29 Mayıs 2009 00:00
GERÇEK
Dün, polis ve jandarma, KESK ve bağlı sendikaların bazı yöneticilerinin göz altına alındığı ve KESK merkezi ve bazı binaların arandığı bir operasyon düzenledi.
Dün, polis ve jandarma, KESK ve bağlı sendikaların bazı yöneticilerinin göz altına alındığı ve KESK merkezi ve bazı binaların arandığı bir operasyon düzenledi.
Sabahın erken saatlerinden itibaren KESK binasına gelen polis ve jandarma istihbaratı ekipleri, binada saatler süren bir arama yaptılar. Ayrıca, İzmir, Manisa, Van, da KESKe bağlı bazı sendikaların şubelerinde de arama yapan polisin, normal sendika yazışmalarına ve resmi evraklara bile suç unsuru muamelesi yaptığı belirtiliyor.
Polis, göz altıları ve aramaları PKKye yönelik bir operasyon gibi gösterirken; KESK yöneticileri olayın KESKe yönelik, KESKin mücadeleci bir sendika merkezi olmasından duyulan hoşnutsuzluğun ifadesi olduğuna dikkat çektiler.
Olanlara bakınca; sanki kimi resmi çevrelerin, Türkiyede iyi şeyler olmasına karşı olduğu anlaşılıyor. Cumhurbaşkanından ana muhalefet partisi liderine, geniş bir resmi ve gayri resmi çevrenin; Kürt sorununda çözüm için adım atılmasının önemli ve zamanı olduğuna vurgu yaptığı bir zamanda KESK gibi Türkiyenin en önemli sendikal konfederasyonlarından birine yönelik olarak girişilen bu operasyon hiç bir yasal ya da meşru bir gerekçeye dayandırılabilir değildir. Daha önce de Gülün İrana giderken yaptığı, Kürt sorununda iyi şeyler olacak açıklamalarını arkasından DTPnin ve DTPli belediyelerin üst yönetimlerinde bulunan yöneticilere karşı girişilen operasyonla onlarca kişi tutuklanmıştı. Yine Gülün ve Baykalın bu alanda barışçıl çözümlere dikkat çektiği bir dönemde; KESK ve bağlı sendikaların yönetimlerinde bulunan sendikacılara yönelik yapılan operasyon da elbette dikkat çekicidir.
Gülün 10 Mart 2009da İrana giderken yaptığı; Kürt sorununda iyi şeyler olacak demesinden bu yana geçen süre içinde Bu iyi şeylerin ne olduğu görülmedi. Ama, daha önce Türkiyede görülmeyen kötü şeyler olmaya başladı. Bu kötü şeylerin ilki, Gülün İrana giderken yaptığı açıklamanın hemen arkasından DTP üst yönetimlerine yönelik operasyonla başladı; içerde ve sınır ötesinde askeri operasyonların artırılmasıyla sürdü. Yetmedi, DTPli vekillerin dokunulmazlıkları umursanmayarak, Meclis tarihinde görülmedik biçimde DTPli vekillerin mahkemeye gitmeye zorlanmasıyla baskılar ayyuka çıktı. Ve şimdi nihayet, iş; kamu emekçilerinin kimi sendikalarına ve onun en üst kuruluşu olan KESKe yönelik bir operasyona kadar gelindi!
Açıkça anlaşılan odur ki; ülkede daha iyi şeyler olmasından rahatsız olanlar vardır ve onlar, İyi şeyler olmadan kötü şeyleri yapalım görsünler iyi şeyleri demeye başlamışlardır. Ve bu da; iyi şeylerin öyle Cumhurbaşkanı, başbakan, ana muhalefet dedi diye olmayacağı, bu yolun provokasyonlar ve tuzakları bozarak, çetin mücadelelerle geçilebileceği anlamına gelmektedir.
Çünkü; ülkede barış ve demokrasinin gelişmesinden, Kürt sorununun gündemden çıkması ihtimalinden hoşnutsuz olan odaklar vardır ve onların harekete geçtiği anlaşılmaktadır.
Elbette KESKe yönelik bu operasyonu püskürtmek; göz altına alınan KESK ve bağlı sendikaların yöneticilerine sahip çıkmak ilk bakışta KESK üyelerine düşer görünürse de; bu operasyon, sendikalara yönelik bir operasyon olarak tüm emek güçlerinin karşı durması gereken; işçi, kamu emekçisi sendikaları, tüm emek örgütlerinin tereddütsüz karşı çıkması gereken bir saldırıdır.
Bu saldırı sadece sendikal özgürlüklere de değil; Türkiyenin demokratikleşmesine, Kürt-Türk kardeşliğine yönelik bir saldırıdır ve bu nedenle de tüm demokrasi güçlerinin tereddütsüz karşı çıkması gereken bir operasyondur.
Bu sinsi, provokasyon kokan saldırıya karşı tüm emek ve demokrasi güçleri ortak bir tutum almalıdır ki; saldırganların cesareti kırılsın, KESKe emekçilere saldırdıklarına pişman olsunlar!
İ. Sabri Durmaz