04 Haziran 2009 00:00

EMEK GÜNLÜĞÜ

Krizin yükünün en ağır koşullarda işçilerin ve emekçilerin sırtına yıkıldığı bir dönemde işçi ve emekçilerle alay edercesine ‘evde oturma pazara çık’ propagandası yapılıyor.

Paylaş

Krizin yükünün en ağır koşullarda işçilerin ve emekçilerin sırtına yıkıldığı bir dönemde işçi ve emekçilerle alay edercesine ‘evde oturma pazara çık’ propagandası yapılıyor.
Böyle bir propagandayı ve reklamı sermaye kendi başına yapsaydı, onlar açısından anlaşılır bir durum denebilir. Çünkü sermaye, doğası gereği tüketimi daha fazla teşvik ederek, ürünleri tükettirmek ve daha fazla kâr elde etmek ister.
Sermaye, değim yerindeyse sinekten yağ çıkarmak için kriz fırsatçılığı yapmaktadır. Başbakan ‘Ortada bir kriz yok, kriz olsa bile bizi teğet geçer’ diyerek gerçek niyetini açıkça ortaya koymaktadır.
Peki, sendikaların, yani emek örgütlerinin sermaye örgütleriyle yan yana ve kol kola böyle bir kampanyada yer alması ne anlama gelmektedir?
Burada şunu söylemekte yarar var, sermayenin ekmeğine yağ sürülmüştür ve sermayenin işçi ve emekçileri daha fazla sömürmesine, ezmesine katkı sunulmuştur.
Krizi bir fırsata dönüştürerek hükümetten her türlü olanakları ve desteği alan sermaye çevreleri, bununla da yetinmediler; sonunda emek örgütleriyle birlikte ‘evde oturma pazara çık’ kampanyasını başlattılar, emek örgütlerini buna ikna ettiler. Bunun içinde Türk-İş, Hak-İş ve Kamu-Sen var.
Başka nedenlerle yan yana gelmeyen bu örgütler, söz konusu sermayenin istekleri olunca hemen hizaya geliyorlar ve sermayenin isteklerinin altına imza atıyorlar. Bunu yaparken sadece pazara çık demiyoruz, ürünler satılsın, üretim artsın, iş olanakları açılsın ve istihdam sağlansın, işçiler çalışsın.
Kaba tabiriyle yapılmak istenen şey, işçi ve emekçileri enayi yerine koymaktır. Kimileri bunu gazeteye ilan vererek sermayeye destek istedi, kimileri de daha açık biçimde patronların daha fazla kâr elde etmesi için işçileri ve emekçileri pazara çağırıyor.
İnsaf; memleketin üçte biri işsiz yaşarken, nasıl böyle bir şeye cesaret ediyorsunuz? Toplam nüfusun yarısından fazlası açlık sınırının altında yaşıyor, yüzde 80’i yoksulluk sınırının altında. Yoksulluk sınırı 2 bin 400 TL olarak hesaplanıyor.
Açlık sınırı bunun yarısı, asgari ücret ise 550 TL. Toplam çalışanların içinde işsizlik oranı tarihi rekor kırıyor, insanlar borçlarından dolayı icralık oluyor, intiharlar başlamış, söylenen şeye bakın!
Evde oturma pazara çık!
Bu düpedüz işçiler ve emekçilerle, yoksullarla, asgari ücretle çalışanlarla alay etmek değildir de, nedir?
Sermayeye akıl vereceğinize, işçilerin ve emekçilerin sesine kulak vermek ve mücadele etmek doğru olanıdır. Anlaşılan mücadele etmek, patronlara ve hükümete karşı işçilerin haklarını savunmak zor geliyor.
Kamu TİS sürecinin tıkandığı, hükümet tarafından zırnık koklatılmadığı gözler önünde.
İşçiler kendi sendikaları harekete geçsin diye eylem yaparken, sendika yöneticileri bunu yanlış anlıyor, mücadele etmek yerine pazara çıkılması öneriliyor.
Bunu anlamak mümkün değil, bunu savunmak hiç mümkün değil, bunun böyle sürmesine ses çıkarmamak anlaşılır değil.
Emek örgütlerinin böyle sermayeye destek verecek, onların kriz fırsatçılığını mazur görecek, yüz binlerce işçinin işten atılmasına ses çıkarmayacak anlayışlarının bir sonu olmalı. Aklı başında her sendikacı, temsilci, işçi, bunun böyle gitmemesi gerektiğini bilir.
Sadece bilmesi yetmez; bu sürece nasıl müdahale edeceğini, kendi sendikalarının gerçek bir emek örgütüne, gerçek bir sendikaya nasıl dönüşeceğini düşünmek zorundadır.
Çözüm pazara çıkmak değil, mücadele koşullarını oluşturmak ve buna uygun araçları devreye sokmaktır. Yoksa daha çok Ali Cengiz oyunları oynanır.
SEYİT ASLAN
ÖNCEKİ HABER

Tarihin yok edilmesine izin vermeyeceğiz

SONRAKİ HABER

SALİM USLU: KUMLU İYİ DİĞERLERİ KÖTÜ

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...