01 Haziran 2009 00:00
ROJEV
Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan, Kürt sorunuyla ilgili açıklama üstüne açıklama yapıyorlar. Ama her biri için tarihi sıfatı yakıştırılan bu açıklamaların arkası gelmiyor; çözüm yönünde gerekli adımlar atılmıyor.
Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan, Kürt sorunuyla ilgili açıklama üstüne açıklama yapıyorlar. Ama her biri için tarihi sıfatı yakıştırılan bu açıklamaların arkası gelmiyor; çözüm yönünde gerekli adımlar atılmıyor. Bunun da ötesinde, yoğunlaşan operasyonlar, patlayan mayınlar, DTP ve KESKe yapılan baskılar açıklamaların tersi yönünde gelişmelere işaret ediyor. Sorunun çözümü konusunda oluşan iyimserlik havasıyla bağdaşmayan bu gelişmeler karşısında, Diyarbakır ve Vandan 120 kitle örgütü yayınladıkları deklarasyonlarla bütün tarafları sorumlu davranmaya çağırdı. Çağrıcı kurumlar arasında Başbuğun Genelkurmay başkanı olduktan hemen sonra görüştüğü yerel/bölgesel sermaye çevreleri de bulunuyor.
Operasyonların durdurulması ve çatışmasızlık sürecinin devam ettirilmesi yayınlanan deklarasyonların ortak vurgusu olarak öne çıkıyor. Bugün Cumhurbaşkanından Başbakanına ve çeşitli çevrelere kadar yapılan açıklamaların ve sürdürülen tartışmaların sağlıklı yürütülebilmesinin ve çözüm ortamının yaratılmasının en temel adımı, DTP Eş Başkanı Ahmet Türkün ifadesiyle ellerin tetikten çekilmesidir. Çukurcada mayın patlamasında yaşamını yitiren askerin cenaze töreninde Merkez Komutanlığı Tören Bölüğünü eller tetikte havaya kaldırılmış silahlarıyla yürütenler, çözüm sürecinin önünü tıkamaya devam etmektedir. Başta aydınlar olmak üzere, çeşitli çevreler yıllardır PKKye ateşkes/silah bırakma çağrısı yaptı/yapıyor. Gelinen noktada tek taraflı çağrıların ve atılan adımların çözüm ortamının yaratılmasına yetmediği artık görülmelidir. PKKnin ateşkes/çatışmasızlık kararlarının yaşam bulması ancak operasyonların son bulmasıyla mümkündür. Taraflardan biri çatışmasızlık kararı almışken, diğer tarafın operasyonlara devam etmesinin çatışmaların ve dolayısıyla ölümlerin devam etmesinden başka bir sonuç doğurmayacağını görmemek için ya aptal, ya da çözüm karşıtı olmak gerekir. Bu bakımdan Bölgeden yapılan Operasyonlar durdurulması ve çatışmasızlık sürecinin devam ettirilmesi açıklamaları, çözüm isteyen bütün güçler tarafından sahiplenilmelidir.
Cumhurbaşkanı Gülün Kürt sorununu ülkenin en önemli sorunu olarak görmesi ve Başbakan Erdoğanın tarihi özeleştirisinin arkasında bir tasfiye mi yoksa çözüm planı mı vardır? Bu sorunun cevabı, Gül ve Erdoğanın niyetlerinden bağımsız olarak Türk, Kürt her milliyetten halk güçlerinin, bu sorunun çözümünü isteyen herkesin geliştireceği tutuma bağlı olarak şekillenecektir. Son dönemde yaşanan gelişmeler, Gül ve Erdoğanın söylediklerinin gereğini yapmalarını bekleyerek mesafe almanın mümkün olmadığını göstermiştir. Aksine böylesi bir beklenticilik, sorunun çözümü yönünde oluşan olumlu havanın dağıtılmasını seyretmekle aynı anlama gelecektir. Yapılması gereken, akan kanın durmasını, şovenizm ve gericilik yerine barış ve kardeşliği isteyen tüm toplum kesimlerinin çözüm yönünde sürece müdahil olmasıdır. Bölgede farklı toplum kesimlerinden yükselen ortak ses bu nedenle önemli ve anlamlıdır. Çözüm için, eller tetikte intikam sloganları atanlara değil; halktan yükselen sese kulak verilmelidir.
ÇETİN DİYAR