29 Mayıs 2009 00:00

İZLENİM

26 Mayıs günü, iş çıkışında Ankara Cebeci’de bulunan Askeri Dikimevi işçileri, diğer askeri işyerlerindeki işçilerle buluşarak, toplusözleşmeleri için sokaklara döküldüler.

Paylaş

26 Mayıs günü, iş çıkışında Ankara Cebeci’de bulunan Askeri Dikimevi işçileri, diğer askeri işyerlerindeki işçilerle buluşarak, toplusözleşmeleri için sokaklara döküldüler. Üyesi oldukları Türk-İş’e bağlı Harb-İş Sendikası’nın çağrısıyla, işçiler iş çıkışında ana caddeyi trafiğe kapatarak yürüyüşe geçtiler. Sık sık polisle tartışmaların yaşandığı yürüyüş boyunca, “Türk-İş uyuma işçine sahip çık”, “Asker değil işçiyiz, birleşince güçlüyüz”, “Yaşasın işçilerin birliği”, “İş ekmek yoksa barış da yok”, “Birleşe birleşe kazanacağız” gibi sloganlarla Türk-İş’e ve hükümete yönelik tepkilerini belirttiler.
Cebeci’den yaklaşık bir buçuk saat süren yürüyüşün sonunda 2 bin 500 civarındaki işçiyi; Yüksel Caddesi’nde akşam saat 19.00’dan itibaren toplanan Petrol-İş, Yol-İş 3 No’lu, Tez Koop İş 1 ve 2 No’lu şubelerin üye ve yöneticileri, Haber-İş Şube Yöneticileri ile KESK Ankara Şubeleri ve EMEP yöneticileri karşıladı.
Yüksel Caddesi’nde birleşen Türk-İş’e bağlı şubelerin işçileri ve yöneticileri hep bir ağızdan, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “Birleşe birleşe kazanacağız”, “Kahrolsun IMF, İşbirlikçi AKP”, “AKP halka hesap verecek” gibi sloganlar attılar. İşçiler coşkulu ve kararlıydılar. Aynı şekilde disiplinlilerdi. Hiç durmadan slogan atıyorlar, alkış ve ıslıklarla protestolarını yükseltiyorlardı... Bu coşku ve kararlılık orada bulunan herkes gibi bizleri de umutlandırdı. Ankara Şubeler Platformu’nda çaba içinde olan tüm işçi şubeleri başkanları da oradaydı ve gözlerinde güven ve umut vardı. Bugün kimisi sendikalarında genel merkez yöneticileri olmuşlar bu arkadaşlarımız. Bu, çok sevindirici; mücadele kararları alma ve bürokratik, sermayeyle işbirliği içindeki sendika yönetimlerine karşı işçiler bakımından dayanak olacaklardır.
Dikimevi işçilerinden tanıdıklarımla sohbetim esnasında, “Bu eylem çok iyi oldu. Ama bazı şubeler destek vermedi, bir daha ki sefere çok daha güçlü geleceğiz” diyerek duygularını paylaştılar. İşçilerin bu kabaran öfkesi ve tepkisi doğru bir kanala akıtılabilirse sermayenin, AKP’nin saldırıları geriletilebilir. Hatta işçi ve emekçilerin yeni haklar elde etmesinin yolu açılabilir… İşçilerin sokaklara dökülmesine neden olan gelişmeler neydi:
Uzun zamandır kamuda süren toplusözleşme görüşmelerinin tıkanması, kamu işverenlerinin önceki yıllarda imzalanan sözleşmelerdeki hükümlerin çok gerisinde bir yaklaşım sergilemeleri, esnek ve kuralsız çalışma, sıfır zam dayatmaları aslında toplusözleşme imzalamamayı dayatmaktır. İşçiler bu durumun farkındadır ve alanda sık sık “Toplusözleşme hakkımız söke söke alırız” sloganını atıyorlardı. Biz kamu emekçileri de bu sloganı atıyorduk yıllardır. İşçilerin bugün bu sloganı atıyor olmaları, işçilerin toplusözleşme haklarının da, grev haklarının da pratikte yok sayılma aşamasında olduğunu göstermektedir.
İşçilerin sokağa dökülmesine neden olan ikinci olay ise; Türk-İş’in, patron örgütleriyle birlikte başlattığı “Eve kapanma pazara çık” kampanyası oldu. Konfederasyonlarının, krizi gerekçe göstererek her fırsatta işçileri işten atan patronlarla bir olup, evine ekmek, çocuğuna süt götüremeyecek, hastasını tedavi ettiremeyecek hale düşürülmüş, milyonlarca işçi ve işsizle dalga geçercesine “pazara çık” çağrısı işçilerin haklı olarak tepkisine neden oldu.
Bu çağrı, bizim de, geleceğinden endişeli kamu emekçilerinin de, mücadelede samimi, emekçilerin karşı karşıya olduğu saldırı ve hak gasplarının farkında olan, sınıftan yana kaygı taşıyan sendika yöneticilerinin de tepkisine neden olmuştur. Binlerce işçiyi, kamu emekçisini “sendika”yım, diye örgütleyen, ruhunu ve beynini sermayeye teslim etmemiş her sendika yöneticisi; içinde bulunduğumuz durumu üyesi olan işçi ve kamu emekçilerinin çıkarları doğrultusunda değerlendirmek tarihi sorumluluğu ile karşı karşıyadır.
Diyorum ki; Harb-İş işçilerinden öğrenelim. Onlar diyor ki; “Birleşe birleşe kazanacağız”. “Asker değil işçiyiz, birleşince güçlüyüz.” Evet, 2009 toplu görüşme sürecini 1 Haziran itibariyle “Toplu Sözleşme” çağrısıyla başlatmaya hazırlanan KESK’e bağlı sendikalar, Türk-İş’e bağlı sendikaların kamu işyerlerinde sürdürdüğü toplusözleşme sürecine biz de müdahil olmalıyız.
Kamu işçilerine öngörülen “Sıfır zam, esnek ve kuralsız çalışma, toplam kalite yönetimi, performans uygulamaları” kamu emekçilerine de dayatılacaktır. Sermaye iktidarları bilerek, işçilerin toplusözleşme süreci ile kamu emekçilerinin toplu görüşme sürecini farklı tarihlerde yapmaktadır.
Bu dönem mücadeleden yana işçi ve kamu emekçisi sendika ve şubelerinin birlikte hareket etmesinin, sınıf içinde dayanakları ve olanakları her zamankinden daha gelişmektedir. Harb-İş işçileri, yol, petro- kimya, büro işçilerinin birliği, dayanışması, yürümemiz gereken hattı göstermektedir. Buradan ilerleyebiliriz. İnsanca yaşam ücreti ve insanca çalışma koşulları, işten atmaların yasaklanması, işsiz ailelerin elektrik, su, ısınma ve barınma harcamalarının devletçe karşılanması, ücretlerden yüzde 10 gelir vergisi düşürülmesi, servetten vergi alınması, ücretsiz kreş, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik hizmeti, 7 saat iş günü; özelleştirme, taşeronlaştırma ve esnek çalışmanın yasaklanması gibi talepler etrafında kamu işyerlerinde toplusözleşme ve grev hakkı için işçi ve memurların birlikte mücadelesini örgütlersek biz kazanırız.
Koşullar ve olanaklar bizden yana… Kafamızı kumdan çıkaralım… İşyerlerimizden hareketi yükseltelim…

(*) Büro Emekçileri
Sendikası (BES)
Genel Sekreteri
Döndü Taka*
ÖNCEKİ HABER

ÖZGÜRCE

SONRAKİ HABER

En önemli sorun işsizlik

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...