30 Mayıs 2009 00:00
KUŞATILAN ÇEVREMİZ
Mersinde bir pankart asmışlar; İstasyon civarında, SHÇEK (Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu) önüne. Pankartta yazan, Sokakta satış yapan çocuklardan alışveriş yapmayın türünden saçma sapan bir laf. Emriniz olur; onlardan alışveriş yapmayalım, gidelim Carrefoura ya da Foruma, oradan yapalım. O çocukların evinde de tencerede taş kaynatsınlar.
Mersinde bir pankart asmışlar; İstasyon civarında, SHÇEK (Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu) önüne. Pankartta yazan, Sokakta satış yapan çocuklardan alışveriş yapmayın türünden saçma sapan bir laf. Emriniz olur; onlardan alışveriş yapmayalım, gidelim Carrefoura ya da Foruma, oradan yapalım. O çocukların evinde de tencerede taş kaynatsınlar.
Mutlak iktidar, sahiplerinin beynini uyuşturur. AKPlilerin zaten koflaşmış beyinleri iyice çürüdü, bunlar artık zıvanadan çıktılar. O lafları kim bulur, hangi parlak zekanın ürünüdür bilemeyiz ama o pankartta yazanlar AKPnin topluma bakış açısıdır. Vaktiyle Süleyman Demirel Aç kalan bizden değildir, Turgut Özal da Ben zengini severim demişti; o pankartta yazan da sonuçta onun gibi bir şey. İktidar özetle, yoksulun yok olmasını istiyor, yoksul görmek istemiyor. Sokakta çalışan çocuklar elbette ki oyun olsun diye çalışmıyor, evine ekmek götürebilmek için uğraşıyor. Ama AKP onları yok etmek, o bir parça ekmeği de kesmek istiyor. Ana babaları işsiz bırakılan, yoksulluğun pençesinde kıvranan o çocukların en büyük talihsizliği, AKPnin yönettiği bir ülkede doğup büyümeleridir.
O pankartı astıranların iddiası, çocukların sokaktan kurtarılması şeklinde olacak kuşkusuz; çünkü bunların yalanı dolanı bitmez. AKP, kanayan yarayı, yaralı parmağı keserek tedavi edecek, öyle görünüyor. Sokakta bir şeyler satıp işsiz babasının acısını biraz olsun hafifletmeye çalışan çocuklarımızı, AKPliler topluma zararlı kişiler olarak görüp, onları toplum dışına da itmek istiyor. O çocukların eğitim, sağlık, beslenme ve barınma gibi temel sorunlarını halletmek niyetinde olmayan iktidar, onların simit tablalarını toplayarak, sokaktan kazandıkları üç-beş kuruşa göz dikerek çocukları soyutlamanın derdine düşmüş ve utanmadan oraya buraya pankart asıp onları daha da aç bırakmamızı öğütlüyor bize.
Bakın, biz yine merhametli insanlarız sevgili okurlar; Başbakan oğlunu gemi sahibi, Kemal Unakıtan da fabrikatör yaparken, biz kimseye dedik mi bunlardan alışveriş yapmayın, bunları aç bırakın diye?
Sokakta çalışanı da, tiner çekeni de, sokakta yatanı da, velhasıl sokaktaki bütün çocuklar bizim çocuklarımızdır. Kapitalizmin egemenliğindeki her yerde çocuklar sefalet ve açlık tehlikesi altında yaşar. Turistik geziler düzenlenen Avrupa başkentlerinde de sokakta bir şeyler satıp para kazanmaya çalışan yoksul çocukları görürsünüz. O başkentlerde böyle abuk sabuk pankartlar asılmaz, ama ortadaki sahne kapitalizmin saklanamayıp görünen yüzüdür. Parisin varoşlarında, göçmen mahallelerinde geçtiğimiz yıllarda yaşanan yoksulların isyanı, yoksul gençlerin kapitalizme başkaldırısıdır. O isyanın sonrasında Fransa hükümeti genç nüfusun işsizlik ve yoksulluk sorunlarına karşı önlemler almak zorunda kalmıştı ve o dönemde Fransadaki işsizlik oranı tek rakamlı idi. Genç nüfusun Türkiye genelinde yüzde 26sının, Doğu ve Güneydoğu illerinde ise yüzde 55inin işsiz olduğunu o pankartı asanlar bilmez, söyleyen olursa da inanmak istemez.
Halka, yoksula, sokağa ve sokakta çalışan çocuğa düşman olan AKPliler, cevabı sokakta alacak ve sokağa çıkacak halleri kalmayacak, bunları sokaklar götürecek. Bunlar sokağı bilmez ama biz biliriz, çünkü biz salondan değil sokaktan geldik.
Yaşamımızda gördüğümüz ilk sağcı iktidar AKP iktidarı değildir, Milliyetçi Cephe ve Özal dizilerini de izledik biz. Sağcı iktidarların, yoksulları ve yoksul halkı sevmediği bir gerçektir. Ama haklarını vermek gerekir ki; içlerinde en fütursuz olan ve halka karşı olan, niyetini en açık ifade eden, bu nedenle de en kof beyinli ve çaylak kadroların elindeki iktidar, AKP iktidarıdır.
ERTUĞRUL ÜNLÜTÜRK