıl önce cansiperane bir şekilde Kurras’ın masum olduğunu kanıtlamaya çalıyordu. Yine o zaman Kurras’ın kendisini savunmak için Ohnesorg’a ateş etmek zorunda kaldığını söyleyenler, bugün Kurras’ın söylediklerine inanmayarak aksi yönde yayın yapıyor ve emekliliğinin elinden alınmasını istiyor. Tam 360 derecelik dönüş.
Şurası açık ki; Kurras, Federal Almanya Cumhuriyeti’nin bir memuru olarak Ohnesorg’u öldürdü. Bu bakımdan, onun Stasi ajanı olması, FAC’nin cinayetteki rolünü ortadan kaldırmıyor. Çünkü, Ohnesorg’u öldürdükten sonra devlet tarafından hem güvenlik hem de yargılama bakımından sıkı bir korumaya alındı ve iki kez beraat etmesi sağlandı. Anlaşılan o ki, FAC’nin 60. yılında yakın tarihi yeniden yazmak isteyen egemen güçler, bütün kötülükleri solun sırtına yıkarak yapmak istiyor. Bu kötülüklerin anası olarak da DDR gösteriliyor.
YÜCEL ÖZDEMİR

Evrensel'i Takip Et