30 Mayıs 2009 00:00
BAŞYAZI
Meclis ve kamuoyu, günlerdir Türkiye-Suriye sınırındaki mayınların çıkarılması konusunu tartışıyor. Mayınları kim çıkaracak?, Mayınlardan boşalacak 256 bin dönümlük tarım arazisini kim, ne amaçla kullanacak?, TSKnın mayın sökmeyi bilmediği doğru olabilir mi?, AKP Hükümetinin amacı nedir? gibi sorular tartışılıp duruyor günlerdir.
Meclis ve kamuoyu, günlerdir Türkiye-Suriye sınırındaki mayınların çıkarılması konusunu tartışıyor. Mayınları kim çıkaracak?, Mayınlardan boşalacak 256 bin dönümlük tarım arazisini kim, ne amaçla kullanacak?, TSKnın mayın sökmeyi bilmediği doğru olabilir mi?, AKP Hükümetinin amacı nedir? gibi sorular tartışılıp duruyor günlerdir.
Mayın sökme işinin bir İsrail firmasına verileceği, dolayısıyla mayınlı toprakların İsrail tarım firmalarınca işletileceği ihtimalinin ortaya çıkmasıyla AKP içinde de yasaya karşı çıkışlar başladı. Böyle olunca, AKP Hükümeti, yasanın çıkmayacağı endişesine kapılıp, bazı maddelerin yeniden görüşülmesi de dahil, birtakım gerekçelerle yasayı geri çekti.
Ama bu vesileyle şunlar açığa çıktı:
1-) Ya TSK mayın gömmesini biliyor ama mayın çıkarmasını bilmiyor; çünkü ordular, insanları yok etmeye göre örgütlenmişlerdir ya da TSK mayın çıkarmasını da bilir ama mayınların çıkarılmasını istemediği için işi yokuşa sürmüştür. Böylece Meclisin bu yasayı çıkarmak için yürüyeceği yolu mayınlamıştır!
2-) Hükümet olaya, basit bir ticaret; sermayenin dininin, milliyetinin, vatanının olmaması gibi çok genel bir piyasacılık çizgisinden bakmaktadır. Bu yüzden de Maksat mayın sökülmesidir, kim sökerse söksün, Maksat ekonomiye katkı yapmaktır, kim işletirse işletsin! demektedir.
3-) Bölgenin hassasiyetleri vardır; buraya bir İsrail firmasını yerleştirmek, Türkiye ile Suriye ve tüm öteki Arap ülkeleri arasında bir sorun teşkil edeceği gibi, İsrailin ya da Batılı (ya da yerli) bir firmanın dünyanın bu hassas bölgesinde 49 yıllığına ve 256 bin dönüm araziye yerleştirilmesi, bu toprakları, bölge halkları için mayınlı kalmasından çok daha tehlikeli hale getirir. Çünkü böyle bir şey; bu toprakları, bölgede birbiriyle çatışan ülkeler ve onların istihbarat örgütlerinin merkezi durumuna getirmeye açıktır. Bunu AKP Hükümeti bilmez mi? Bu durum son derece kuşku uyandırıcıdır.
4-) Hükümetin bu tavrı; bölgede binlerce yıldır toprak özlemi çeken yoksul köylülerin toprak talebini umursamamaktır. Yüz binlerce yoksul köylünün son toprak umudunu da yok etmek, bölgedeki aşiret ve toprak ağalığı düzenine güç vermektir. Hele onca topraksız insan varken; yerli ya da yabancı (fark etmez) tarım tekellerine bu toprakları vermek, bırakalım başka şeyleri ahlaki bakımdan bile kabul edilemezdir.
5-) Madem ki yasa geri çekilmiştir; o zaman yasanın merkezi değişmeli, devlet mayınları söktürmeli ama toprakları kesinlikle bölge halkının kullanımına vermeli, yoksul (toraksız ve az topraklı) köylülerin topraklandırılması yasayla garanti altına alınmalıdır. Dahası, toprakların verimli bir biçimde işlenmesi için topraklandırılan köylüler, sulama, elektrifikasyon, tohum, makine ve öteki tarım girdileri bakımından desteklenmeli; yasal güvenceye kavuşturulmalıdır.
Evet, sınırdaki altı yüz küsur bin mayının sökülmesi önemlidir ve Türkiye, uluslararası anlaşmalara imza attığı için bunu yapmak zorundadır. Ama aynı zamanda, bölgedeki dokuz ilde de beş yüz bin dolayında mayın olduğu belirtilmektedir. Bu illerdeki mayınların sökülmesi konusunda bir girişim yoktur. Oysa bu mayınlar da en az sınırdakiler kadar tehdit oluşturmaktadır. Hatta bölgede sıkı önlemler kalkarsa, bunlar çok daha tehlikeli hale gelecektir.
Kuşkusuz mayınlar, ülkenin sorunlarını mayınlarla çözmek isteyenlerin marifetidir ve bu zihniyet devam ettikçe mayın sorunu da bir biçimde devam edecektir. Hükümetin mayın sökme yasası çıkarıyor diye bu zihniyetten uzak olduğu söylenebilir mi? Herhalde söylenemez. AKP Hükümeti de, ancak halk gerekli tepkiyi gösterirse halkın isteklerini gözeten bir noktaya gelir. Aksi halde; bu mayınları sökerler ama öyle uygulamaları hayata geçirirler ki, Keşke mayınlar kalsaydı dedirtirler. İşte, bu topraklara tarım tekellerini (yerli, yabancı fark etmez) yerleştirmek, böyle bir tutumdur!
İHSAN ÇARALAN