31 Mayıs 2009 00:00

KİRVEME MEKTUPLAR


Kirvem,
Bir delinin kuyuya attığı taşı bin akıllı çıkaramaz ya, bizimkisi de aynen o hesap! Ne ki bu kez ortada kuyu muyu, ya da içine atılan herhangi bir taş yok ama, bunun yerine kimisi düz arazide, kimisi şeytanın bile akıl sır erdiremeyeceği kuytu bir köşede olmak üzere, ülkemizin bilmem kaç kilometre uzunluğundaki topraklarına bizatihi kendi ellerimizle fi tarihinde gömdüğümüz ve uluslararası bir sözleşmeye attığımız imza sonucunda falanca tarihe kadar çıkarılacağını taahhüt ettiğimiz için başımızın belası kesilen bir mayın meselemiz ne yazık ki şu sıralar kapımızı çaloor!
Bir zamanlar Suriye’ye üç keçi, sekiz koyunu kaçak yollarla kaçırıp, oradan da üç okka çay, iki dirhem tütün, sigara kağıdı, naylon don, gömlek, çorap gibi ıvır zıvırları yine aynı minvalde katır sırtında ülkeye sokanlara karşı, askeri cenahın yanı sıra, aynı zamanda da gelmiş geçmiş bilumum iktidarlar ve muhalefetteki yetkililerin el birliği ile aldıkları kararlar doğrultusunda sınır boyunca döşenen mayınlarların ardından böylece memleketin “ekonomi”si bu yolla güya korunup kollanırken, daha sonraları da ne olur ne olmaz “su uyur düşman uyumaz” endişesiyle sınırlarımızı burçak tarlasından beter mayın deryasına dönüştürüp, bir bakıma işimizi sağlam kazığa bağlarken, şimdilerde de bu mayınların temizlenmesiyle karşı karşıya kalınca, bu kez de memleket patlamış mayın misali toz dumandan geçilmoor zo!
Kimilerine göre mayınları döşeyen bizim askeri cenah olduğuna göre temizlemesi de bittabii ki öncelikle ona düşer, bu konuda yeterli teknolojik bilgiden yoksun olması asla bir mazeret olarak kabul edilemeyeceği gibi, zamanında bunun önlemini alıp bu hususta deneyimli, yeterli personel yetiştirilmemesine ayrıca “mim” koymak gerekirken, beri yandan da mayın temizlemek bahanesiyle memleket toprağının bir bölümünün el aleme adeta Yağma Hasan’ın böreğinden farksız bir yaklaşımla “önce mayınları temizle, sonra da yarım asır tepe tepe kullan!” hovardalığıyla sunulması, hem haysiyet kırıcıdır, hemi de “büyük devlet” olan bizlere asla yakışmoor…
Kirvem, bizlere ne yakışoor, ne yakışmoor tabii ki işin bu noktasını ben özüm zaten bilemoorum, ama şaşı gözlerimle görebildiğim kadarıyla ülke genelinde, daha da doğrusu şu bizim “siyaset” arenasında konu, olay, gündem her ne halt olursa olsun; “fikir”, “proje” kimden gelirse gelsin, iş, eninde sonunda nedense, ne hikmetse dönüp dolaşıp illa da birilerinin “vatan aşkı”nın mihenk taşına kesinlikle tosloor!
Hal, ahval böyle olunca da, yani yakim bu ne idüğüne bir türlü karar veremediğimiz için, herkesin kendi “vatan aşkı”, ortalık yerde illa da alınması gereken yegane “kerteriz” noktasına dönüşünce, bu kez de üzerinde tartışılması gereken “asıl konu” veya “mesele” nerdeyse hepten unutulup hatta tümüyle yozlaştırılıp, sulandırılıp, nihayet vatan aşkı uğruna feda ediloor!
Nitekim sözleşmeye çaktığımız imza sonucunda mayınların bir an önce temizlenmesi gerekirken, her zamanki rehavetimizle, umursamazlıkla oyalanıp durduktan sonra, tam da yumurtanın gelip kapıya dayandığı şu sıralar mayın meselesi gündeme daha gelir gelmez, memlekette kimlerin “kutsal vatan” topraklarının bir kısmını kimlere “peşkeş” çekmeye kalkışıp, dolayısıyla ne derecede “vatan sevgisi”nden yoksun, hatta “hain” olduklarını, buna mukabil kimlerin tam aksine vatan sevgisini her şeyin üstünde tuttukları için “vatan bekçiliği”ne soyunduklarını, ayrıca “hudutların kutsal” ve aynı zamanda da “milletlerin namusu” olduğunu da her zamanki gibi bu vesileyle yine sil baştan öğrendik elhamdülillah!
Aslında mayınların temizlenmesi konusunda doğru dürüst “serin” kafayla “hesap-kitap”la karşılıklı fikir teatisinde bulunup, dolayısıyla atılacak adımların yanı sıra hangi “alternatif”lerin memleketin “ali menfaat”lerine gerçekten de daha uygun, daha ekonomik, daha “akıl”cı olduğu tartışılmadan, gerek Başbakan gerekse muhalefet cenahınca karşılıklı ithamlarla ortalıkta kan gövdeyi götürmek üzereyken, konunun son anda Meclis’e taşınmayıp, şimdilik ertelendiğine bakılırsa, anlaşılan o ki, “zaman”ı yine her zamanki hovardalığımızla piç etmeyi yine başardık ağparik!
Başardık, zira hangi taşı kaldırsak altından muhakkak “vatan sevgisi” çıktığından, bu kez taş yerine mayınları çıkaralım derken, ne hikmetse dönüp dolaşıp yine her zamanki gibi, kalbimizin derunlarında yuva kurmuş, bitmez tükenmez “vatan aşkı”na toslayınca, mayınların temizlenmesi bir başka bahara kaldı nitekim!
Ehh tabii ki işi gücü bırakıp, her vesileyle ülkenin tepelerini beyaz çakıl taşlarıyla “Önce vatan” sloganıyla donatmamızın yanı sıra, keza aynı minvalde sağa sola yazdığımız “Bugün vatan için ne yaptın?” sorularıyla yatıp kalktıkça, aklımıza başka bir şey gelmoor ki ka yavrum!
MIGIRDİÇ MARGOSYAN

Evrensel'i Takip Et