02 Haziran 2009 00:00

MERCEK

Başbakan ve hükümet partisinin Genel Başkanı Erdoğan, kimileri tarafından “tarihi önemde” ve “özeleştirel” olarak görülen...

Paylaş

Başbakan ve hükümet partisinin Genel Başkanı Erdoğan, kimileri tarafından “tarihi önemde” ve “özeleştirel” olarak görülen, “farklı etnik kimlikte olanlar”a karşı politikalar üzerine açıklamayı neden ve hangi gelişmeler üzerine yaptı? Bu açıklamanın “niyet aşan”, “ağızdan kaçmış” sayılan(böyle de yorumlanabilir) eklentileri gündeme niye geldi ve neden bu kadar –olumlu, olumsuz- etki yarattı? Erdoğan, kimilerince “Tarihi özeleştiri” niteliği atfedilen açıklamayı, Türkiye-Suriye sınırında, 250 bin dönümlük araziye döşenmiş Mayınların temizlenmesi işini “İsrail’li bir firmaya yaptırma” amacıyla hükümetinin yaptığı çalışmalara gösterilen tepkiye karşı yaptı. Tepkileri “göğüslemek” üzere yaptığı açıklamalar sırasında, “Yıllarca farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Acaba kazandık mı? Üzerinde düşünmek lazım. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın sonucuydu. Bu hatalara zaman içerisinde biz de düştük. Ama aklıselim düşününce, şuralarda ne yanlışlar yapmışız diye düşünüyorsunuz” demiş oldu! Buna, sermayenin milliyet, din-iman gibi “sınırlayıcı unsurlar”ı aşarak her yere dal budak salmasından hareketle ekledikleri vardı. Mayınlardan temizlenecek arazinin “44 yıl süreyle ihaleyi üstlenen İsrailli firmanın işletmeciliğine verilmesi”ne gösterilen tepkilere karşı, “çağın ve gerçeklerin ayırtına” sözüm ona varmış biri olarak “küresel sermayenin gelmesi”ne “milliyetçi itirazları” anlamsız bulduğunu söylüyordu. Hidayete ermesinin sebebi, kendisi, partisi ve hükümetine, “Siz 250 bin dönümlük bir verimli araziyi İsrail’e peşkeş çekmek istiyorsunuz. İsrail bu araziyi 44 yıllığına işletecek, ve gelişmelere bağlı olarak,-zaten arayıp da elde edemediği bir olanaktan yararlanarak Suriye’yi daha yakından kuşatma altına alma olanağı bulacak, böylece Filistin politikasını daha etkin sürdürebilecek” eleştirisinin getirilmiş olmasıdır. Buna, “Paranın dini, ırkı olmaz... Adam burada yatırım yapacak..., İzak değil, Mehmet çalışacak” şeklinde cevap veriyordu. “Hikmeti”ni “tarihi” önemde bir “özeleştiri” sayanlar da, ırkçı-milliyetçi damarları kabaranlar da, sahip olmadığı, söylemek istemediği, aslında söylemediği görüşleri ve tutumu ona atfettiler.
“Farklı etnik kimlikleri kovma”nın yanlışlığından söz ederken, devletin ve hükümetlerin-kendi hükümetinin de- izledikleri “azınlıkları eritme”-asimilasyon, sürgün ve “kovma” politikasına dair bir özeleştiri yapmıyordu. Bakanı Vecdi Gönül’ün, “bugünkü gibi bir milli devlet” olarak Türk devletinin varlığı için “Tehcirler”i, “mübadeleler”i zorunlu ilan etmesine karşı bir şey söylemiyordu. Daha kısa bir süre önce, “Türkiye’de yaşayan 40 bin Ermeni”nin durumunu, bir tehdit bağlantısı içinde gündeme getirerek onları “kovma” imasında bulunmuştu. Kürtlerin ulusal hak eşitliği talebine karşı, “Beğenmeyen çekip gitsin!” diye gürleyip, “Tek bayrak, tek millet, tek dil” söylemiyle 85 yıllık devlet politikasına bağlılığını, kürsülerden ve meydanlardan ilan etmişti.
Başbakanın sözleri, “Dinsiz, imansız, milliyetsiz sermaye”nin serbestçe faaliyeti ve Davos’ta İsrail Başbakanı’na söylenmiş “Siz insan öldürmeyi iyi bilirsiniz!” sözlerinin diyetiyle dolaysız bağlıydı. Erdoğan ve hükümeti, Türkiye-Suriye sınırının mayınlardan temizlenmesi işini Türkiye’nin “kendi imkanları”yla yapması ya da daha uygun koşullarla yapacak alternatif bulması gibi bir düşünceye sahip değildi. Bölge halkının taleplerini gözetmeyen tefeci mantığıyla pazarlama yapıyor, politik-askeri bağlantıları olan bir “proje”yi gündeme getiriyordu. Mayınlardan temizlenmiş arazinin modern tarıma açılarak halkın ihtiyaçları doğrultusunda değerlendirilmesi ya da topraksız-az topraklı emekçilerin kullanımına verilmesi için sorumluluk üstlenme bir yana, halkın çıkar ve beklentileri dikkatten uzak tutuluyor, büyük ve verimli; iddialara göre petrol rezervlerine sahip ve enerji hatları geçiş güzergahı olarak da değerlendirilmek istenen 250 bin dönümlük arazi, bir milyar doları dahi bulmayan bir harcama karşılığı 44 yıl gibi çok uzun bir süre için yabancı güçlere peşkeş çekilmek isteniyordu. Başbakan sıfatıyla “Farklı etnik kimliktekilere karşı yanlış politikalar izlenmesi”nden sözetmiş olması bu bağlantılar içinde gündeme gelmiş; “Yabancı sermayeye karşı milliyetçi tutum”lara duyulan öfke bu şekilde dışa vurulmuştu. Gerçek buydu!(*)

(*)Bu açıklama yine de, ‘cumhuriyet Türkiyesi’nin farklı etnik kimliktekilere karşı politikasının yanlışlığı’ ve “faşizan” karakterinin; üst düzey “resmi makamda oturan” biri tarafından “itirafı” özelliğiyle bir öneme sahipti.
A. Cihan Soylu
ÖNCEKİ HABER

Türk Metal-patron iş birliği sınır tanımıyor

SONRAKİ HABER

Arınç ‘27 Nisan bildirisini’ hatırlattı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...